17 Aralık’ta Türkiye’de enteresan hadiseler oldu ve 4 Bakanın görevden ayrılmasını intaç etti. Bu arada, AKP ile cemaat arasında çıkan, adına paralel devlet denilen aykırılık sonucu, AKP’den istifa edince futbolcu Hakan Şükür’ün yorumculuğuna da, halen TMSF’de olan Digitürk’te son verildi. Aslında prensip olarak, Milletvekilleri kariyerli ve değerli insanlardan olmalıdır. Çünkü, Milletvekilliği bütün görevlerin üzerinde, yüce bir ünvandır. Konusunda iyi yetişmiş, bilgili, tecrübeli, dürüst ve namuslu insanlar ülkeye hizmet için Milletvekili olmalıdır. Hem milletvekilliği yapacaksın, hem de gazetelerin yazdığına göre TV kanalından yılda 550 bin dolar para alacaksın. Milletvekillerinin yapamayacakları işlerle ilgili yasa hükmü vardır. Bu nedenle, bu durum fazla etik değildir.
İkinci aklıma takılan husus futbolcu Rıdvan’ın Başbakanı Fenerbahçe adına ziyaretidir. Merak ediyorum, futbolcu Rıdvan’ın Fenerbahçe gibi güzide bir kulübü temsil yetkisi var mıdır? İnanıyorum ve biliyorum ki, Fenerbahçe’yi temsile yetkili çok değerli insanlar vardır.
Maalesef yılbaşı gecesi gene taciz olayları yaşandı. Dünyanın hiçbir medeni ülkesinde olmayan bu olaylar, ne yazık ki her yılbaşında bizde olmaktadır ve önüne geçilemiyor. Şunları düşündüm… Polis yeşili ve parkı korumak için direnen gezi gençlerini döveceğine, asıl Türkiye’yi rezil eden bu ahlaksızlara hadlerini bildirsin. Son zamanlarda İstanbul asayiş bakımından iyi durumda değildir. Cinayetler, gasplar, darplar gırla gidiyor. Seçimlerin yaklaştığı bir ortamda, seçim büroları basılıyor ve insanlar öldürülüyor. Bu bir güvenlik sorunudur ve sorumluluğu Valiye aittir.
Önemle değinmek istediğim bir hususta, İstanbul’un en merkezi yerlerinde trafik ışıklarında ellerinde fırça ile zorla cam silen, her an suç işlemeye hazır tinerci sokak serserilerinin bir türlü önlenememesidir. Özellikle hanım sürücüleri rahatsız ediyorlar ve onları koruyan bir tek Allah’ın kulu yoktur. Para verilmediği zaman arabaya saldırıyorlar ve camları yumrukluyorlar…  Diğer yadırgadığım bir hususta, halkın iradesi tarafından seçilmediği halde, sırf Başbakana yakın olduğu için gökten zembille inen İçişleri Bakanlığına yapılan atamadır. Bu zat sandıktan gelen Milletvekillerinin bütün hak ve imkanlarını, kendisi ve ailesi için hayatının sonuna kadar kullanacaktır. Bu atama yanlış olmuştur. Bundan 320 Milletvekiline sahip olan AKP grubunun da rahatsızlık duyduğunu işitiyorum. Haklılar… Bende olsam şöyle düşünürüm; “Yahu 320 kişi içinde İçişleri Bakanlığı yapabilecek bir Milletvekili bile yok mudur”?...
Yeni Bakanlarımız gelir gelmez incileri sıralamaya başladılar. Asıl konusu dış ticaret olan, ama nedense adına Ekonomi Bakanlığı denilen yeni Ekonomi Bakanı “zamlar, enflasyonu etkilemez”, “doların 2,30 olması normaldir”, sırası gelmişken söyleyeyim, eğer dolar 3,00 lirayı geçerse hiç şaşmayın. Yine yeni bir Bakan nereye ne götürdüğü açık seçik belli olan Hatay’daki tırların yakalanması olayında, “TIR’da giyecek, içecek vardır, herkes işine gücüne baksın” diyor. Yeni bir Bakanımız da, kriz falan yok, her şey yolunda, diyor. Ancak öte yandan, AKP Genel Başkan Yardımcısı, Ekonomi Profesörü Sn. Numan Kurtulmuş yaptığımız hesaplamalara göre, 17 Aralık’tan itibaren Türkiye’nin zararı bu krizden dolayı 100 milyar doları geçmiştir, diyor. Yani, örnek vermek gerekirse, bu parayla 20 tane boğaz köprüsü yapabilirsiniz. İktidar yaklaşan krizi önlemek için içkiye devamlı zam yapmaktan başka çareler bulmalıdır.
İstanbul’da Dolmabahçe ofisinde bir toplantı yapılmıştır. Bana göre bu toplantı körler sağırlar, yandaş gazeteciler birbirini ağırlar şeklinde geçmiştir. 17 Aralık hadisesinde hedef saptırılmakta ve milli irade tasalluta uğruyor diye, kıyamet koparılıyor. Deniliyor ki, maksat 3. Köprüyü, yeni havaalanını, Marmaray’ı, nükleer enerji santrallerini ezcümle Türkiye’de devam eden emsali görülmemiş! Kalkınmayı engellemektir, deniliyor. Bizler bu ülkede yatırım yapanın, taş üzerine taş koyanın elini sıkmaya, takdir etmeye ve alnından öpmeye hazır insanlarız. Türkiye’de mega yatırımları yapanlara ancak teşekkür edilir. Hatta, şunu da ifade edeyim ki, rezidanslar, AVM’ler, iğrenç beton yığınları yapmaktan ziyade, mega alt yapı yatırımlarına ve fabrikalara ihtiyaç vardır. Ancak millet şu hususu anlamakta ve cevabını bulmakta zorluk çekmektedir. Evlerde bulunan paralar, para sayma makineleri, altınlar, rüşvet ve yolsuzluk iddiaları, ayakkabı kutuları bunları da dış odaklar, çeteler, kumpas ve komplo sahipleri mi yaptı? İşte asıl sual budur.
NOTLAR: Gazi Mustafa Kemal Atatürk Ankara’da, Ankaralıların temiz hava alması, piknik yapması için Atatürk Orman Çiftliğini yaptırmış ve buranın sit alan niteliği olan, yemyeşil bir park olmasını vasiyet etmiştir. Maalesef son yıllarda Atatürk Orman Çiftliğine devamlı yapılarının yapıldığını görüyoruz. Bunun son örneği, çiftliğin en güzel yerine, sanki başka yer kalmamış gibi, muhteşem bir Başbakanlık beton yığının yapılmasıdır. Bunu tasvip etmek mümkün değildir.