Geçen hafta hiçbir neden yokken bir bardak suda fırtına koparıldı! TAK’ın Türkçe bülteninde yayınlanan minik bir haber ortalığı birbirine kattı ve olay bizim bildik iktidar-muhalefet kavgasına çevrildi! Olayda hedef tahtası yapılmak istenen CTP’liler kendilerince haklı bir şekilde köpürürken ve müdürün kellesi istenirken, bunu fırsat bilen muhalefet ise CTP’ye çok ağır suçlamalarda bulundular… Karşılıklı suçlama ve karalamaların bir süre daha devam edeceği görülüyor! Kimine göre bir habercilik olayı kimine göre de bir kumpastı bu… Hatta bazıları daha da ileri giderek olayı derin operasyon olarak nitelendirdiler! Belli ki geçmişte yaşanan bazı olaylar bazılarının belleğinden çıkmamış ve çıkacağa da hiç benzemiyor… Bize göre bu olayın hemen akabinde hem iktidar hem de muhalefet sadece misyonları gereği yüksek sesle konuşarak bir adım önde olmayı yeğlediler! Bu olay bu kadar büyütülmemeliydi! Sonuçta ortada bir kasıt yoktu ve bir meslek taşımızın akşam saatlerinde ambale olan kafasından kaynaklanan bir hataydı sadece… Zaten olay hemen ertesi günü yönetim kurulunun toplanması ve araştırması ise açıklığa kavuşmuş ve sonuçlandırılmıştı… Yine bize göre bu olayda en önemli ve doğru olan mesaj KKTC’nin 1’nci Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’tan gelmiştir… Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık gibi makamlar o veya şu partinin makamları değil, halkın tümünü temsil eden makamlardır ve bunları korumak her Kıbrıs Türk vatandaşının görevidir… Rauf Denktaş, ne kadar tecrübeli ve olgun bir devlet adamı olduğunu göstererek, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a sahip çıkalım diyerek kamuoyuna en doğru mesajı vermiştir! Geçmişi deşmenin ve her fırsatta pişirip pişirip kamuoyunun önüne koymak, bundan siyasi rant elde etmeye çalışmak ne bireylere ne de bu ülkeye bir fayda getirir! Bunun tek getireceği toplumsal uzlaşmayı torpillemek, insanları birbirine düşürmek ve huzursuzluk yaratmaktır. Denktaş’ın bu konuda ki çağrısı topluma öncülük etmelidir! Geçmişi karıştırıp, her bir olayda bir art niyet aramak, geçmişte yapılan ya da söylenenlerin şimdi de geçerli olduğunu ima etmek artık bu devirde kimseye siyasi bir kazan olarak dönmeyecektir! Bu ülkeyi yönetenler, siyasi görüşleri ne olursa olsun, bulundukları makamın bilincinde olduklarından şüphe duymak, milletin iradesi ile ters düşer! Halk bu iktidarı o makamlarda görmek istemiş ve iradesini bu yolda kullanmıştır.. Bu makamlara düşen de bulundukları makamların sorumluluğu içinde önce devletlerine sahip çıkmak ve aldıkları bayrağı daha yükseğe çıkarmaktır! Zaten bu yolda bir aksaklık ve eksiklik olursa, halk iradesi bunu affetmez ve ilk seçimlerde geldikleri yere gönderir! Şunu da ifade etmekte fayda vardır; İster Cumhurbaşkanı Talat olsun, isterse Başbakan Soyer, geçmişte ki muhalefet döneminde ki fikirlerinin çok çok ötesinde bir yerdedirler! Her iki makamdaki isimler de barış ve çözüm olgusunu ön planda tutsalar da bunun artık gerçekleşmesinin çok uzaklarda olduğunun bilincindedirler ve iki devletlilik esası her geçen gün biraz daha ağırlık kazanmaktadır! Ve umarız ki siyasal görüşleri birleşik Kıbrıs olan bu makamda ki kişilerin döneminde Kıbrıs’ta iki devletli bir çözümün gelmesi çok daha anlamlı ve sağlam bir gelecek olacaktır… Halkımızın da iş karıştırıcıların spekülatif açıklamalarına ehemmiyet vermeden kutsal olarak nitelendirdiğimiz makamlara sahip çıkması toplumsal uzlaşım açısından hayati bir değerdedir… Kıssadan Hisse… Bir derviş… Garip dervişin biri büyük bir köşkün önünden geçerken evin 'av meraklısı ve zalim' olan beyi, yardımcıları ile ava gitmek için evden çıkıyorlardır. Dervişle selamlaşırlar. Aksilik bu ya o gün hiçbir şey vuramadan dönerler. Bey çok sinirlidir: -"Sabah ava giderken karşılaştığımız o dervişi bulun çabuk! Onun yüzünden işlerim ters gitti. Uğursuzu getirin bana!" Yardımcıları hemen dervişi bulup beyin huzuruna çıkarırlar. Bey kükrer: -"Bre uğursuz adam! Senin yüzünden elimiz boş geldik! Hiçbir şey vuramadık! Tiz vurun kellesini!" Derviş, beye şöyle der: -"Beyim sabah selamlaştık. Siz hiçbir şey vuramadınız. Ben ise kellemi kaybediyorum. Siz söyleyin, hangimiz daha uğursuzuz?" Günün Fıkrası Baba-oğul diyaloğu! Çocuk: Baba, sevişmek neden eğlencelidir? Baba: Sevişmek sana aynı, parmağınla burnunu karıştırmak gibi bir duygu verir, bu yüzden çok zevklidir. Çocuk: Peki kadınlar neden erkeklerden daha çok zevk alırlar? Baba: Burnunu karıştırdığında burnun mu yoksa parmağın mı daha mutlu olur? Çocuk: O zaman kadınlar neden tecavüze uğramaktan bu derece nefret ederler? Baba: Tecavüze uğramak, yolda yürürken birinin gelip burnunu karıştırması gibidir. Bu hoşuna gider miydi? Çocuk: Hmm… Kadınlar neden adet günlerinde seks yapmazlar? Baba: Burnun kanarken burnunu karıştırır mısın? Onun gibi bişii. Çocuk: Erkekler neden sevişirken prezervatif takmaktan hoşlanmazlar? Baba: Elinde eldiven varken burnunu karıştırmaktan zevk alır mısın oğlum? Çocuk: Baba, sana ooohaaaa demek istiyorum, süpersin yaaa! [email protected]