Aklı başında Atatürk'ün izinde ülkesini seven tüm Türk Vatandaşlarının derhal kendilerine gelerek doğru davranış ve düşünce alanına geçmeleri kaçınılmaz hale gelmiştir. Dikkatinize sunmak isterim;

 

 

l Tüm gazetelerde "aslında eğilimi ve bağlı olduğu kapital sahiplerinin eğilimi ne olursa olsun" en az bir tane sürekli ülke bütünlüğünü, Atatürk ilke ve devrimlerinin etkinliğini tenkit edip, bölünüşe giden tüm aktiviteleri ağırlıklı olarak AB sempatizanlığı perdesi ardında savunan ve bu yönde  taraftar kazanmayı görev olarak üstlenmiş "inanmış olmayabilir ama kalemi kiralanmış" köşe yazarı mevcuttur. Bu görevi üstlenmiş yazar Cumhuriyet Gazetesinde dahi vardır. Gerisini siz tasavvur ediniz.

 

l Bu kadar açıkça  yönü belli olan yayım organlarına bir de yayın organlarını ve günümüzün büyük silahı TV yayınlarını eklerseniz gündemimizin neden bu kadar gereksiz,çarpık ve ülkenin esas gereksinimi olan konulardan saptırıldığını da kolayca anlarsınız. Örnek mi?

 

 

1. Kişilik olarak hiçbir ağırlığı olmayan devrini tamamlamış cins değiştirmiş bir şarkıcının yeniden gündeme oturtulması için iyi kötü Atatürk devrimlerini koruyan CHP nin namus sicili temiz başkanına bulaştırılması ,

 

2. Amerika'daki Nurcu elebaşısının futbol sahalarındaki sembolünü artık işe yaramadığı için ulusal takıma almayan antrenörün işinden atılarak daha yüksek ücretle ve alışılmamış ünvanlarla başarı dönemi çoktan bitmiş birisinin getirilerek sembolün tekrar ulusal takıma alınıp okuyup üflemelere rağmen üç net gölü kaçırarak ulusal takımı 2006 kupası yolundan uzaklaştırması,

 

3. Devamlı uyuyan Kültür Bakanının, hakkındaki müfettiş raporları böyle gerektirdiği için Devlet Tiyatroları Genel Müdürünü işten almasının arkasından koparılan vaveyla gibi saçma sapan ve yararsız onlarca konu ile gündem saptırılmaktadır.

 

 

l Halbuki gündemimizde olması gereken çok daha önemli ve Atatürk Cumhuriyetinin geleceği ile ilgili konular vardır ;

 

 

  I. Tehlikeli ve derhal yok edilmesi gereken bir din istismar örgütünün Fatih Camiinde Cuma namazı çıkışında daha önce getirdiği bir grup kadın ve çocuk ile namazdan çıkan masum insanların da yolunu kesip ortaya döktüğü Atatürk ve Cumhuriyet aleyhindeki hezeyanları polisimizin huşu(!) içinde dinleyip müdahale edemeyişi, Başbakan'ca ve sadece maçlarda ve havaalanı karşılamalarında ancak göze çarpan Valimizce de hafifçe tenkit edilmiş olmakla beraber her nedense savcı da o güruhtan göz altına alınabilinmiş 7 "yazı ile yedi" zanlıdan beşini teşekkürlerle serbest bırakıp ikisini yargılamayı uygun bulmuştur. Onlardan biri de benzer suçtan içeride imiş yeni çıkmışmış.

 

II. DEHAP denilen PKK nın siyasi partisi 2000 kadar Kürt asıllı vatandaşı "tabii en az 1200 kadarı taş atabilen çocuk ve kadın" lüks otobüs ve minibüslere doldurup Gemliğe çocuk katili çete başının hayat şartlarını düzelttirmek için gösteri yürüyüşü yaptırmaya getiriyor, bunlara katılmak için İstanbul'dan ve Van'dan da bir kısım Kürt asıllı vatandaş yola çıkmak istiyor ama nasıl oldu ise oralarda polisler engel oluyor onlar da yabani yaratıklar gibi bu engellemeye ateş topları, taşlar ile karşı çıkarken ilgisiz vatandaşların camlarını, arabalarını, belediyenin otobüsünü hasara uğratıveriyorlar. Bereket oralarda bu futbol kulübü fanatikleri, düğün silahşörleri pek yokmuş da bir kaçı kaza kurşununa uğramamış. Aynı güruh dönüş yolunda ilçenin kurtuluşunu kutlayan Osmanlı Devletinin doğduğu topraklardan Bozüyük'te bebek katilinin resmi ile gösteri yaparak yeni bir olaya neden oluyor canlarını ancak bizzat Kaymakam ortaya atılarak kurtarabiliyor, tüm bu provokasyonlara rağmen DEHAP yöneticileri hakkında hiçbir kovuşturma yok herhalde savcılarımız daha organize silahlı bir hareket olursa uyanacaklar. Gösterilerde göz altına alınan birkaç zanlı da sanıyorum yakında serbest bırakılır. Çünkü tüm basın ve yayın organlarında bülbüller "AMAN BU GÖSTERİLER 3 EKİM ÖNCESİ BİZİ AB YE ALMAK İSTEMEYENLERE KOZ VERİR, HEM DE AB KURALLARINA GÖRE VATANDAŞLARIN MASUM (!) YÜRÜYÜŞLERİNİ ENGELLEMİŞ DURUMA DÜŞMEMEYE DİKKAT ETMELİYİZ" gibi yavelerle ötmeye başladılar bile.

