Dostlarım,
Ömer SUNMAN
Cumhuriyetimizin 82. yılını kutladık. Atatürk'ü anlamış,inanmış olanlarımız bu bayramın büyüklüğünü ve çeşitli nedenlerle oldukça sönük kutlandığını da teslim edeceklerdir.
Çünkü Türkler bir Ulus iseler, bu niteliği kazanmak için de ateşle sınav vermiş ve ısıl bir işlemle kaynaşmışlarsa en büyük ve belleklerden kesinlikle silinmeyecek bayramları kesinlikle 29-EKİM dir.
Kimsenin, hangi ünvanı taşırsa taşısın,kim olursa olsun bu Ulusun en yüce bayram gününü unutmaya , kerhen kutlamaya, başka konuları gündeme çıkartarak sönükleştirmeye ne gücü ne de haddi yeter.
Cumhuriyet Bayramı nedeni ile Sayın Cumhurbaşkanının verdiği mutat kabul resmi (nedense resmi kabul yerine resepsiyon deniyor herhalde AB uyumu içindir) birçok alışılmamış beyanlara ve davranışlara neden oldu.
Kabulde Genel Kurmay Başkanı "işinin zorluğundan, bu yüzden midesini yitirdiğinden" başlayıp, "rektörlerin topluca kendisini ziyaretine izin vermeyeceğini", " şahsına yapılan eleştiri ve benzeri davranışları üzüntü ile karşılayabildiği fakat makamına karşı benzer davranışlara müsamaha gösteremeyeceğini" beyan ederek görevden bıkkınlığını ama "bazı kişilerin Türk Ordusunu konu ederek aslan terbiyeciliğine soyunduğunu" da ekleyerek alışılmamış bir üslupla gözdağı vermeyi yeğlemiştir.Doğal olarak bu tip açıklamalar insanın görevinden bu kadar müşteki olan bir generalin neden bir yıldan kısa bir süre kalan emekliliğini ısrarla bekleyip sağlığını ve bu görevi şikayet etmeden yürütebilecek uygun bir generalin bulunabileceğini düşünüp erken ayrılmayı seçmediğini düşünmesine neden oluyor.
Kabulde Kara Kuvvetleri Komutanı da "sanırım bu tarz açıklamaları yapma yetkisi sadece Genel Kurmay Başkanında olduğundan" normal ortamlarda yapılamayan çok önemli bir açıklama yaparak " Ne Irak'ın ne de işgalci ABD nin terörizme karşı söz verilen dayanışmayı göstermediği bu nedenle de Kuzey Irak'tan gelen teröristlerin işlevlerinden sonra elek gibi olan sınırlardan tekrar geriye kaçtıklarını bizim güçlerimiz de sınır ötesine gecemediklerinden dolayı etkin olunamadığını" beyan ederek, " pekiyi neden eskiden bu iş kolayca yapılırken şimdi kim engel oluyor?" Sorusunu akla getirmemize tabii cevabını da bulamamamıza neden oldu.
Artık öylesine bir ortama girildi ki tüm devlet teamülleri, yazılı ve yazılmamış kurallar, en önemlisi de Atatürk Cumhuriyetinin temel değişmez,tartışılamaz kuralları ile bizzat Atatürk'ün kendisi ve ordusu kişiliksiz insanların nişangahı haline getirilme aşamasındadır. Birkaçını sayalım;
_ Devlet televizyonunda bir devlet üniversitesinin profesörünün "M. Kemal Öke" yönettiği söyleşi programında bir başka profesör "öyle takdim edildi" resmen şeriat düzenini savunabiliyor ve öneriyor.
_ Kara Kuvvetleri Komutanını yalanlarcasına güleç Dışişleri Bakanı üç gün sonra basının karşısına çıkıp " ABD terörizm konusunda çok yardımcı oluyor" diyebiliyor, fakat angaje basından kimse de "peki Kandil dağının PKK ya tahsisini ABD yapmadı mı?"gibi bir soru sormuyor,belki de soramıyor.
_ En tarafsız geçinen gazetenin başyazarı da dahil olmak üzere Cumhurbaşkanına karşı yıpratıcı bir tenkit kampanyası yürütülürken, AKP nin belagatı (!) ile meşhur bir milletvekili "kendisi Atatürk'ün TBMM binasındaki Mareşal resmini de (herhalde kılıcı münasip bir yerine batacak korkusuyla olsa gerek) kaldırtmaya teşebbüs edip cevabını almıştı" argo kelam ile Cumhurbaşkanının "milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması" teklifini aklınca cevaplamıştır. Ama bu itirazı ile " bizim yüz kızartıcı suçlarımız adeta madalyalarımız sayılır onlarsız kendimizi çıplak ve hapiste bulma korkumuz var" demiş olduğunu da düşünememiştir.
