Dışarıdaki deliler
Sevgül EROĞLU
Ah ah ben kadınlara takmış yaza yaza bir hal olurken...Bir de ne göreyim, yıllar içinde hepimizin takdirini almış çok sevdiğimiz, yılların eskitemediği Yıldız Kenter ekranlara “Amuda kalkmış” vaziyetiyle geliyor...
Haklı çok haklı ...Sen 80 küsür yaşına gel, yıllarını dolu dolu tiyatro ve insani yeteneklerini geliştirmekle mücadele et. Sonra bir yıl gelsin ki; mikrop gibi yayılan, moron, zariflik özürü (Sözüm meclis dışı diye nitelerim ) kadınların arttığını görünce, tabii isyanlarda... Bence amuda kalkmak da bir tür protestodur...Haklı çok haklı...Hatta haber verseydi ben de yanına dikilir, birlikte günlerce bu yozluğu protesto ederdik.
Trajik bakışımı bir yana bırakırsak, bu yaşta bu enerjiyi ayrıca tebrik etmek gerek. Kendisinin yüzmeye çok düşkün olduğunu biliyorum, tabii faydaları bu.
Reklamlarda sarışın ikizler var, dünyadan bir haber vır vır edip burger pazarlıyorlar. Vallahi televizyonu kırasım geliyor. Yaratık mıdırlar nedir?
Nerden çıktı bunlar, neyle beslendiler?
Bakıyorsun bir evlendirme programı...Evlenemeyen bir sürü angut ekranlarda aşk-ı ilan tabloları oluşturuyor. “Bir bahar akşamı rastladım size” dizeleriyle başlayıp, “...derinden bakınca gözlerinize neden başınızı öne eğdiniz” şarkısındaki mahçup aşklara, gizemli duygulara n’oldu? Sunucu kadın sanki akrabası gibi konuşuyor telefondaki erkeğe; “Hadi kendinden anlat hayatım” Hayatım... ya bu kadar basit mi bu kelime? Bol kepçe dağıtıyor. Tabii kadın hayatını öyle basitleştirmiş ki... taş devrine gitmiş...Bu pazarlamaların başındakilere ne denir hepimiz biliyoruz...Herkes pazarlamacı oldu. Vay olsun vay.
Hadi gençler toy, kafalarına vurmuş diyorsun. E bir de benim de canım var diyen nine ve dedelere noldu? Kulli şaşırdık Tanrı affetsin...
En son yazdığım “Tencere dibin kara” başlıklı yazıma bir okurum çok güzel bir destek maili atmış. Çok sevindim. Varolsun. Karşı cinslerin arasında da bu saçmalıkları görmesi ve ifade etmesi çok umut verici. Çok beğendiğim mailin bir bolümünü sizlerle paylaşmak istiyorum.
“Ülkemizin kadın yazarlarını okuyunca, size dibi karanlıkta sıra gelmez.. Merak etmeyin siz. Nasıl yazar olduklarını bilmediğimiz köşe kapanlar, belden aşağı yazılarıyla benim bile okurken yüzümü kızartıyorlar.
Kocası nasıl aldatmış.....
O da aldatmayı düşünmüş..
Evinin her odasını bize ezberletenler...
Kocasıyla ne haltlar yediğini.. Çocuklarının banyo seansları.. v.s
Yani dibi kara olanları okumak zorunda kalıyoruz.
Çünkü bu ülkenin en iyi yazarları arasına girdikleri için,isimlerini bilmemek eksik kültür sayılıyor.
Siz aldatma ve ihanet ile ilgili yazılar yazın bakalım ne mailler alırsınız.
Ama siz yine de öyle şeyler yazmayın. Bu halka aklını başına almasını söyleyenlerden olun.
Daima yüzünüz ak ve tencereniz bereketli olsun.”
Evet hepimizin....Sıkı duaydı değil mi?
Bari ben de ekleyeyim;
Değerlerimizi tanımlayıp, geleceğimizi açıklığa kavuşturup ve bunları önceliklerimize yansıtıp, bilinçli ve ihtiyatlı yaşarız inşallah.
Çocuklarımızın; Doğal yeteneklerini ve üstün becerilerini çözüp hayata salıvermeyi öğreniriz inşallah.
İnşallah sevdiklerimizle olan bağlarımızı derinleştiririz.
Ve en önemlisi inşallah.; Dengemizi geri getirip daha sade, neşeli ve huzurlu yaşarız.
Her dönemin ortaya çıkışında bir süreç vardır. İşte ben o sürece inanan ve bekleyenlerdenim.
Hani adamın biri, akıl hastanesindeki delilerden birine sormuş. “İçerde kaç kişisiniz?”diye. O da cevap vermiş;
“ Ya siz dışarıda kaç?”
Yorumlar