Çaykara Şekersu köyü Kırklar Dağı ve mescidi efsaneleri ve yazılarının son bölüm

Kırklar Dağı ve mescidi yazılarımıza ek bilgi vermek isteyen, ek hatıra, anekdot yazmak isteyen, resim vs. göndermek isteyenler yazılarımızın gelişmesine katkı sağlayacaktır. Bu nedenle destekleriniz bizim için önemlidir.

HAŞİM ALBAYRAK- İBRAHİM TUNCER

 

            Trabzon Çaykara ilçesine bağlı Şekersu topraklarına ait olan Kırklar Dağındaki Kırklar Mescidi ile ilgili yazılarımız bu günkü yazımız ile sona ermektedir. Fakat bu çalışmalarımız burada bitmemektedir. Bu çalışmalarımızı okuyanlardan yazılarımıza sürekli yeni ekler gelmektedir. Onların da eklenmesi ile yazı dizimiz daha kapsamlı olarak yeniden ele alınacaktır.

 

Kırlar Mescidinin Dini Önemi ve Kültürü

 

             Kırklar Mescidi, ilk olarak büyük din adamlarının buluştuğu, zikir yaptığı yer olarak ortaya çıktı. Bayburt sınırında olması dolayısı ile Bayburt ila Trabzonluların hatta çevre illerin de insanlarının dini umutlarla, dini ibadet amacıyla geldikleri yerler idi. Dini adamlarının burada toplanıp gerekirse kalıp dini ibadetlerini yapar, zikir yaparlardı.

              Evliya düzeyinde Of’un, Çaykara’nın Bayburt’un önemli din adamları buraya geldikçe, buranın ulviliğinden yararlanmak isteyen vatandaşların da buraya gelmesine yol açmaktadır. Vatandaşlardan buraya gelenler arasında psikolojik rahatsızlığı olanlar, dili tutulan çocukları için gelenler ve diğer hastalıklar için gelenlerden iyi olanlar olduğunda, onları duyanlarında gelmesi ile burası yüz yıllardır vatandaşların ve din adamlarının geldiği, yerleşim yerlerinden uzakta olan ulvi bir tepede şifa yeri oldu. 

 

Çaykara Şekersu Mahallesi Kırklar Mescidi tabelası

              

              Kırklar Mescidi, Çaykara ve Bayburt halkı için sadece bir ibadet yeri, sadece şifa beklenen yer olmasının ötesinde, önemli bir buluşma noktasıdır. Çaykaralı müderrislerin ayda bir sefer, fırsat buldukça burada toplanarak zikir yaparak ve sonunda gün değerlendirmesi yapılarak köy ve çevrenin sorunlarını tartışırlar. Bir nevi, ihtiyar heyeti gibi aldıkları kararları, köylerinde muhtarla birlikte uygulamaya geçirir ve herkes kendi görev yerlerine dönerlerdi.

               Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç, Kırklar Dağı ziyareti sırasında, orada bulunan ziyaretçiler ile yaptığı sohbette “burada Cuma günü ziyaretçiler ile buluşmaktan, inandığımız değerler için hâkim bir nokta, bağımsızlığımız için hâkim bir nokta demiştir. İnandığı değerlere bakıldığında buranın dini değeri ortaya çıkmaktadır. Ayrıca başkan, burada olmaktan çok gururlu olduğunu belirtmekle buranın manevi değerlerinin kendi manevi değerleri ile aynı olduğunu ortaya koymaktadır. Başkan Ahmet Metin Genç, buranın ulvi değerinden dolayı buraya son zamanlarda yapılan araba yolunun düzeltilmesi ve betonlaşması, asfaltlanması işlerini yaptırarak Kırlar Dağı’nın tepesine kadar yol çıkarmış oldu. Şimdi artık Kırklar Mescidine ulaşım kolay olduğundan mescidin yerinin geçmişi ve günümüzü ile gelenler, istedikleri ibadetlerini yapabilecekler, orasının ulvi ortamından istifade edebilecekler.

 Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Kırklar Dağındaki Kırklar Mescidi’nde

            Kırklar yediler sayısının kutsiyetine dönüşen söylence/efsane halk inanışlarıyla ortaya çıkmakta ve İslam kültürünün zenginliğini ve derinliğini yansıtmaktadır.

Kırklar Mescidi ve Maneviyat

 

                Çaykara Şekersu Kırklar Mescidi, tarih boyunca birçok önemli olaya tanıklık etmiş ve manevi değeriyle öne çıkmıştır. Kırklar meclisi, İslam kültüründe önemli bir yer tutar ve bu mescidin ismi, bu manevi topluluğu anımsatır. Ziyaretçiler, mescidin içinde ve çevresinde manevi bir huzur bulur ve dua ederken kendilerini daha iyi hissederler.

