Günümüzün en çok tartışılan ve algı yapılmaya çalışılan konuların başında Bizans kavramı gelir. Bizans İmparatorluğu diye bir devlet olmamıştır. Hiçbir Bizans İmparatoru kendilerinin Bizans imparatoru olduğunu bilmeden ölmüştür. Çünkü onların yani bütün Bizans İmparatorlarının zamanında Bizans İmparatorluğu diye bir devlet olmamıştır. Bizans şehir ismidir. İstanbul’un eski adlarından biridir. Şehirin adından dolayı 17. Yüzyıldan sonra yani imparatorluğunun yıkılmasından yüzlerce yıl sonra bir Fransız yazarın devlet adı olarak uydurmasıdır. Bizim tarihçilerimiz de Bizans İmparatorluğu sözüne balıklama dalmıştır. Devletin adı Roma İmparatorluğu’dur. İkiye ayrılında İstanbul’un başken olduğu Roma devleti Doğu Roma İmparatorluğu olarak anılmıştır. Buna en iyi örnek doğudan yeni yeni ortaya çıkmaya başlayan Müslüman devletleridir. Roma sözü için Müslümanların dediklerine bakmak gerekmektedir.
Doğu Roma İmparatorluğu döneminde İstanbul şehrinin hakimi Doğu Romalılar doğudan yeni bir düşmanla karşılaşırlar. Bu düşmanla mücadelesi yeni dini uyuşmazlıkları ortaya çıkarır. Bu konuda çok yüzeysel bilgiler şöyledir:
7. yüzyıldan itibaren Müslüman Araplar, Hz. Muhammed Dönemi ile Dört Halife Dönemi ve İslam Emevi İmparatorluğu döneminde, Doğu Roma ve Sasani İmparatorlukları ile komşu olurlar. Doğu Romalılar o dönemde Sasanilerle savaş yapmaktadır. Müslümanlar artık din düşmanları olan bu iki imparatorluktan D. Roma imparatorluğunu tutarlar. Hatta bunun için ayet vardır. Kur’an-ı Kerim’de Rum Suresi’nin ilk ayetlerinde şöyle buyurulur[1]:
“Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1-Elif, Lam, Mim. 2- Rum (orduları) yenilgiye uğradı. 3- Yakın bir yerde. Ama onlar, yenilgilerinden sonra yeneceklerdir. 4- Birkaç yıl içinde. Bundan önce de, sonra da emir Allah'ındır. Ve o gün mü'minler sevineceklerdir. 5- Allah'ın yardımıyla. O, dilediğine yardım eder. O, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir. 6- (Bu,) Al-lah'ın va’didir; Allah, vadinden geri dönmez. Ancak insanların ço-ğu bilmezler.[2]”
Yani Rum suresinde Doğu Roma ile Sasaniler arasındaki savaşta yenilgiden ve sonra gelecek olan ehl-i kitap sahibi Rumların[3] zaferi müjdelenmektedir.
Müslüman akınları ve İstanbul’daki dinsel uyuşmazlıklar (610-867)
Doğu Roma İmparatorluğu 7. ve 8. yüzyıllarda batıda Slavların ve bölgeye dağınık olarak gelen çeşitli Türk boylarının tehdidi altında iken, doğuda da Müslüman ve Pers ordularının saldırısına uğrar. 616-617 yıllarında, Doğu Roma İmparatoru Herakleios (Herakleius), Batıda Balkanlardan gelen Avarlar ile ortak saldırı anlaşması yapan Perslerin saldırılarını durdurur ve başkentin savunmasını güçlendirir. 617 yılında Tuna Irmağı'nı geçerek Doğu Roma topraklarına inen Avarların kuşatmasından da kurtulmayı başarır.
Arap İslam ordularının, İstanbul’un fethindeki dini nedenler arasında Hz. Muhammed’in hadisine mahzar olabilmek için sık sık deniz veya karadan İstanbul’u kuşattıkları görülür. 674-678 arasında Araplar birçok kez Konstantinopolis'i kuşattılarsa da ele geçiremezler. Eyüp Sultan, bu kuşatmaların ilkinde İstanbul önlerinde şehit olur.
Arap İslam orduları ve Bulgar orduları, 8. yüzyılda İsauria (İsoriya) hanedanından imparator III. Leo döneminde (717-741) tekrar mücadeleye başlarlar. Ancak yeni Arap saldırıları da başarıya ulaşamadı. V. Konstantin döneminde (741-775) Balkanlar’da Bulgarlar yenilerek etkisiz hale getirildi.
