Değerli silah arkadaşım  Atilla Çilingir’in, Önce Vatan Gazetesinde kaleme aldığı “ 41 yıl sonra Kıbrıs’ta bir Amerikalı” başlıklı yazısından çok  etkilendiğimi , yaklaşan tehlikeyi  görerek de  açıkça ürperdiğimi belirtmek isterim.. Son  zamanlarda  Yavru Vatan Kıbrıs’a ayak basanlara baktığımızda ‘Dünyanın Kalbi’ olan Kıbrıs’ı ;  havaların soğuduğu şu günlerde  yüksek ölçekli sıcaklık bekliyor  demek yanlış olmaz!. Önce  2014 yılında Kıbrıs’ın kapılarını  ,  52 yıl sonra ABD başkan yardımcısı JOE BİDEN  aralamış ,  son günlerde ise Rusya ve ABD dış işleri bakanları  birer hafta aralıklarla adeta Kıbrıs’ı ablukaya  almışlardır!...

Sayın Çilingir yazısında  Amerika’nın adadaki girişimlerine ağırlık verirken, bende  Rusya’nın  hamlelerine  dikkat çekmek isterim. Rusya  Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov   geçen hafta Lefkoşa’nın Rum kesimine giderek Kıbrıs Rum lideri Anastasiadis ile  çok önemli  anlaşmalara imza atmıştır.  

1974 yılından bu yana Kıbrıs adası  ve Akdeniz   bu kadar kaynamamıştı. 

Ne oldu da  Rusya  ve ABD’nin  emperyal girişimleri, tehlikeli coğrafyada  bulunan ülkeler üzerinde gücünü hissettirerek korku ve  endişe yaratır oldu? 

 Konu Kıbrıs olunca , Türk ulusu olarak olayları daha bir geniş açıdan değerlendirmek gerekiyor.. Özellikle 16 YY’dan   bu yana bu kutsal topraklar uğruna kan dökmüş , şehit vermiş  ve emeği geçmiş her Türk’ün ( 1986-1988 de Kıbrıs’ta görev yaptım) haklı davamızı unutmamak ve savunmak mecburiyeti vardır.. 

Bizler gibi Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ( GKRY) de  tehlikenin  farkındadır  ve kaybettiği Kıbrıs savaşını masa başında kazanma sevdasındadır…

Yunan  başbakanı Aleksis Çipras sol görüşlüdür ve Rusya ile ezelden gelen iş  birliğinin devamından  yanadır.. Kıbrıs Rum lideri Anastasiadis iseher ne kadar muhafazakar  kesimi temsil etse de ,  Rusya’yla  ilişkilerde Yunan başbakan ile   aynı görüştedir..

Bunu nereden anlıyoruz? Geçen hafta  Rum lider Anastasiadis’in ,   Rusya ile görüştükten sonra  Yunan devlet televizyonu ERT’ye verdiği  aşağıdaki demeçten tabii ki…,

 “Rum Kesimi ile Rusya arasında tarihi iyi ilişkiler içindeyizBu ilişkileri daha da derinleştirmeye çalışıyoruz. Almanya ve Fransa’ya sağladığımız kolaylıklar gibi aynı şekilde Rusya ile bir anlaşma sağladık.. Bu kapsamda, kritik durumlarda Rus gemilerine ve savaş uçaklarının ikmal yapmasına izin veriliyor. Rus savaş uçakları zor durumda kalırsa Andreas Papandreu askeri üssünü ya da diğer havalimanlarını kullanabilir.” 

Diye  belirterek Rusya’ya olan diplomatik yaklaşımını  ortaya koymuştur.  

Ülkemizin, Rusya’yla  yaşanan  kriz nedeniyle  ileriki yıllarda  ekonomik ve siyasi tahribatını çok daha yakından hisseder olacağız. Bu nedenle  bozulan ilişkilerimizin bir an evvel düzeltilmesine ihtiyaç vardır..Aksi takdirde  taviz vermeyen Rusya’nın neler yapabileceğini anlayabilmek için kain olmak gerekmiyor..O halde kısaca Rusya’ya bir göz atalım derim.. 

Soğuk savaş döneminde (1945-1991)  tabiri caizse Potin giyen SSCB., bu tarihten itibaren dağılmış ve İskarpin giymeye mecbur bırakılmıştır..Ancak PUTİN ‘in yönetiminde olan Rusya Federasyonu ( RF) tekrar POTİN giyebilmenin gayreti içindedir..Diğer bir tabirle S.S.C.B.  hayaliyle yanıp tutuşmaktadır…Bunun içinde genişleme ve olaylara müdahale etme gayretlerini gözden geçirmek gerekir.  Şu sıralar neler mi yapıyor? Anlatmaya çalışayım:  Türkiye’yi füzelerle çepeçevre  kontrol altına almaktadır. Kırım’ı istila etmiştir. Kıbrıs Rum kesimindeki Baf limanını ve Ermenistan topraklarını her türlü harekatta  kullanabilecektir. AB-D/NATO  nasıl Akdeniz’i  kontrol altına almak için İncirlik üssünü yıllardır kullanıyorsa,  Rusya’da ,  Suriye’nin  , Lazkiye ve Tartus’ üslerini kullanacaktır.. Kısa zaman önce yukarıda  ismini zikrettiğim  üslerine  yapılacak her türlü tehdide karşı da ordularına VUR EMRİ vermiştir. 

Ablukaya alınan Kıbrıs olunca  Rusya’nın neden hareketlendiğine   ÖZEL DİKKAT derim..Hatırlarsanız(!)  eski şaşaalı günlerine dönebilmek adına Rusya , Annan planının yürürlüğe girmesi için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konsey’inde KKTC.'in yok edilmesi kararına karşı çıkarak veto hakkını kullanmış ve bizlerden yana olduğunu hissettirmişti. Neden Türkiye’den yana bir tutum sergilemişti? 

Kıbrıs’ın  ele geçirene büyük avantajlar sağlayacağını bilen Putin yönetimindeki Rusya Federasyonu artık sahnededir. Kıbrıs konusunda veto hakkını kullanırken bizi değil ülkesinin Milli Hedef ve Menfaatlerini düşündüğünü de belirtmeliyim.. Emperyalist ülkelerin verecekleri kararlar daima kendi çıkarları doğrultusunda gerçekleşir. Bunu unutmamalıyız! 

Son sözün nedir derseniz; zor coğrafyada gelişen  tehlikeli girişimler karşısında  tıkanıyorum. Bir ümit var mı derseniz? Ümit varım. Eğer biz Türk isek, ne zaman, nerede ve nelere kadir olacağımızı iç ve dış düşmanlar çok iyi bilmelidirler. Uyanan bir Türkiye’yi  ve onun ayrılmaz bir parçası olan Kıbrıs’ı kimse elimizden a l a m ay a c a k t ı r.. 

15 Aralık 2015 – İzmir  

En derin sevgi ve saygılarım tarihini unutmayan ve unutturmayanlaradır…