DİKKAT!...DİKKAT!.. EY DEVLETLÜLER
Abdullah KILIÇ
Halen daha ABD devletinin ve onu yönetenlerin sözlerinde doğru arıyorsanız, biliniz ki; bu millet sizinle ancak mahşerde hesaplaşabilecektir. Zira çöplükte inci danesi arayan horoz bunu bulana kadar yüzlerce konteynır çöp üzerine boca edilip çöp olacaktır. Biz de siz ABD’nin sözlerine kanarken misli görülmemiş bir bombardımanın altında belki şehit bile sayılamadan enkazlara karışacağız. Gelin aklınızı başınıza toplayın ve gelmekte olan bu felakete karışı milleti şuurlandırın, varımızla yoğumuzla bu var olma veya yok olma savaşına hazırlanalım.
ABD’nin Orta Doğu ile ilgili öne sürdüğü bütün projeler sadece bu bölgenin kayıtsız şartsız elde edilmesine matuf olup bu sonuç kesin bir soy kırımla elde edilecektir. Kalan nüfus bir miktarı kendine Kürt diyen ancak her şeyden evvel kendi dindaşlarına ve soydaşlarına akıl almaz ihanetler içinde bulunan mahlûklarla, her şeyini kaybetmiş bir avuç mazlumdan ibaret olacaktır. Onlar da en aşağılık işlerin uşağı olarak istihdam edileceklerdir. AB ve diğer bütün Hıristiyan dünya sonuçta yalayacakları kemiğe bütün değerlerini rehin vermiş olduklarını bugünden göstermektedirler. Etrafımızdaki savaşın sıklet merkezi çok kısa bir zamanda Türkiye olacaktır. Zaman kazanmanın ve düşmanın programlarını ertelemenin yegâne yolu; hâlihazır durumda bize en zararlı noktadan başlayarak en sert cevabı vermek olmalıdır. Bu işin başında yıllardır bunların çömezliğini yapan eşkıya unsurunu hiçbir şeye aldırmadan bütün mevcuduyla tedip etmek gelmektedir.
Ülkede bu varlık davasında pürüz olacak herkes, herkimse biz yaşadıkça yaşama şansı olamayacağını bellemeli hiç olmazsa ebediyen nötr olacağına milleti inandırmalıdır. Aksi halde ya toz olmalı ya da toz olmalıdır. Şu andan itibaren bütün insani kaygılarımızı önce kendi soydaşlarımıza ve dindaşlarımıza, daha sonrada Yahudi ve ABD’li olmayan ihtiyaç sahiplerine yönlendirmeliyiz. Yapılan savaşa “ölçüsüz güç kullanma” nakisası yapıştırmak ayıptır ve hiçbir şey bilmemeyi ifade eder.
Hiçbir savaş berabere de kalınabilir fikri ile yapılamaz. Savaş tarafların topyekûn güçlerini cephenin icabına göre kanalize ettikleri acımasız bir vakıadır. Hele bunun bir tarafında Yahudi ve Yahudilik varsa burada ölçü aramak don lastiği ile ekvatoru arşınlamaya çabalamaktan daha da komiktir.
Velhasıl milletçe bu işin zorluğunu ve acımasızlığını kabullenmek ve ona göre vaziyet almak zorundayız. Marsık karının elini sıkmayı maharet saymak ya da suratı kara kaçanın arkasına dönmüş firavunla telefon görüşmesi yapmaya ümit bağlamak ihanet doğuracak bir gaflettir.
Hahamlar fetva vermişler. dünkü gazetelere yansıdı. Bunları din adamı kabul etmiyorum zira böyle bir din olamaz. Zaten bunlar peygamber ve din katilleri olarak tescilli bir güruhtur. Demişler ki: “Savaşta kadın ve çocukları da öldürmek Tevrat’ın emridir çünkü siz bunu yapmazsanız İsrail’de ölecek kadın ve çocukların yüzüne bakamazsınız.” İşte bu kitapları bunlar da din adamı! Gelelim bize; yıllardır İspanya’dan gemilerle bu Yahudileri ülkemize getirerek bunları ölümden kurtardığımızı söyleriz. Yıl dönümlerinde de bunların ileri gelenleri ağzımıza birer parmak bal çalarlar. Sonra ne yaparlar? Her türlü melaneti yaparlar. Beş yüzyıldır bitleri kanlandıktan sonra daima yaptıkları gibi. Ben şahsen artık bunu enayiliğimiz olarak görüyorum. Derim ki vakit varken usul usul yürüseler iyi olur.
Diğer bir hususta bende oluşmuş olan Hitler antipatisi giderek değişiyor. Bu adamın çılgına dönmesindeki sebepleri yeniden araştırıp öyle bir değerlendirme yapmak gerekir. Neticede “Bir kelbi bir kelbe tutturur İlah…”
Şimdi bu değişen ve sabitlenen duygularla bir Yahudi ile aynı mekânı paylaşmamaya azami dikkat ve hassasiyet göstereceğim. Hiçbir Yahudi’ye bir başka ihtiyaç sahibi mahlûk varken yardım etmeyeceğim. Bilerek bir Yahudi’nin para kazanmasına alet olmayacağım. Önüme gelen her Yahudi’ye bu zilletle yaşamanın nasıl bir rezillik olduğunu soracağım…
Yorumlar