7 Temmuz 1997 tarihinde, benim de üyesi olduğum Finans Kulüp İMKB'de, İstanbul'un finans merkezi olmasıyla ilgili bir toplantı yapmıştık. Çok iyi hatırlıyorum. Bu toplantıya, Dünya Gazetesi Sahibi, dostum, rahmetli Nezih Demirkent'le birlikte katılmıştık. Nezih Demirkent, heyecanlı bir konuşma yapmıştı ve kendisi İstanbul'un büyük eksikliklere rağmen, finans merkezi olmasını arzu ediyordu. O, toplantıda ve daha sonra Dünya Gazetesi'nde, ben de bu konuda görüşlerimi bir makale ile açıkladım. Şimdi bu konu tekrar gündeme getirildi. Yüksek Planlama Kurulu, 29.09.2009 tarih ve 2009/31 sayılı kararı ile İstanbul'un uluslararası finans merkezi, strateji belgesi yayınlamıştır. Bu kararda, İstanbul küresel finans merkezi olacaktır denilmekte, finans merkezi vizyonu, projenin temel belirleyicileri, hukuk alt yapısı, finansal ürün ve hizmet çeşitliliğinin arttırılması, AB müktesebatına ve uluslararası düzenlemelere uyum, etkin bir vergilendirme sisteminin oluşturulması, düzenleyici ve denetleyici çerçevenin geliştirilmesi, borsa faaliyetleri, fiziksel ve teknolojik alt kaynaklarının geliştirilmesi, mesleki donatım, nitelikli iş gücünün İstanbul'a çekilmesi, İFM tanıtım ve imajının oluşturulması, strateji ve eylem planının izlenmesi gibi temel hususlara ayrıntılı olarak yer verilmektedir. Aslında Devlet Planlama Teşkilatı tarafından hazırlanan bu belge, güzel ve dolu bir dökümandır. Ancak bir şeyi istemekle, onu gerçekleştirmek çok ayrı konulardır. Böyle bir doküman, Ankara'da masa başında, çok değerli uzmanlarca hazırlanıp, niyet edilince acaba hemen İstanbul finans merkezi olabilir mi? Buna 'evet!' demeyi çok isterdim .Ancak, İstanbul bugünkü haliyle dünya finans merkezi olabilme amacından çok uzaklardadır. 2010 yılında, İstanbul'un Avrupa'nın başkenti olması kararlaştırılmıştı. İstanbul'un gerçeklerini bilen, orada yaşayan bir İstanbullu olarak, İstanbul nasıl kültür başkenti olabilir diye düşünerek, "Ne hakla, ne yüzle" diye bir makale kaleme almıştım. İşte 2010 yılı geldi. Şimdi de İstanbul'un mevcut durumunu ortaya koyarak, "2010 yılı geldi, İstanbul Kültür Başkenti olmaya hazır mı?" diye yeni bir makale yazdım. İstanbul, bugünkü perişan durumu ile nasıl kültür başkenti olamaz ise, finans merkezi de olabilmesi yakın bir gelecekte mümkün değildir. Evet, İstanbul Türkiye'nin göz bebeği. Dünyanın pırlantası, çok güzel bir şehirdir. Eşsiz bir boğazı, güneşi, iklimi, müzeleri, balık, rakı, şiş kebabı vardır. Bugün Frankfurt, Londra, New York, Tokyo dünyanın önemli finans merkezleridir. Acaba oralarda mevcut olan koşullar, uluslararası finans merkezi olmak isteyen İstanbul'da mevcut mudur? Bir defa, uluslararası finans merkezi olmak isteyen bir ülkenin finans kurumları ve bankaları milletlerarası finansman standartlarına uygun, ideal ölçekte çalışırlar. Bankaların birinci görevleri, üretime, kalkınmaya, refah dağılımına hizmet etmektir. Bizim bankalarımız ise, genellikle sırtlarını büyük holdinglere dayamışlar, halktan mevduat toplamakta, kriz dönemlerinde bile yatırımların canlanması amacına matuf destekleri, yeterli ölçüde verememektedirler. Diğer taraftan, zaaf durumuna düşmüş olan müteşebbis iş adamı, esnaf ve tüccarları yakalayıp, boğazını sıkarak, iflasa sürüklemek