Hani ‘şeffaf” olacaktık?
Levent ÖZADAM
Girne’nin tarihi otellerinden Dome Hotel’in özelleştirme adı altındaki çalışmalar aslında çok yeni bir şey değil!
Hatırlanacağı üzere bundan iki ay kadar önce bu konuda çeşitli duyumlar alarak yine bu sütunlarda Dome Hotel’in elden çıkarılması için bir takım çalışmalar yapıldığını duyurmuş ve Vakıflar İdaresi Başkanlığı’na bir takım sorular yöneltmiştik!
Bu yayınlarımıza lütfedip de bir cevap verme zahmetinde bulunmadılar ama şimdi işin aslı astarı iyice su yüzüne çıktı ve bu konuda yapılacak açıklama merakla bekleniyor.
Biz şahıs olarak Dome Hotel’in özelleştirilmesine karşı değiliz!
Yılda iki trilyon lira zararı olan bir işletme, olsa olsa devletin bir kamburudur ve bunun bedeli de yine halk tarafından ödenmektedir!
Bu düşünce ile eğer devlet bir işletmesini iyi yönetemiyorsa ve burası işletme olmaktan çıkıp siyasi partilerin ve iktidarların istihdam çiftliği haline dönüştüyse tabi ki yapılacak en akıllı şey, o işletmeyi özelleştirerek elden çıkarmak ve işi uzmanlara devretmektir!
Tabi ki bugünkü yapılmak istenen sistemle değil…
Zira şimdi Dome Hotel’in elden çıkarılmak istenmesine bir özelleştirme değil, ancak birilerine peşkeş çekme diyebiliriz!
Evet, Dome Hotel her yıl 2 trilyona yakın zararıyla devletin ve vatandaşın sırtında bir kambur haline dönüşmüştür ama bunun önüne geçmenin yolu da ihaleye çıkmadan, kamuoyuna duyurmadan ne idüğü ve arkasında kimlerin bile bulunduğunun bilinmediği kişi yada kişilere teslim etmek de değildir!
Dün konu ile bilgi sahibi olmak üzere Vakıflar İdaresi’nde halen yönetim kurulu üyeliği yapmakta olan kişilerle konuştuk, bu konuşmalar sonrasında daha da dehşete düştük!
Çünkü otelin sözlü olarak elden çıkarıldığı halde, yönetim kurulu üyelerinden birinin bile bundan haberdar olmaması rezaletin daniskasıdır ve burada kesinlikle bir “peşkeş çekme’ olayı vardır!
Bir kere yönetim kurulunun onayı olmadan Dome Hotel nasıl olur da satılır ve oldu-bittiye getirilir?
Ayrıca, satılacaksa ya da işletmeye verilecekse bile nasıl olur da bu yapılırken ihale yöntemi ile değil de gizli kapılar arkasında oldubittiye getirilir?
Geçmişi bir hatırlayıverin lütfen;
Hem CTP-BG’nin seçim bildirgesinde, hem de CTP-ÖRP koalisyonunun hükümet programında en fazla kıllanılan kelime ‘şeffaflık” idi!
Peki şimdi şeffaflık nerede kalmıştır ve aksine eskisinden çok daha bilinmezlikler içinde bir hükümet icraatları yapılmaya başlanmıştır!
Olayın bir diğer boyutu da bu otelin çalışanlarının bağlı bulunduğu Turizm Emekçileri Sendikası Başkanı’nın bir CTP milletvekili olmasıdır!
Gözlemlediğimiz kadarıyla sendika başkanı olan sayın Bayram Karaman, ya otelin ihalesiz, şartsız şurtsuz satışından haberdar değil, ya da bir sendika başkanı olarak yaptığı açıklama ile takiye yapıyor!
Zira bunun bir üçüncü açıklaması yoktur…
Başta da yazdık, bir kez daha altını çizelim;
Biz şahsen devlete zararından başka bir şey olmayan işletmelerin özelleştirilmesinden, ama bunlar yapılırken de çalışanın haklarının korunmasından yanayız!
Şimdi hükümet bu otelin özelleştirileceğini duyursa ve bunu normal, yani ihale yoluyla yapsa bu yazıyı yazma gereği duymazdık ama ihalesiz ve kamuoyunun gözünden kaçırılarak yapılmak istendiğine göre bunu da görmezlikten gelemeyiz ve de onaylayamayız!
Zira hükümet partilerinin ‘şeffaf olup farklı olacağız” söylemleri daha dün gibi hafızalarımızda duruyor…
Yorumlar