Aslında ideal bir, Demokrasi, Kültür düzeyi belli bir noktaya gelmiş toplumların, Rejimidir. Bir ülke Cumhuriyet ile yönetilebilir, ancak Cumhuriyet ile yönetilen her ülkenin, Demokratik bir Rejime sahip olduğu görüşü doğru değildir.

Etrafta görüyoruz, kendilerine Cumhuriyet diyen ülkeler, Demokratik Rejimin çok uzağında kalmışlardır. Evet, Demokratik Rejim, bir yaşam tarzıdır. Milletin kendi seçtiği Temsilcilerden oluşturduğu Meclis (Parlamento) vasıtası ile kendisini idare etmesidir. Demokratik Rejim bütün eksiklik ve işleyiş hatalarına rağmen, bir ülke için en iyisidır.

Demokratik Rejimin kalbi Milletin ta kendisi olan, TBMM'dir. Çeşitli vesilelerle ifade ediyorum. Türkiye'de anayasalar, (1924 Anayasası hariç.) hep Meclis dışında, genellikle de Askeri Darbeler sonunda hazırlandığından Demokrasi gerçeği, Demokrasi kültürü, Demokrasi klasikleri toplumumuzda yeterince yer etmemiştir. Oysa Anayasalar öyle, sık sık hazırlanmaz, değişmez. Anayasa hazırlama görelini de, Halkın iradesinin tecelli ettiği, Halkın temsilcilerinin seçilerek geldiği (Sandıksal Demokrasi) Meclislerindir. Demokrasi geleneklerinde Meclisin üstünde, yanında hiçbir güç odak olamaz.

Parlamentonun üstünlüğü esastır, işte Toplumun kültür düzeyi, bu Demokrasi anlayışını idrak edip sindirebildiği ölçüde, Demokrasi yerleşir, kalıcı olur, ve kolay kolay Demokrasi tahrip edilemez.

Anayasalar hazırlanırken Meclisler, bazı iş bölümleri yaparlar. Buna Kuvvetler Ayırımı deniliyor. Yani, Yargı, icra, ayrı ayrı fonksiyon ifade ederler. Yargının Teşkilatı, yapısı personeli, uygulayacağı yasalar ve mevzuat, gene Meclis tarafından, yapılarak, Anayasa veya yasalar ile belirlenmiştir. Milletin Temsilcisi olan Meclis, icraat yapmak, Meclisin aldığı kararları, öngördüğü yasaları, Ülke yararına hızla uygulamaya koymak amacıyla, Milletin çoğunluğunu oluşturan Siyasi grupların kurduğu Hükümetler yolu ile, İcra yükümlülüğü olan Hükümeti görevlendirir.

Hükümetin tüm uygulamaları, Meclisin denetimi altında olup, eğer Hükümetler yanlış uygulamalar yapmışlarsa, gücün sahibi olan, Meclis tarafından Meclis içtüzüğüne bağlı metotlarla görevden alınırlar. Zira, halka sorumlu olan Meclislerdir. Öte yandan, eğer halk kendi adına, Ülkeyi yönetmek için görevlendirdiği temsilcilerden memnun değilse belli bir süre sonunda, iyi görev yapmayan temsilcilerini cezalandırır ve onları tekrar Meclise yollamaz ve yeni temsilciler seçer, göreve yollar.

Burada, şu konuya da değinmek istiyorum. Milletin seçtiği, Millet adına Mecliste görev yapan Milletvekillerinin bazı hak ve statülerle donatılması doğaldır. Parlamenterlik görevi zor bir görevdir. Meclisi ve Milletvekillerini eleştirenleri, onları hakir görüp, hakarete varan, hücumlarda bulunanlar, Demokrasi Kültürünü hazmetmemiş, Demokratik Rejim anlayışından nasibini almamış kimselerdir.