               Ramazan aylarında düzenlenen iftar yemekleri, dini sohbetler ve özel günlerde yapılan etkinlikler, mescidin sosyal hayatın merkezinde yer aldığını göstermektedir. Ayrıca, mescidin manevi atmosferi, ziyaretçilerine huzur ve maneviyat sunmaktadır. Mescit kurulundan bu yana, çevrenin en önemli din alimlerinin burada bulunması, zikir yapması, toplanması ile burası manevi bir havaya bürünür. Bu nedenle hastaları olanlar bu mescitte bir gece kalarak hastalıklarının manevi güçle iyileştiği hissederler. Üç harflilerin bulaştığı insanların burada iyileştiği düşünülür. Burada marazlanma yani üç harflilerin musallat olduğu kişileri, yürüyemeyen yeni doğmuş bebeklerin tedavi olduğu halk tarafından anlatılır.

Günümüzde Kırklar Mescidi

 

               Trabzon Çaykara ilçesinin en yüksek zirvelerinde bulunan Kırklar dağındaki Kırklar Mescidi; günümüzde, Çaykara ve Bayburt arası yolların en önemli güzergahlarından olup  son zamanlarda adrenalin meraklısı kimselerin de katıldığı, önemli turistik ve dini merkezlerinden biri olarak ziyaretçilerini ağırlamaya devam etmektedir. Tarihi dokusu korunarak yapılan restorasyon çalışmaları ile mescidin özgün mimarisini ve manevi atmosferi koruma altına alınmıştır.

               Kırklar Dağında Kırklar mescidine giden yollar. Günümüzde yeniden ve asfalt olarak Trabzon Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılmaktadır.

 

 

Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı, Kırklar Dağındaki Kırklar Mescidinin yapımında en büyük emeği olanAhmet Yaşar Zengin hocaya, burası için yaptığı çalışmaları anlatıyor

                 Kırklar dağı ve mescidi ile ilgili söylenceler, efsaneler

                     Sürmeneli bölge araştırmalarında da uzman olan Prof. Mehmet Bilgin ile Kırlar Dağı ve mescidi hakkında röportaj yapıldı. Bu röportajdan genelde Kurtlar Mescidi ile ilgili bilgiler verildi. Bu bilgilerin arasında bazı efsanelere denk geldik. Bu konuda Prof. Mehmet Bilgin’in röportajından elde edilen efsaneler şöyledir:

 

            “Benim adım Prof. Dr. Mehmet Bilgin. Sürmeneliyim. Kırklar Dağı’nı uzaktan gören bir Sürmene yayla köyünde doğdum ve orada büyüdüm. O zaman da Kırklar Dağı vardı. (60 yıldan fazla bir zaman önce). Çocukluğumda oraya gökten yıldızlar indiğini söylerlerdi.

 

              “Ben çocukluğumda Haldizen’in (Demirkapıyı) merak ederdim. Oraye gezmeye yürüyerek giderken tepede yol kenarında bir çobanla karşılaştık. Ona Kırklar Dağı’nı sorduk. Bana aynen şöyle dedi: Kıbrıs Harekatı’nda orada bir hareket olduğunu, orada da bir seferberlik olduğunu söyledi. Orada yatan şehitlerin Kıbrıs Savaşına katıldığını söylemişti. Kırklar Dağındaki mescid ve çevresinden Kıbrıs Savaşı sırasında oraya ermiş olarak Türk ordusuna yardım amacıyla gitmişler. Oradaki hareketlenmeyi anlatan çoban oldukça heyecanlanmıştı. Ayrıca oradaki şehitlerin Çanakkale Savaşları’na da gittiğini söylemişti. Sonra da halk arasında biz bunları hep büyüklerimizden duyardık demişti.”

 

Prof. Mehmet Bilgin, Haşim Albayrak ve İbrahim Tuncer’e yaşadıklarını ve duyduklarını anlatırken

 

              Bu mescidin inşasında çalışan kişilerin başında olan 1965 doğumlu, 60 yaşındaki İmam Hatip mezunu olan Çaykara esnaflarından İsmail Fidan’ın anlattıkları arasında efsaneleşen bir kaç gerçek olay şöyledir:

               Biz burada mescit inşaatında çalışırken buraya sekiz- on kişilik bir dağcı grubu gelmişti. Onlardan biri sohbetimiz sırasında bize anlattı: “Çocukluğunda dili tutulmuş bir ağabeyim vardı. Konuşamıyordu. Buraya geldiği için iyi oldu” dedi. Aynı bunun gibi bir başka dil tutulma hikâyesi daha var.