Bu savaş yıllarında Doğu Roma’da, Roma kültürünün ve Latincenin yerini Yunan dili ve kültürü almaya başlamıştır.
Doğu Roma İmparatorluğu’nun Güçlenme dönemi (867-1081)
Doğu Roma İmparatorluğu, 867-1056 arasında Makedonya hanedanı döneminde en parlak dönemini yaşadı. Makedonya hanedanının kurucusu I. Basileios (867-886, VI. Leo (886-912), II. Nikeforos Fokas (963-969) dönemlerinde Anadolu, Girit ve Kıbrıs’ın hâkimiyeti tekrar Doğu Romalıların eline geçti. Bu başarılar II. Basileios (976-1025) döneminde devam etti. Kuzey Suriye ve Bulgaristan tekrar Doğu Roma’ya katıldı.
II. Basileios döneminden sonra Doğu Roma İmparatorluğu gerileme dönemine başladı. İtalya'da ve Balkanlar'da arka arkaya ayaklanmalar çıktı. Doğuda ise Büyük Selçuklular Anadolu'ya akınlar düzenlemeye başladı. 30 yıldan fazla sü-ren Selçuklu akınları sebebiyle terk edilmeye ve başladı. Ekonomi çökmeye başladı. Bunu önlemek isteyen İmparator Romen Diyojen, Doğu Roma tarihinin en büyük orduların-dan birini hazırlayarak Anadolu seferine çıktı. Fakat 1071'de Malazgirt Savaşı'nda Büyük Selçuklu Sultanı Alp Arslan'a yenilerek tutsak düştü. Bu sefer sonunda Roma İmparatorlu-ğu, Anadolu’daki topraklarını Türklere kaybetmeye başladı. Kaybedilen bu topraklar üzerinde 1075'te, başkenti İznik (Nikéa) olan Anadolu Selçuklu Devleti kuruldu. Böylelikle İstanbul’un tam yanında bir Türk devleti kurulmuş ve İstanbul’u sürekli tehdit etmeye başlamış oldu. Yine bu dönemde Doğu Roma İmparatorluğu’nda bulunan Doğu Ortodoks Ki lisesi bağımsız kilise ve patriklik haline geldi. Bundan dolayı Papalık ile Ortodoks kilisesi arasında sürtüşmeler yaşandı.
İstanbul, kendi dindaşlarından çektiği zülmü en büyük düşmanları olan Türkler, İranlılar ve Araplardan çekmemiştir. Müslümanlarla savaşa çıkma niyetiyle yola çıkan Haçlıların zülmü ve İstanbul’u zengin şehirden fakir şehre düşürmesi, yağmalaması, tarih ve kültür eserlerinin yağmalanması ile ilgili çok yüzeysel bilgiler aşağıdadır:
Haçlı Seferleri döneminde İstanbul (1081-1204)
İstanbul önlerine kadar gelen Anadolu Selçukluları, Doğu Roma İmparatorluğu için büyük tehlike arzetmeye başlayınca Avrupa’dan yardım istendi. Dini ayırımın kaldırılmasını ve yine Roma’da tek dini makam olmak isteyen Papalık, bu yardım isteğini bahane ederek büyük Haçlı seferleri için Avrupalı hükümdarları ikna etti. Doğu Roma İmparatoru I. Aleksios, 1096'da yılında Birinci Haçlı seferi'ne katılan Haçlıların komutanlarıyla anlaştı. Onları Anadolu’ya sevkedecek ve onlara yardım edecek ve böylece onların Anadolu’daki aldığı toprakların kendisine bırakılmasını sağlayacaktı. Ancak büyük dağınık ordularla Anadolu’ya giren Haçlılar, büyük zorluklarla Anadolu’yu batıdan doğuya doğru aşarken askerlerinin tamamına yakınını kaybetti. Ancak o kadar çok askerleri vardı ki yine de Anadolu’nun güneylerinde Kudüs-'e doğru ilerlerken aldıkları yerlerde kendi krallıklarını kurdular.
İkinci ve üçüncü Haçlı Seferlerinde de Doğu Romalıların beklentileri olmadı. Dördüncü Haçlı Seferi’nde ise, Haçlılar, İstanbul önlerine geldiler. Kendilerini içeri almayan İstanbul’a saldırdılar ve başkenti işgal ettiler. 13 Nisan, 1204'te Konstantinopolis'i ele geçiren Haçlılar, kenti yağmaladılar.
