“Geçmişi değiştiremeyiz ama gelecek halen avuçlarımızdadır.” Hugf White İstiklâl Harbinin mümtaz komutanının acıklı macerası bu tilki davetiyle başlar. Kazım Karabekir 20 güne yakın Ankara Emniyetinin mücrimlere, hırsızlara mekan olan pis nezarethanesinde, davete gitmek üzere giydiği kıyafetiyle kalır. Sonra İzmir yolculuğu başlar. Üç Alilerin önünde; yani İstiklâl Mahkemesindedir. Hiç biri hukukçu olmayan bu kişilerin hem geçmişleri hem hükümleri hem de bugün ortadaki ahvadı ne oldukları hakkında milletimize gerekli malumatı vermektedir. Kazım Karabekir, Atatürk’e suikasta teşebbüs, yani bir nevi vatana ihanetten bu heyetin önündedir. Aklın, ferasetin, vicdanın velhasılı insanın izah edemediği bir hal... Kimdir Kazım Karabekir? Bu cümlenin malumudur. Ancak şunların altını çizmekte fayda var: - Kazım Karabekir üstün askeri ve siyasi dahası, harp okulunda iken dikkati çeken, kurmay mektebinde bütün arkadaşlarının gıpta ettiği bir Türk subayıdır. - Kazım Karabekir üstün vasıfları sebebiyle Kurmay Yüzbaşı iken harp okullarında hoca olarak görev teklif edilmesine rağmen o Balkanlar’daki Bulgar, Rum, Rus ve Ermeni çetelerine karşı mücadeleye gönüllü olarak katılan bir kahramandır. Bu mücadelelerde gösterdiği askeri cesaret, kahramanlık, sevk ve idare kabiliyetiyle yüksek siyaset devası hayranlık uyandıracak seviyededir. Arkalarında; İngilizlerin, Fransızların, İtalyanların olduğu bu çeteleri altı ayda dize getirmesi de içinde, bugüne dair çok dersleri ihtiva eden bir başarıdır. - Kazım Karabekir Doğunun Fatih’i olarak ünlenmesinin ötesinde görev yaptığı her yerde milletin fertleriyle hem hal olmuş onların sevgi ve desteğini daima sağlamış bir sevgi ve dava insanıdır. - Hepsinden önemlisi de 3 Nisan 1919 tarihinde tayin olduğu 15. Kolordu komutanlığı ile Türk milletinin mukadderatını temelden ve doğrudan etkileyen büyük bir komutandır. - Yakın tarihimiz dikkatle incelendiğinde görülmektedir ki 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir o gün, o görevde olmasaydı, Mustafa Kemal’in ATATÜRK olması belki de mümkün olamayacaktı. Mukadderatını eline almaya azmetmiş bu millet belki de çok daha çetin ve mihnetli yolları aşmaya mecbur kalacaktı. Bu tarihi gerçeği, dönemi anlatan pek çok eserde görebiliriz. Ancak bunlardan en son yayınlanan “Hangi Atatürk” adlı Taha AKYOL’un eseri; hem bu hususa hem de yakın tarihimizin pek çok meselesine ışık tutan, her yönüyle Taha AKYOL’a yaraşır kıymetli bir eserdir. Doğan kitaptan yayınlanan eserin 50. sahifesinde “Tarihin döndüğü an” bölümünde gerçek gözler önüne serilmektedir. Bu bölümde tafsilatıyla anlatılan hususu özetlemeye çalışalım: 9 Temmuz 1919’da saraydan katî direktif gelir. Mustafa Kemal’in görevine son verilmiştir. Derhal derdest edilerek İstanbul’a gönderilmesi gerekmektedir. Mustafa Kemal mecburen üniformasını çıkarır ve askerlik görevinden ayrıldığını İstanbul Hükümetine bildirir. Karşılaşılan ilk hayal kırıklığı Mustafa Kemal Paşanın kurmay başkanı Kazım (DİRİK) Bey’in tavrıdır. 10 Temmuz 1919 günü sabahı Mustafa Kemal’in huzuruna gelir ve bu yeni durum sebebiyle kendinde bulunan evrakı ne yapması gerektiğini sorar. Yani “harç bitti yapı paydos!” O anda Mustafa Kemal’le birlikte olan Rauf (ORBAY) Bey; “1909’dan beri tanıdığım Mustafa Kemal’i hiç bu kadar yıkılmış ve çaresiz görmemiştim” diye ifade eder. Bir müddet sonra yaverlerden Cevat Abbas Mustafa Kemal’in odasına yıldırım gibi dalar ve “Paşam Kazım Karabekir bir süvari birliğinin başında buraya doğru geliyorlar” haberini verir. Her şeyin bittiği andır ve Mustafa Kemal sırtı kapıya dönük, cebindeki silahının kabzasını kavramış vaziyette “o anı beklemektedir.” Kazım Karabekir içeri girer ve “Paşam; Ben ve 15. Kolordum emirlerinize amadeyiz” tekmilini verir. Bunun anlamı satırlara, sahifelere sığmayacak kadar büyüktür ve bu asalet tarihin yönünü değiştirmiştir. Şimdi herkes sadece 5 yıl sonra ne oldu da bu Milli Mücadelenin eşsiz kahramanlarından Kazım Karabekir’e darağacının yolu göründü, bunu iyice düşünmelidir. O gün kimler neredeydi? Birini biliyoruz; Mustafa Kemal’i ilk terk eden Kazım Dirik, CHP’nin en makbul elemanlarından biri olarak vali ve Trakya müfettişiydi! İşte Kazım Karabekir’in üçüncü kızı Timsal Karabekir Hanımefendiyi Avrasya Bir Vakfı’nda dinlerken bu gerçeklerle yüz yüze geldim.