Deli Deli Küpeli… Cevat Fehmi Başkut’un "Buzlar Çözülmeden" adlı çok sevilen oyunundan beyazperdeye uyarlanan ve ilkinde Fikret Hakan’ın, ikincisinde Kemal Sunal’ın başrolünü oynadığı bu filmde, iki şizofrenik hasta, kaldıkları akıl hastanesinden firar eder ve kendilerini bir köyde bulur. Köylülerin iki hastadan birini kaymakam diğerini ise hakim sanması ile işler trajikomik hale gelir. 

Bakınız burası önemli; 

KÖYLÜLER ONLARI KAYMAKAM VE HAKİM SANMIŞ… 

Onlar akıllı olmayan akıllılar ama asıl akıllı olan köylüler. 

Hep merak edilen sorudur bu içeridekiler mi dışarıdakiler mi?

Bu filmden yıllar sonra gerçek bir olay yaşanmış Aydın Kuşadası’nda. Ama akıl hastanesinden falan kaçmamış bu sefer ki. Düpedüz, o bizlerin sorgulamama, sanma, bodoslama inanma  korkaklığından gelen boşluktan yararlanmış…

Kendini "stajyer kaymakam" olarak tanıtan bir kişi, izne çıkan Kuşadası Kaymakamı Ahmet Ali Barış’ın yerine üç gün boyunca toplantılara katılıp kararlara imza atarak görev yapmış. Kaymakamlık görevlileri, stajyer kaymakama hiçbir şey sormamış, kendini kanıtlayan hiçbir belge de istememiş. Kuşadası’nda bir otelde konaklayan sahte genç kaymakam göreve başlamış. Üç gün boyunca tarım ve asayiş konularıyla ilgili toplantılar dahil, tüm toplantılara katılıp birçok yazışmayı "stajyer kaymakam" olarak imzalamış. Tavırları ve konuya hakimiyeti nedeniyle kimsenin şüphelenmediği sahte stajyer, çevredeki esnafla da sıcak diyaloğa girmiş. Hükümet konağı etrafındaki işyeri sahipleriyle tanışmış yani kaymakamlığın tüm olanaklarını kullanmış. Oh ne güzel hayat!
Gerçek ne zaman ortaya çıkmış ?  Taaa ki  Kaymakam Barış’ın izin dönüşünde "Şu görev yazını getir bakalım" demesiyle… Foyasının meydana çıkacağını anlayan sahte kaymakam "Elazığ’da babam vefat etmiş, gidip birkaç gün sonra döneceğim" diyerek ortadan kaybolunca işler anlaşılmış. Adam meğer garsonmuş.

1960 ihtilali sonrasında yolları kardan kapanan bir Anadolu kasabasına gelen akıl hastanesinden kaçmış bir delinin kasabalılarca kaymakam sanılması, belki bir masum bakış ile  Anadolu’da batıyı görmemiş yerel halkın SANRISI olarak idare edilebilir. Ama gerçek bir kaymakam da, bir batı kenti yaşayanları da mı SANAR be kardeşim? Dünya böyle işliyor.

Birileri DÜŞÜNÜR birileri SANAR!

Tabii bizde trentler çok önemlidir. Sanarız da, inanırız da… Gaslighting tam bize göredir. Ana, babaya, mesleklere, büyüklere hep saygı duyar sorgusuz inanırız.

Bazı uyanık aptallar da bunu kullanır. 

Yıllar içinde bu örnekler katlayarak artmıştır. Öyle çok dudak uçuklatan sahte meslek insanı çıkmıştır ki akıl ermez.

Tekirdağ’da sahte doktor, Antalya’da sahte hakim, Ankara’da sahte savcı, Trabzon’da sahte öğretmen ( üstelik 19 yıldır öğretmenlik yapıyormuş), İzmir’de sahte general, Mersin’de sahte morg görevlisi, İstanbul’da sahte pilot, Adana’da sahte vali, Iğdır’da gerçekte uzman çavuş olan sahte avukat… Sahte imam, sahte müfettiş, sahte bankacı, sahte mimar… galiba en çok sahte polis olmak tercih ediliyor.

Son sahte doktor Çapa’yı birincilikle bitirdim deyip Devlet Hastanesi’nde ameliyata gireni… Ayşe Özkiraz 21 yaşında… Bu kadar mı ee e ee e siniz ya. Kız daha 21 yaşında ve 6 sene ile eğitimi bitmeyen bir meslek grubundan bahsediyoruz… Fotoğraftaki çelenkte ‘Çapa’nın Gururu’ yazıyor. Rezalet!

Hadi gelin de bu milleti doktorlara karşı güven ve sempati duyurtun. 

Yediklerimiz, içtiklerimiz, çevremiz hep bir sahtelik içinde. Sahte gülücük, sahte meme, sahte  popo bile var.

Sahte rakı mı ? Ohooo onun pabucu dama atıldı, artık out…