Latin başkenti Konstantinopolis ve Latin İmparatorluğu dönemi (1204-1261)
Nisan 1204 ortasında Konstantinopolis, Haçlılar tarafından tamamıyla talan edilip yakılıp yıkıldıktan sonra 1204-1261 yılları arasında Latin İmparatorluğu'nun başkenti haline gelmiştir. Bu dönemde I. Baodouin (1204–1205), (I. Baodin’in erkek kardeşi) Henri (1206–1216), diğer erkek kardeşi Peter (1216–1217), Yolanda (1217–1219), (Henri'nin kız kardeşi)
Robert (1219–1228), taç giyme 1221, Peter ve (Yolanda'nın oğlu) II. Baodouin (1228–1261), (tac giyme 1240, ölüm 1273) imparatorluk yapmışlardır.
Latin imparatorluğu dönemi, İstanbul’un zayıf ve fakir dönemidir. Latinlerin İstanbul’u almasıyla gelişen işgal ve yağma sonrasında çok kısa bir zaman içinde ortaçağın en büyük kenti, 40-50.000 nüfuslu, yoksul ve harabe bir kente dönüştü. Latinlerin, şehri yönetmekten çok, şehri sömürmek için yaptıkları mücadeleler sonucunda İstanbul sürekli kü-çülmeye ve fakirleşmeye başladı. Şehrin Doğu Roma İmpara-torluğu dönemindeki zengin ve soyluları, İstanbul’u terk ederek çoğu İmparatorluğun devamının merkezi olan İznik’e göç etti. Latin İmparatorluğu’nun hâkimiyeti sadece İstanbul ve çevresinde kaldı. İstanbul o kadar fakirleşmiş idi ki; son Latin İmparatoru II. Baudouin ısınmak için sarayının ahşap bölümlerini sökerek yakacak olarak kullanmaya başlamıştı. Nihayet 1261 yılında Palailogos Hanedanı İstanbul'u tekrar ele geçirdi ve böylece İstanbullular için acı hatıralarla dolu Latin dönemi sona erdi.
Doğu Roma İmparatorluğu başkenti Konstantinopolis ve Gerileme dönemi (1261-1453)
Latin egemenliğinden sonra Konstantinopolis daha sonra tekrar 1453'e kadar Bizans İmparatorluğu'nun başkenti ol-muştur. Bu döneme Kostantinopolistik denir.
Bu dönem Doğu Roma İmparatorluğu’nun gerileme döne-midir. Artık gittikçe gücü artan ve Anadolu’nun çoğu yerine hâkim olan Anadolu Selçukluları ve Beylikler döneminde Doğu Roma İmparatorluğu güçsüz bir durumdadır. Türkler, İznik’e kadar gelip orayı başkent yapmışlardı. Haçlı Seferleri ile Türkler, biraz geri atılmış ancak bütün Anadolu, yağmalanmış, fakir düşmüş idi. Bir de Doğu Roma İmparatorluğu’nun bitmez tükenmez entrikaları, iç mücadeleleri, İstanbul’un taşra hakimiyetini zayıflatmıştı. Taşra şehirleri kendi başlarının çaresine bakmak durumunda kalmışlardı. Bu da tek tek bu şehirlerin Türklerin eline geçmesine neden olmuştur. Fatih Sultan Mehmet’e gelinceye kadar, Anadolu’nun Karadeniz kıyılarındaki bazı yerleri hariç, tamamına yakını Osmanlıların eline geçmişti. Balkanlarda da Osmanlılar, Doğu Roma İmparatorluğu’nun çoğu topraklarını almış, koca imparatorluğu İstanbul surlarının içine hapsetmişlerdi.
[1] Mekke döneminde inmiştir. 60 ayettir. Sure adını, ikinci ayette geçen “er-Rum” kelimesinden almıştır.
[2] Haşim Albayrak, Tarih Boyunca Etnik Yapılanmalar ve Pontus, İstanbul, 2010, 3. Baskı, s. 232
[3] Doğu Romalılara Arapçada Roma manasına Rum denilir. Daha sonra bu söz sadece Anadolu’ya hâkim olan Doğu Romalılar için Anadolu’ya Rum ülkesi denilir. Mevlana Celaleddin Rumi denirken Anadolulu Mevlana Celaleddin denilmek istenir.
[4] http://www.ancientworlds.net/aworlds_media/ibase_1/00/05/63 /00056390_000.jpg