için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Öte yandan bir ülkenin finans kurumları, tüm dünyada sözü dinlenen, itibarlı, istediği an istediği krediyi bulabilen konumda olmak durumundadırlar. Ayrıca bir ülke finans merkezi ise, kredi almak kadar, diğer ülkelere kredi açmak, onların proje ve yatırımlarını ve ihracatlarını desteklemek konumunda olmalıdırlar. İstanbul'un bu konuda bir finans merkezi olmanın, asgari koşullarına bile sahip olmadığını ifade etmek gerçektir. Öte yandan İstanbul, alt yapı, ulaşım, trafik, sosyal ve kültürel hizmetler açısından da fevkalade yetersizdir. Doğrusunu söylemek gerekirse, İstanbul 15 milyona yaklaşan nüfusu ile bir köy-kent durumundadır. Yeni yapılan terminale rağmen, günde 800 uçağın hareket halinde bulunduğu havaalanı, şimdiden yetersiz duruma gelmiştir. Deniz tarafından, pistin adı, sabıkalı pist olup, uçaklar pistten çıkarak araçların geçtiği karayoluna gitmektedirler. Daha geçen hafta bir jat Yugoslav uçağı büyük bir tehlike atlatmıştır. Ayrıca havaalanından şehir merkezine gelmek, şehirden havaalanına gitmek bir eziyet ve maceradır. Çok defa yabancılar havaalanına gitmek üzere yola iki saat önce çıktıkları halde, uçaklarını kaçırmışlardır. Öte yandan, dünya ekonomik formu tarafından hazırlanan finansal gelişim endeksinden, Türkiye aşağılara inerek, 44. sırada yer almaktadır. Oysa bir finansman merkezi olan İngiltere, bu sıralamada 1. olup, İngiltere'yi diğer finansman merkezleri olan, ABD, Japonya, Hong Kong, İsviçre gibi diğer ülkeler izlemektedir. İstanbul, her geçen gün daha da kötüleşen trafik durumuyla, her köşede ve trafik ışıklarında insanları taciz eden dilenciler, arabaların camını silmek isteyen tinerciler, arabanıza tekme atan, küfür eden satıcılar ve şehir eşkiyaları ile asayişten yoksun bir şehirdir. İstanbul'un, Taksim, Beyoğlu ve benzeri önemli yerlerinde yerli yersiz numayişler yapan, kırıp, döken, esnafa zarar veren, anarşist olaylarla, İstanbul nasıl bir finans merkezi olacaktır! Daha geçenlerde, Beyoğlu'nda bir Alman turisti ve bir komando yüzbaşını bıçakla öldürmediler mi? Metrobüs yapacağım diyen, esasen dar olan yolları, daha da darlaştıran, yeşil alanları, ağaçları, park yerlerini, tarihi eserleri, eski konak ve köşkleri yakan, yıkan, yok eden ve bunlara göz yuman idarelerle, İstanbul nasıl bir finans ve kültür merkezi olabilir? İstanbul'u kurtarmanın birinci şartı, nüfus artışını ve İstanbul'a göçü önlemektir. Hal böyleyken, hükümet yetkilileri nüfus artışını desteklemekte, çok yanlış kararlarla göçü arttıracak olan Ziraat, Halk, Merkez Bankalarını, İstanbul'a taşımayı planlamaktadırlar. Bu vahim bir hatadır. Türkiye'nin uluslararası finans piyasalarındaki imajı yeterince iyi değildir. Türk bankacılık sisteminin, borsalarımızın ve sermaye piyasasının hisse senedi, tahvil, kağıt sistemlerindeki işleyişleri ve itibarı zayıftır. İstanbul'un gidilebilecek bir opera, kültür merkezi ve konser salonu bulunmamaktadır. Atatürk Kültür Merkezi, tamir edilecek diye kapatılmış ve toz toprak içinde kaderine terkedilmiştir. Bu nedenle, yukarıda ifade ettiğim gibi, Ankara'da masa başı niyetlerle, belki de iyimser düşüncelerle hazırlanan finans belgesi dokümanı, bir hayalden başka bir şey değildir...