Yanlış dış politika izlemek, Türkiye’yi Uluslararası alemde yapayalnız bırakmıştır. Güya, bu beyler Orta Doğu’da Osmanlı İmparatorluğunu canlandırmanın düşünü kuruyorlardı! Şuanda komşu, her ülkeyle aramız açık.
Mısır, Büyükelçimizi istenmeyen adam ilan etti. Libya’da, Suriye’de, İsrail’de Büyükelçimiz bulunmuyor. Özellikle Libya maalesef Türk İşadamlarını ve inşaatçıları ülkesinden uzaklaştırdı. Fevkalade onur kırıcı bir durumdur. Bağdat Hükümeti ile yeterli ilişki sağlanamamıştır. Ne yazık ki, Türkiye’ye hiçbir zaman dost olmamış olan ve Kuzey’de kendi özerk devletini, resmen olmasa da, fiiliyatta ilan etmiş olan Barzani ile işbirliği yapıyoruz. Bu işbirliği uğruna, Irak’taki gerçek Türk olan, kardeşlerimizi ihmal ettik. Onların can ve mal güvenlikleri sağlanamamıştır. Suriye ile bir zamanlar can ciğer kuzu sarması olanlar, şimdi muhaliflere silah ve yardım sağlayarak, kardeşin kardeşine öldürmesine neden oluyorlar. Burada en büyük etken mezhep ayrımlarıdır. Türkiye’nin asıl düşmanı İŞİD’tir. Siz istediğiniz kadar DEAŞ vesaire diye söyleyin, bu kanlı ve zalim İŞİD örgütü dünyanın başına bela olmuştur. Yurtdışında, yegane, Türk Toprağı olan Süleymanşah’tan apar topar nasıl çıktığımızı herkes biliyor. Amerika İran ile nükleer silahlar konusunda anlaştı. İran’ın her geçen gün etkinliğinin arttığını, Türkiye’nin de kan kaybettiğini görüyoruz.
Biz hep Filistin ve Gazze diye tutturduk. Oysa, bana bu konuda gelen bir yazıdan alıntılar yapacağım. “Filistin cephesindeki Türk orduları karşılarında General E. Allendby komutasında 500 bin kişilik Filistinli, gazzeli ve Arap Ordusu bulunmaktaydı. T. Lawrence’in komuta ettiği kuvvetler ihanet içinde bizim Türk ordumuzu arkadan vurmuşlardır. Süveyş kanalında binlerce Mehmetçiğimizin tertemiz kanları dökülmüş, cenazeleri yüzüyordu. İngiliz ve Arapların komutanı General Sir Henry Hynman Edmund Allenby, Kudüs’ü Osmanlı Türk İmparatorluğundan, Araplarla bir olarak, el birliğiyle almıştır. Daha önceki tarihi yıllarda, tüm haçlı seferlerinde başarılı olan, Türkler, arkadan vurularak, ihanete uğrayarak, imha edilmişlerdir. Jonathan Riley Crusaders isimli eserinde General Alenby’i Müslüman Türklere karşı zafer kazanan büyük bir komutan olarak niteliyordu. Osmanlı Türk İmparatorluğunun toprakları olan Kudüs, Filistin, Gazze 9 Aralık 1917’de Türkler arkadan vurularak, Filistinlilerin, Gazzelilerin, Arapların ve İngilizlerin işbirliği ile Türk topraklarından atılmıştır. Kraliçe Victoria’nın altınları ile bezenmiş hicazlı Araplar, Türk askerlerini öldürmekle meşgullerdi. Ayrıca, 80 bine yakın Türk askeri esir edilmiş ve midelerinde belki altın vardır düşüncesiyle mideleri hançerle deşilmiştir. Genel Allenby işgal ettiği Osmanlı Türk topraklarında Arapların büyük coşkusuyla karşılanmıştı. Tüm Filistinliler, Araplar ve Gazzeliler bayramlık elbiselerini giyerek, Türklere karşı elde ettikleri bu zaferi kutluyorlardı. General Allenby yandaşları ile birlikte yaptığı konuşmalarda Aslan Yürekli Richard’ın intikamını Türklerden aldım, diyordu.
Sanıyorum ki, akıl tutulması denilen olay budur. Çok ilginç ve kabul edilmezdir ki, bizim askerlerimizi, atalarımızı arkadan vuran, bu insanlara şimdi yardım edeceğiz diye Dış politikamızı kökünden değiştiriyoruz. Şuanda Türkiye, 3 milyona yakın Suriyeli ve diğer Arapları kendi topraklarında kabul etmiş ve bunlara 10 milyar $ para harcamıştır. Bu Suriyeliler, Türkiye’nin başına büyük derttir. Onlara misafir diyorlar. İnsan misafirini sokaklarda dilendirir mi? Sokaklar açız diye dilenen, çoluk çocuk Suriyelilerle dolu. Hiç içiniz sızlamıyor mu, saraylardan çıkıp bunları görünüz. Böyle bir duruma ayranı yok içmeye derler…
Neresinden bakılırsa bakılsın, Türkiye’yle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir savaşa taraf olmuş durumdayız. Bizim Türkiye olarak Araplarla, Filistinlilerle, İsrail’le ilişkimiz olmaması gerekir. Yukarıda ifade ettiğimiz gibi, bizi asıl ilgilendiren Kuzey Irak’ta bulunan ve sayıları 3 milyonu geçen Iraklı Türk kardeşlerimizdir. Türkiye onların mal, can güvenliğini sağlamalı ve refah şartlarını oluşturmalıdır. Aslında yapılacak iş mademki Barzani Kuzey’de özgür Kürt yönetimini ilan etmiştir, bizde derhal özgür Kuzey Irak Türk devletini veya federasyonunu ilan etmeli ve bu kardeşlerimizi desteklemeliyiz. O durdurulan tırlar yardım malzemeleri asla Türkiye’ye dost olmayan gruplara değil, Irak Türklerine gönderilmeliydi.
Birinci Dünya Savaşı sonunda Mısır, Gazze, İsrail’de bulunan Türk askerleri şehit edilmiş, esir edilmiş ve esirlerde Osmanlı Useray’ı Harbiye Seydibeşir Usare Kampı’nda tutsak olarak bulunduruluyordu. Askerlerimizi 1920 tarihine kadar çoğu öldürüldü. İşkence ve eziyete ve hakaretlere maruz kaldılar. Bunları yapan Filistinli, Gazze’li ve Araplara azılı Türk düşmanı olan Ermenilerde eklenmişti. Türklere ölüm saçan bütün bu tezgah İngilizler tarafından kurgulanmıştı. Askerlerimiz sağlık bahanesiyle süngü zoruyla dezenfekte havuzlara sokulmuştu. Askerlerimizi öldürmek için suya krizor ilacı ilave edilmişti ve bu maddeyle temas eden askerlerimiz yukarıda bulunanların dipçik darbelerine maruz kalıp, havuzlardan çıkamıyorlar ve ölüyorlardı. Çıkabilenlerinde en az 15 bini kör olmuştu. Askerlerimizin düştüğü bu durumu Türkiye’de tespit eden Milletvekilleri Faik ve Şeref Beyler, meclisin derhal faaliyete geçmesini istediler. Ancak, İstiklal Savaşının ağır sorunları ile uğraşan Meclis yeterli ilgiyi ve müdahaleyi gösterememiştir.
Bugün Türk dış politikasını dizayn ederken, geçmişte yaşanan bu acı olayları asla unutmamalıyız. Dostu, düşmanı iyi bilmeliyiz.