En son 19 Kasım 2004 günü Londra'da Westmister'de İngiliz Parlamentosunda, Milletvekilli dostum Derek Conway (MP) ile buluştum. Kendisi ile "Parliamentary privileges - Milletvekillerinin hakları" konusunda ayrıntılı söyleşi yapmak fırsatını buldum. Demokrasinin Beşiği olan, ve Krallıkla yönetilen İngiltere'de, Milletvekillerinin dokunulmazlıkları mevcut. Suç işleyenleri Parlamento kendi yöntemleri ile Adalete teslim ediyor, eğer bir milletvekili, altı ayın üzerinde Hürriyeti kısıtlayıcı ceza alırsa Milletvekilliği otomatikman düşüyor. İngiltere'de yazılı bir Anayasa olmamasına rağmen, 1688'de yürürlüğe giren (Bili of Rights) beyannamesi ile Krallık ve Parlamentoların yetkilen, açık - seçik belirlenmiştir. Örneğin, bugün Krallık (Kraliçe) Birleşik Krallığın sembolü olarak duruyor. Ancak, Kraliçenin Avam Kamarasına (House of Commons'a) gelmesi olanak dışıdır.

Tüm yetki halkın seçtiği Milletvekillerinden oluşan Parlamento ve Başbakandadır.

Milletvekillerine ayda, £ 7.000 - 10.000 arasında maaş ve, £ 20.000 ev parası (lojman yerine) demiryolu, uçak ve ulaşım vasıtalarından bedava yararlanma, eğer kendi arabası ile seyahat ederse 60 pence/mil ödeniyor ayrıca, yılda bir defa (10.000 sterlin) yol/harcırah veriliyor. Ayrıca, Westmister'de ofis, 3 sekreter ve seçim bölgesinde ofis, tutma ve 2 personel istihdamı için imkan tanıyor. Tüm bu giderler, Parlamento tarafından karşılanıyor. Bunlara ilaveten, Sağlık, sosyal haklar güvenceleri var. Genelde, Millet adına görev yapan Milletvekillerinin, bu görevlerini bihakkın yapabilmeleri için, Parlamenterlere, Dokunulmazlık ve bazı özlük haklarının tanınması keyfiyeti başta, İngiltere, ABD ve Fransız, Alman parlamentolarında olduğu gibi, tüm Dünyada mevcut.

Bu hakların bir bölümü, özel emeklilik, sağlık, ulaşım vb. gibi Milletvekilliği görevi Parlamentoda sona erenlere de, tanınıyor, bu haklar devam ediyor. Zira, toplumda Parlamenterlerin / Milletvekillerinin saygın yerleri, görev ve sorumlulukları hayatları boyunca sürüyor.

Öte yandan teorik olarak Tüm çağdaş ve ileri Demokratik Rejimlerde mevcut olan Demokrasinin işleyişi ve Kuvvetler Ayırımını iyi anlamak gerekir. Bu noktada Kuvvetler Ayırımına kısaca Temas edeceğim.

Kuvvetler ayırımının temeli Parlamentodur. Bu görevi icra organına, yargı organına verende Meclistir. Nitekim, Meclis eğer uygun görürse yasalar çıkararak, Anayasayı tadıl eder, bazı maddeleri ortadan kaldırarak, yeni düzenlemeler yapabilir. Hatta, eğer Meclis gerekli görürse Anayasayı dahi değiştirir, Yeni Anayasa yapabilir. Örneğin bazı ülkelerde Anayasa Mahkemeleri veya Üst kurullar, özerk otoriteler bulunmamaktadır. Kuvvetler Ayrımından, Parlamentoların üstünlüğü prensibinden söz ederken, ayrı bir bölümde ayrıntılı bir biçimde bahsedeceğim.

Öte yandan bir çok vesile ile yazılar yazıp, TV, Radyo programlarında değindiğim, Dokunulmazlıklar konusu, Parlamenter Demokrasinin temel noktalarından birisidir. Milletvekillerinin, hiçbir engelle karşılaşmadan, rahatça, işinin gereği, yüce görevini yapmasını, Fikir ve görüşlerini Korkmadan Açık, Seçik belirtmesini sağlar. Eğer Milletvekili, Cinayet, Hırsızlık, Rüşvet, İrtikap v.b. gibi yüz kızartıcı suç işlemiş ise, veya Ülkenin Bölünmez Bütünlüğüne karşı, görüş ve eylemlere tevessül ediyor ise, Meclis, kendi İç tüzüğüne göre, gereken işlemi derhal yapar ve onu, adaletin pençesine teslim eder. Dokunulmazlıkların kaldırılmasını istemek, bunu sık sık gündeme getirmek, Demokrasi Kültürü ile bağdaşmaz. Dokunulmazlık kalkamaz. Anayasa hocalarının üzerinde önemle durduğu husus, Dokunulmazlıkların gerekli olduğudur.

