Karpaz’ın kimliksizleri!
Levent ÖZADAM
Orta yaş ve daha eskiler iyi bilir;
Hani yıllar önce gündemde çok kalan “Yaşar ne yaşar ne yaşamaz’ adlı bir kitap vardı…
Aziz Nesin’in güldürürken düşündüren kitabı…
Sonra tiyatro oyunu oldu ardından da sinemaya uyarlandı…
Aslında kara mizah örneğiydi ama o zamanın Türkiye’sini de iyi yansıtıyordu!
1970 yılları görenlerin bu filmi seyretmemesi ya da kitabını okumamasının mümkünü yok!
Tabi konumuz Aziz Nesin’in, kendisini çok ünlü yapan bu kitabı değil!
Ama kitaptaki konunun bir benzeri ve KKTC versiyonu diyebiliriz…
Şimdi aşağıdaki Bakanlar Kurulu kararını iyice okumanızı istiyoruz…
Önerge no 1842/99, karar no E–1855–99
Konu Suriyeli balıkçılar…
“Bakanlar Kurulu 3 Nisan 1999 tarihinde Suriye’den KKTC’ye gelerek sığınma talebinde bulunan ve sığınma talepleri uygun görülen ve aileleri ile birlikte toplam 14 kişiden oluşan Türkmen asıllı Suriye uyruklu Hasan Sarı ve Muhammed Tavil isimli balıkçalara ev temini, çalışma ve ikamet izni verilmesini, kendileri için bulunan evlerin ve teknelerin tamir edilerek tüm masrafların Ekonomi ve Maliye Bakanlığı’nın uygun göreceği bir kalemden karşılanmasını onayladı…”
13.10.1999
Biz şimdi o tarihte kim bakandı, niçin bu bakanlar kurulu kararı yerine getirilmedi gibi gereksiz şeylerin peşinde değiliz, kimseyi de yargılama gibi bir düşüncemiz yok!
Ama bir gerçeğe de parmak basma ihtiyacı hissettik kendimizi!
İşte bu yüzden de Aziz Nesin’in “Ne yaşar ne yaşamaz’ adlı romanı geldi aklımıza…
Çünkü o kitapta yazılanlar, işte bizde tam bu iki Suriyeli ailenin başına gelenlerden farklı değil!
Biz yıllardır Karpaz’da neyi savunuruz;
Hür eşekleri!
Hele de şimdi öyle bir revaçtalar ki maşallah hepsinin bir kimliği ve hatta isimleri bile mevcut…
Olsun tabi ki, Kıbrıs Türk’ü çevreci bir millettir ve çevre konusundaki her türlü olaya da katkı koyar, devleti ile milleti ile!
Ama aradan 8 yıl geçmesine rağmen her ne hikmetse eşeğini bağrına basan millet, insanını basmayı unutuvermiş!
Ne yazık ki durumlar böyle…
Karpaz’ın ünlü eşekleri kimlik sahibi ama Suriyeli aileler bakanlar kurulu kararına rağmen halen kimliksiz, çalışma izinsiz ve de oturma izinsiz!
Yani ne yaşıyorlar ne yaşamıyorlar…
Yaşıyorlar, çünkü etten kemikten yapılmışlar ve geçimlerini balıkçılıkla sağlıyorlar…
Yaşamıyorlar, çünkü KKTC kayıtlarında onların isimlerine rastlamak mümkün değil!
Olur mu böyle şey demeyin, burası KKTC ve bal gibi de oluyor işte!
1999 yılında tekne ile Suriye’den geldiler ve KKTC’ye iltica ettiler, biz de ülke olarak onları bağrımıza bastık!
Bakanlar Kurulu toplanıp onlar için özel kararlar bile aldı ama, aması yok bu işin..
Onlar hâlâ kimliksiz ve bir anlamda da kayıt dışı vatandaş…
Ne çocuklarının ne kendilerinin kimlikleri yok, pasaportları yok, sağlık karneleri yok!
Kimlikleri olmadığı için ehliyet bile alamıyorlar!
Hadi ehliyet almasınlar çocukları okullarda ancak ‘misafir’ öğrenci olarak okuyorlar!
İlk orta ve lisede misafir olarak okuyorlar ama üniversitelerde böyle bir şey yok ve çocukların zaten üniversite okuma ihtimalleri de böylelikle ortadan kalkmış!
Kimlik olmayınca, hiçbir sosyal güvenceden de yararlanamıyorlar, hastaneye gidemiyorlar ilaç alamıyorlar!
Yeni Erenköy’de başlarını sokacak bir ev bulmuşlar ki Allah’tan kira karşılığı oturup günü kurtarıyorlar!
1999’da bakanlar kurulunda kimler vardı bilmiyoruz, zaten araştırmadık da!
Bizim için önemli de değil bu!
Ama şu anki bakanlar kurulunu pek ala biliyoruz ve maşallah pek de iyi götürüyorlar işleri!
Karpaz’da yaşanan insanlık ayıbının bir an önce son bulması için gerekenin yapılacağından da kuşkumuz yok!
Çünkü bu olayda da görüldüğü üzere Karpaz demek, hür eşek değilmiş meğer!
Yine Karpaz demek, Altınkum, kilise, tarih ve ekoloji de demek değilmiş!
Karpaz’da çiçeklerden böceklerden başka insanların da olduğunu nasıl fark edememişiz değil mi şimdiye kadar?
Bu konulara duyarlılığıyla bilinen özellikle İçişleri Bakanı Özkan Murat’ın, ilgisini ve desteğini esirgemeyeceğinden adımız gibi eminiz…
Ama bu işin de peşini bırakmayacağız, o da bilinsin…
[email protected]
Yorumlar