            Ben çalışan arkadaşlar beraber, buradaki mescidin yapımında çalışırken buraya gezmeye gelen bir profesör ile karşılaştık. Hoş sohbet ederken bana döndü kendisinin profesör olduğunu söyledi. Ben de gülerek “bana profesör değil eleman lazım” dedim. Gülüştük. Bir zaman sonra benden telefonumu aldığı için telefon etti. O zaman Uzungöl’de idim. “Görüşebilir miyiz?” dedi. “Buyurun” dedim. Kısa zaman içerisinde Uzungöl’e geldi. Bana “Kırklar dağında ne yapıyorsunuz” dedi. Ben de “konaklamada sıkıntı var, el birliği ile yardımcı olmaya çalışıyoruz” dedim. O da “burası kalabalıklaşmaya başladı, müsaade ederseniz konuşabileceğimiz bir yere gidelim” dedi. Gittik. Bana “Kırklar Dağı hakkında ne bilgi biliyorsun” dedi. “Hiçbir şey bilmiyorum dedim. Bildiğim sadece Yaşar Hocanın emri. Burayı imar edeceğiz dedi. Onun dışında bir şey bilmiyorum” dedim. O da “o zaman seninle konuşabilirim” dedi. “Buyurun” dedim. Anlatmaya başladı:

                 “Ben dokuz yaşındayken konuşamıyordum. Annem çareler ararken nereden duymuş ise duymuş, kardeşlerini yani dayımı alarak önce Uzungöl’e sonra buraya getirdi. Gece gündüz dua yapıyoruz, namaz kılıyoruz. İlk gece bir şey olmadı. İkinci gündüz dayılarım burada bir şey olmaz diye hep beraber gitmek istediler. Annem gitmedi. Onlar gittiler. Ben de annemle beraber burada kaldım. Üçüncü günü sabah namazına annem beni kaldırdı. Namazı kıldık tekrar yattık. Rüyamda üç sarıklı adam geldi. Bana “oğlum sen konuşamıyor musun” dedi biri. Ben de “konuşuyorum ama onlar beni duymuyorlar, dedim”. O sarıklı adamlardan biri bana “ konuşunca ne olacak” dedi. Ben de “okuyup onlara ilmi anlatacağım, Allah’ın ilmini anlatacağım dedim” dedi. Bu konuşmalarımı duyan annem uyandı. Benim konuştuğumu duyunca bağıra bağıra oğlum konuşuyor diye bağırmaya başladı. Ben de anneme üç tane dede geldi. Ben o dedelerle konuşuyorum” dedi.  Çocuk okudu gerçekten Allah’ın ilmini öğreten profesör oldu ve benim karşıma geçerek bu hikâyesini anlattı.

İsmail Fidan, başka bir yaşadığı hikâye gibi olayı şöyle anlattı.

Kırklar Dağına yapılan yollar için yaz denmedi, kış denmedi

             “Bu kışın ortasında dağcı bir grup Kırklar Dağına gidiyor. 2. Ve 3. Aylarda 13- 15 kişilik bir grup gelmişti. Bunlardan biri daha önce yazın biz Kırklar Dağındaki mescitte çalışırken gelmişti. O zaman telefonumu almıştı. Haldizen tarafından grup ile birlikte Kırklar dağına geldiklerinde 150 metre kala bana telefon açtı. Telefonda bana “biz mescide gidiyoruz. Sorun olur mu? Diye sordu. Ben de “Orası Allah’ın mescidi. Ne sorunu olur ki” dedim. Sonra devam ederek “Siz ne mübarek bir şey ettiniz ki bu soğuk kış ayında kalkıp oraya gidiyorsunuz dedim. O da “çok merak ettik. Şu anda burada ikindi ezanı okunuyor. Hatta telefondan önce gruba dedim ki bakın İsmail abi gelmiş, ses cihazını takmış, ikindi ezanı okutuyor”. Ben de “paşam, cihazlar aşağıda, ben ise Uzungöl’deyim. Buraya henüz çıkmadım. Ses cihazlarını da kurmadım. Ancak beşinci ayda çıkıp cihazları kuracağım, ondan sonra ezan okunmaya başlar, dedim. O da “o zaman şimdi sen buraya cihazları kurmamış mısın? Bak şu anda ezan okunuyor. Burada 15 kişiyiz. Hepimiz ezanı duyuyoruz. Hatta sen de telefondan duyabilirsin” dedi. Orada, her taraf kapalı, her taraf kar olmasına ve yollar zorla geçilebilir olmasına ve ses sistemi olmamasına rağmen ben de ezanı duyabiliyordum.”  