Türkiye'de, asıl amaç Demokrasiyi olması gereken yere oturtmak. Demokrasi gelenek ve Kültürünü oluşturmaktır. Bu Kültür, tüm Milletçe kabul görüp, benimsenmeli, İngiltere'de olduğu gibi, yazısız veya diğer ülkelerdeki yazılı Anayasa ve Yasalarda ki, ifadelerden çok, Demokrasi asıl fertlerin, halkın kafasında bilinçlenip, şekillenip yer etmeli. Demokrasinin vazgeçilmezleri olmalıdır. Bu ilkeler bazı odaklarca, kendi çıkarları için, oraya buraya çekilmek istense de, Demokrasi vazgeçilmezleri konsepti ve geleneği yerleşmelidir.

Türkiye'de her fert, her grup, her parti için siyaset yapmak, platformlar, Sivil toplum örgütleri, oluşturmak, bu düşünce ve projeleri, halkın rejimi olarak iktidara taşımak mümkündür, herkese açıktır. Ancak, Türkiye'de siyaset yapmak isteyenler, Aşağıdaki temel prensipleri kabul edip, bunlara göre hareket etmek durumundadır.

Bu ilkeler.

- Laik Demokratik Cumhuriyet

- Atatürk İlke ve İnkılapları

- Ülkenin Bölünmez Bütünlüğü ve Üniter devlet yapısı

Hepimizin, ittifakla altına imza atacağı, Bu temel ilkelerden taviz verilemez, bunların dışına çıkılamaz.

Çağdaş ve gerçek Demokrasiye sahip Batı Ülkelerinde, İnsan hak ve özgürlükleri, Ferdin fikir üstünlüğü olabildiğince kullanılır. Ancak bu hakları olabildiğince kullanmakla, Demokrasinin arkasına sığınıp, Demokrasi adına Devleti ve Rejimi tehdit etmeye, bölücü ve gerici, yobaz faaliyetlere cevaz verilemez.

Evet, Batı Ülkelerinde her düşünce, her fikir, her görüş serbesttir. Her fert Hürriyet imtiyazını, hakkını, diğer fertlerin hürriyetlerini zedelememek şartı ile, kullanılabilir, bu anlamda, her şeyi yapabilir. Demokratik haklarını serbestçe kullanır. Ancak, o, ülkelerde hiçbir zaman Demokrasinin arkasına sığınarak, Demokrasi kullanılarak, istismar edilerek, Despotizm, Fanatik Dincilik ve Teokratik Düzen, Bölücülük (Devlet) kurmaya müsaade edilemez. Buna teşebbüs edenler karşılarında, Demokrasinin, zinde güçlerini bulurlar. Ancak, Demokrasi ve Rejim konusunda, Devleti her zaman güçlü kılmakta, asıl görev, başka güçlerin değil. Parlamentonun Vazifesidir. Meclis bu görevi layıkî vecile yapmadığı ve yapamadığı durumlarda, arzu edilmeyen, Askeri Müdahaleler ve Darbelerle karşılaşılmaktadır. Oysa Meclis görev ve yetkisini gereğince kullanmalıdır.

Meclisin Yetkisini kullanmadığı durumlarda, Demokrasi inkitaya uğramakta zarar görmesine, yetişmiş siyasi kadrolar harcanmasma sebebiyet verilmektedir, Demokrasi Kültür ve geleneğinin yerleşmesi, telafisi zor tahribat almaktadır. Onun için diyorum ki; Demokrasi bir Kültürdür, O Kültür ki, Milletlerin Bahçesinde bir çiçek gibi açar, zarar almadan gelişir serpilir ve kalıcı olur.

******

(Bu konuşma; Kadir Has Üniversitesinde düzenlenen ve Hüsamettin Cindoruk, Mehmet Ali Bayar, Dr. Yılmaz Karakoyunlu, Dr.Üner Kırdar, Prof. Dr. Emine Gürsoy, Dr. Murteza Zengin ve Selçuk Maruflu'nun konuşmacı olarak katıldığı "Türkiye'de Demokrasi Kültürü" konulu panelde yapılmıştır. 24 Kasım 2004)