_ Derme çatma AB ülkesi Belçika'nın eşarplı yargıçları, Sabancı cinayetlerinin yardakçısı kadını yargılamak için kendilerini yetkili bulmamış, eh ne de olsa AB hukuku bu üç cinayet için gencecik kadına "üstelik silah da otomatik bile değilmiş" ceza mı verecek ama bir Belçikalının köpeğini ezerse durum vahimdir. Sabancılar Ermeni muhipliğine devam etsinler, Belçikalı ortaklarından da sakın ola ayrılmasınlar. Bu konuda güleç Bakanımız da "Belçika için iyi olmadı" buyurarak cevap verdi. Eh o itibarlı Atatürk Cumhuriyetini böyle bir Bakanlar kurulu ancak bu kadar temsil eder, buna da şükür.
_ YÖK başkanının ve Rektörlerin tutuklu Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörüne destek olmak amacıyla yaptıkları ziyaret ve girişimlerini "yargıya müdahale" olarak betimleyen Başbakan ve taraftarı medya nedense bu işi becerip rektörü hapse attıran Van savcı yardımcısının derhal terfi ettirilerek Başsavcı yapılıp Van'dan Kahramanmaraş'a atanmasını hiç dile getirip yorumlamamaktadırlar. Şimdi herkes "tabii tarafsız düşünebilenler, Van Üniversitesinin bir Atatürk bilim yuvası olarak kalmasını isteyenler" hapisteki Rektörün oluşturduğu çetenin(!) diğer elemanlarının tespiti ve tutuklanmasını beklemektedirler.
_ Başbakanımız politikadan önceki aktivitesi olan pazarlamacılığı bu kez Türkiye Cumhuriyetinin değerlerini dış dünyanın para babalarına pazarlayarak devam ettireceğini beyan etti ve din farkı da gözetmediğini önce bir Musevi kapitaliste Kuşadası ve Galata limanlarını bir nevi kiralayarak "aslında hibe ederek" başladı.Ama galiba adamcağızın ilk etapta harcamaları karşılayacak kadar da parası yoktu ki onun için de Erdemirin bir miktar hissesi ucuza kendisine sessizce devredilip ciddi bir ön ödeme yapılıverdi. Doğrusu alıcıya bu denli kolaylık gösteren pazarlamacı da takdire şayandır. Bunu takiben entarili yatırımcılar zuhur etti koskoca İstanbul şehrinin koskoca Dr. Mimar Belediye Başkanı aniden metro için depo ve atölye olarak kullanılması yıllar önce yapılan planlarda dahi öngörülmüş olan ve ara atölye olarak alternatifi olmayan Levent otobüs deposunu %20 gibi gülünç bir hisse ile kat karşılığı olarak bir entarili zata veren imzayı basıverdi. İstanbul çok başarısız Belediye başkanı gördü ama hem Dr.Mimar hem de bu kadar mesleğine ihanet eden bir başkan ilk kez görülüyor. İşin acı tarafı işi yapacak olan gene Türk yükleniciler olacağına, topraktan satışta halen bir çok binada olduğu gibi alıcılar da Türk para babaları olacağına, dolayısıyla inşaatın gereksinimi olan para akışı satıştan rahatça karşılanabileceğine göre entarili zat ne yapacaktır? Kanımca çok önceden başka bir ortam için hazırlattığı Dünya incisi İstanbul'un siluetine hiç uymayan bükük ucube projesini uygulayıp masraf etmeden Türkiye'nin milyon dolarlarını alıp gidecektir. Mamayı iyi görürse Zincirlikuyu'daki Karayolları binası da topun ağzındadır. Tabii bu mamayı gören bazı medya patronları da Hiltonu yıkıp birkaç kule dikiverirler bu Başkan ile zor mu? Esas soru madem böyle bir niyet vardı belediye neden ihaleye çıkmadı? bu işi yapacak Türk Şirketlerinin sayısı onlarcadır, entarili zatın özelliği ne dersiniz? Eminim ileride belli olur ben şimdiden Dr.Mimar başkana acıyorum.
_ Pazarlamacılık, Erbakan'ın deyimi ile İstanbul'un en mutena(!) semti Sultanbeyli kadar olan Kuveyt'in para babalarını ziyarete kadar düştü. Kuveyt konusunda kimse Başbakanı bilgilendirmiyor herhalde,bilgilendirilse KOC "Kuveyt Oil Company" ile Gübre Sanayinin oluşturduğu TAGAŞ'ın Mersinde başladığı gübre fabrikasının sonunu, Kuveytlilerin Gübre Sanayini nasıl çırak çıkartıp projenin daha başında kaçıp gittiklerini de öğrenmiş ve devlet niteliğinden yoksun İngiliz eğitimli bedevi davranışlı kişilere başvurup Atatürk Cumhuriyetini böyle aşağılatmazdı.
Dostlarım,
Yazılacak konu çok sabrınız yetip de buraya kadar okumak lutfunda bulunursanız teşekkür ederim.
Tüm olumsuzluklara karşın mutlu ve huzurlu bir bayram dilerim.
Yorumlar