 

               Trabzon Çaykara ilçesi Şekersu köyüne ait Kırklar Dağındaki Kırklar Mescidinin yapımında en büyük emeği olan Ahmet Yaşar Sezgin hoca da, burası ile ilgili çalışmalarını bilgilerini internet ortamında You Tube’de belgesel türünde çalışmalar yapan Bayburtlu Bahattin Odabaşı’na anlatırken ilginç bir efsane anlattı. O efsane şöyledir:

  Yeni yapılan Kırklar Mescidinin yapılmasına önayak olan ve evliya olan hırsızın menkıbesini anlatan Muhammed Yaşar Sezgin Hoca

          “Bir hırsız, gece yarısı bir evliyaullahın evine hırsızlık amacıyla girer. Niyeti evi soymakmış. Fakat evluyaullah, evde kitap okuyor. Hırsız da boş bulduğu odaya geçip orada kanepenin altına saklanıyor. Evliyaullahın uyumasını bekliyor. O uyuyunca ortaya çıkıp çalacağını çalıp gidecek. Aksi gibi hoca efendi bir türlü uyumadı. O arada kapı çaldı, biri geldi. Sonra biri daha geldi. Sonra biri daha. Hırsız saydı tam 38 kişi geldi. Hepsi de yaşlı başlı, kılık kıyafeti düzgün hoca tipinde adm. Evde de bir hoca efendi var. Hepsi 39 kişi olunca toplantıya başladılar.

           Meğer hırsızın gittiği ev, kırkları idare eden “kırklar meclisi”nin reisi imiş.Kırk erenlerden biri ölmüş, onun yerine biri seçilmesi gerekiyordu. Onun toplantısı için bir araya gelmiş idi. Gelen evliyaullahlar, genel olarak hep birlikte başkanlrı olan ev sahibi evliyaullaha “kırklar”a katılacak yeni evliyaullahın kim olduğunu sorarlar. O da yan odada kanepenin arkasında biri var. Onu alıup buraya getirin. Yeni evliyamız o” dedi. Evliyalar, şaşkınlıkla odaya gidip kanepenin arkasına bkarlsr. Orada gözlerini oğuşturan biri var. O da şaşkınlıkla onlara bakmaktadır.

          O hırsız, evliyalar arasında kendine ulvi bir hava gelmiş. Baş evliyanın elini öpmüş, o da gözlerine bakarak “sen oldun” demiş ve yeni 40. Evliya o olmuş.”   

               Ahmet Yaşar Zengin hoca, bizzat kendi yaşadığı menkıbeyi de şöyle anlattı:

               İnşaata başladığımız ilk gün bize yardım eden inşaatçı arkadaşlar ile çalışırken akşam geç oldu. O saatte yorgun argın aşağıdaki köye gidip kalıp ertesi sabah gelmek çok zaman kaybı olacaktı. O gece orada kalalım diye düşündük. Ben içimden biraz korkuyorum. Buradaki beş kişinin sorumlusu benim. Başlarına bir şey gelirse ne yapardım.

                 “Gece yasin okuduk, zikirlerde bulunduk, ibadet ettik. Hava çok soğuk oldu. En sonunda battaniye getirip yattık. Arkadaşlar uyudu. Ben uyuyamadım. Kendi kendime “bu ahşap binayı yaptırırdım. Ya rüzgardan yıkılırsa ne yapardım. Çünkü orada çok aşırı rüzgar olurdu. Öyle düşüne düşüne uyumuşum.

Ahmet Yaşar Sezgin hoca yaşadığı menkıbeyi anlatırken tekrar heyecanlanıyordu

 

                Uyku sırasında hayal meyal rüyamda kırkları gördüm. Mübareklerin yüzlerinde ekşilik, kıgınlık ifadesi yok. Hepsinin tebessümlü yüzleri var. İçlerinden yetkili biri geldi. Selam verdikten sonra bana “ haa çok güzel iş yaptınız. Buraya böyle bir şey yaptınız dedi. Sonra devam etti. Buraya eliyle, diliyle, emeğiyle, parasıyla katkıda bulunan kim varsa hepsini korumaya aldık” dedi. Öyle uyandım. Anladım ki buraya mescit yapma işi bana “kırklar”ın teşviki ile oldu. O nedenle sevinçliyim.”

 

           Yazı dizimizin sonu. İnşallah yeni yazı dizilerimizle bilgi dağarcınıza katkı bulunmaya devam edeceğiz.