Daha bidayette, bu IŞİD terör örgütünün, dünyanın başına bela olacağının ve ülkelerin belki de bir araya gelip, bu terör örgütüne karşı savaşma durumuna geleceğini ifade etmiştim. Türkiye’yi yönetenler, ne hikmetse, önceden can ciğer oldukları, birlikte düğün, tatil yaptıkları, Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’la düşman olmuşlar ve “düşmanım düşmanı dostumdur”, diyerek, Esad’a karşı ne kadar örgüt, organ varsa, onu desteklemişlerdir.
Böyle bir dış politikayı anlamakta zorluk çekiyorum! Dünyanın terörist olarak tanıdığı, bizim muhalif dediğimiz bir takım örgütler Türkiye’ye geliyorlar, yiyorlar, içiyorlar, ağırlanıyorlar, sonra da yardım alarak, çekip gidiyorlar. Suriye, Mısır, Libya, Tunus, Irak, İran, İsrail velhasıl herkesle aramız açıktır. Mısır’da, Suriye’de, İsrail’de Büyükelçimiz yoktur. Mısır Büyükelçimiz ülkeyi terke zorlanmıştır… Türkiye Cumhurbaşkanı, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda boşalan salona yaptığı konuşmada önce Mısır’a, arkasından Suriye’ye, sonra da Birleşmiş Milletlere bindirmiş ve yanlı basın “Sn. Cumhurbaşkanı bunlara dersini verdi”, demiştir.
Uluslararası ilişkilerde, tutarlı hareket etmek, dengeli ve uzak görüşlü siyaset izlemek esastır. Bazı insanların verdiği, gaza gelerek, “ben dünyaya haddini bildiririm, Amerika’ya kafa tutarım” demek yeterli değildir. İşin acı tarafı, yapılan, bu tavır ve tutumlardan sonra, dünyada alay konusu olmamak önemlidir. İşte Amerikan Başkan Yardımcısı Biden şöyle dedi, böyle dedi diye haberler çıkıyor, özür dileniyor, ancak, Beyaz Saray sözcüsü A.Xelrad, “Başkan Yardımcısı Joe Biden’in özür dilemesi, söylediklerinin yanlış olduğu anlamına gelmez” diyor. Birleşmiş Milletler Toplantısında Başkan Obama bir yemek veriyor. Dünyanın her tarafından 200 devlet ve hükümet başkanı katılıyor. Görüşmeler tamamıyla ayaküstü, “nasılsın, hoş geldin” hepsi o kadar. Bizim yandaş basınımız Cumhurbaşkanımız, Başkan Obama ile Suriye, Irak, İŞİD konusunu görüştü, diyor.
Bakınız Irak’ta yeni bir Hükümet kuruldu. Kabinede 4 Kürt Bakan ve bir Kürt Başbakan Yardımcısı var. Buna karşılık 3 milyon Türk’ün yaşadığı Irak’ta bir tek Türk Bakan yok. Sen kendi soydaşlarına sahip çıkmazsan, onları ezaya, cefaya, hatta katliama terk edersen, ilgilenmezsen olacağı budur. İşin ilginç tarafı, herkes Türkiye’nin çok iyi idare edildiğini sanıyor. Nasıl olduğu belli olmasa da, Musul Konsolosluğumuzda görevli 49 kişinin sağ salim Türkiye’ye dönmesinden millet olarak büyük mutluluk duyuyoruz. Hükümet yetkilileri operasyon yaptık, demelerine rağmen, böyle bir operasyon yapılmadığı anlaşılmıştır. Çıkan haberlere göre, bu 49 kişi karşılığında Türkiye’de bulunan bazı IŞİD mensuplarının serbest bırakıldığı rivayet edilmektedir. Musul konsolosluğunda görevli vatandaşlarımızın serbest bırakılmasının, İktidar tarafından, bir propaganda aracı olarak kullanılmasını pek isabetli bulmuyorum. Zira, misakı milli hudutları içinde de yer alan Musul Konsolosluğu Türk toprağıdır ve bugün için, bizim kontrolümüzden çıkmıştır. İktidar esir alınan 49 konsolosluk mensubunun hayatlarını düşünerek, teenni ile hareket etmiş ve IŞİD’e karşı harekete geçmemişlerdir. Bu durumu da, Türkiye’nin de koalisyon içinde yer alması ısrarında bulunan ABD’ye karşı bir mazeret olarak kullanmışlardır. Peki, şimdi konsolosluk mensuplarımız kurtarılmış ve Türkiye IŞİD’in tehdidi ile karşı karşıya kalmıştır. Sınıra yakın şehirlerimiz bombalanmakta ve oturulmayacak haldedir. Okullar tatil edilmiştir. 3 milyonu aşan Suriyeli, Yezidi ve Kürt ve Arap, herkes Türkiye’ye kapak atmıştır. Ekonomik sorunlarla boğuşan Türkiye’nin, esasen kısıtlı olan bütçesinden, bu mülteciler için en az 2 milyar dolar harcaması iyi olmamıştır. Belki de Türkiye’yi, bu yüzden bir ekonomik kriz beklemektedir.
Türkiye Konsolosluk mensuplarının kurtarılması nedeniyle başka bir mazereti kalmadığından, güvenli bölge, uçuşa kapalı bölge, Esad’a karşı hareket argümanlarını ileri sürmeye çalışmaktadır. Bu noktada hayret ettiğim husus, elin Suriyelisine, Yezidilisine, Kürt’üne kucak açan Türkiye, öz be öz Türk olan, Irak’ta yaşayan üç milyonu aşkın soydaşına, yeterli koruma yapamamakta, onların mal ve can güvenliğini güvence altına alamamaktadır. Aslında, yapılacak ilk iş Kıbrıs’ta olduğu gibi, bir Irak Türkleri Mücahit Teşkilatı kurmak, bir Türk Özerk bölgesi oluşturmak ve oradaki soydaşlarımıza başta silah olmak üzere, her türlü destek ve güvenceyi vermektir. Bugün için Türk dış politikası açmazlar, tutarsızlıklar ve tehlikeler içinde bulunmaktadır.