 

III. Nedense tüm medya büyük bir aşk ve şevk ile 6-7 EYLÜL olaylarının yıldönümünü gündeme getirdi, vay efendim neler neler olmuş da bu olaylar hükümetin bilgisi dahilinde değilmiş de (Aslında üst yöneticiler bal gibi biliyorlardı yoksa çok ölüm olmaz mı idi), ama sonraki Kıbrıs görüşmelerinde işe yaramış ve Londra ve Zürih antlaşmaları böylece lehimize sonuçlanmışmış. Hangi ülkede tarihindeki bir hatalı olayı böyle günah çıkarır gibi ortaya döken bu derecede Ulusuna sevgisiz, Devletine saygısız, dışa yalakalığı bir erdem zanneden basın ordusu vardır? Ben bilemiyorum bilen varsa lütfen bildirsin de onlardan nasıl kurtulunduğunu inceleyelim. Bu olayların bu kadar genişçe gündeme getirilmesi acaba 3-Ekim öncesi ileride Ermenilere de bu iğrenç medyanın taviz verme gayretine gireceğinin işareti mi?

 

IV. İnanılmaz bir utanmazlıkla bir grup Ermeni dostu (neden dost oldukları sonunda ortaya çıkacaktır umarım) sözde bilim insanının organize ettiği ve çok uygun bir hükümet ikazı ile engellenen tek yönlü "Türk tezleri aleyhtarı" panel ne bu sözde bilim insanlarının bağlı olduğu para kapanı özel üniversitelerden ne de bu işlemin yapılacağı Devlet Üniversitesi Boğaziçi'nden bir uyarı gelmeden şimdi de aynı Hükümetin ikinci adamı güleç yüzlü zatın açılış konuşması ile gerçekleştirilecek. Bu kadar iç düşmanın varsa dış düşmana gerek yoktur. Ermeni Diasporası dışarıda Ermeni olmayan gerçek bilim adamı bulup kendi tezlerini doğrulatamadı ama maşallah bizde mebzul iç düşman var. " Sayın Atilla İlhan %10 u geçti bunlar"

 

V. Kitapları daha fazla satsın diye memleketi aleyhine dışarıda demeç vermeyi,kitaplarında Atatürk'ü kötülemeyi marifet sayan yazarımız hakkında nihayet bir gerçek Cumhuriyet Savcısı dava açtı diye aman Allahım basında üzülenin, ya ceza alırsa diye dövünenin hatta bu işlemden dolayı Avrupa'dan utananın haddi hesabı yok. Kimse yargıya karışılmaz, her koyun kendi bacağından asılır, istediğini söyleyen cezasını çeker , fikir özgürlüğü ölmüş Türk büyüklerine katil deme hakkını vermez, o zaman bazı kimseler de onun önem verdikleri hakkında benzer şeyler söyleyip karşılığında kendilerine ödül ve para verecek yerler bulabilirler değil mi? Bu zata Almanların ödül vermesi bizim de onun karakter bozukluğunu görmememizi gerektirmeyeceği gibi Ulusunu aşağılayan kişiler yüksekte kalamazlar değil mi?

 

VI. AB şöyle dedi ,böyle dedi aslında gündemi değiştirmez AB için tek yol 3-Ekim-2005 de Türkiye ile görüşmeleri başlatmaktır. Çünkü AB ülkelerinin hepsinin "başta GKRD olmak üzere" Türkiye'den çıkarı vardır. Bu görüşmeler kesintilere uğratılarak 10 yıl yerine yirmi yıl sürerse de eğer ihtiyar Avrupa yaşayabilirse sonunda genç "yaş ortalaması 29" Türkiye'nin desteği ile ayakta durabilmek için aniden sonuçlandırılır. Zaten Türkiye mevcut gümrük birliği anlaşması ile Fransız ve Almanların önerdiği ayrıcalıklı ve tercihli "bu kısmı palavra" ortak statüsündedir. Bizim iş gücümüze gereksinim duyuluncaya kadar bu iş böyle sürüklenir gider. GKRD nin tanınması kimseyi ırgalamıyor, hem neden ırgalasın ki AB önce Hırvatistan'la ne yapacağını düşünmektedir.

 

 

Gördüğünüz gibi çok dikkatle gündemimizi oluşturmamız ve provokasyonlara gelmemek için öncelikle medyayı çok dikkatle takip edip kimlerin okunmaması gerektiğini tespit etmemiz gereklidir.

 

Haydi dostlar silkinip kendimize gelelim.