Meclis Başkanı Fatma Ekenoğlu, soluğu KKTC’de alır almaz haliyle yöneltilen eleştirileri yanıtlamak için jet hızıyla bir basın toplantısı düzenledi… Savunma yaptığı için ve kamuoyunun kafasındaki soru işaretlerini gidermeye çalıştığı için cesurluğundan ve şeffaf oluşundan dolayı tebrik ediyoruz… Çünkü bu memlekette o kadar çok şey oluyor ki suçlama yapılan makamlar değil açıklama gereği, pişkinliklerini sürdürerek aynı hataları tekrar-tekrar yapıyorlar… Ha keşke herkes Fatma Hanım gibi suçlama ve eleştirilere anında cevap verse de gizli saklı hiçbir şey kalmasa! Bir kere bu eleştirileri yapanları ikiye ayırmak gerek: Birincisi sırf muhalefet olsun diye biraz da art niyetli bir şekilde yapanlarsa, ikincisi de sırf kamuoyunun bilgilenmesi ve gerçeklerin gün ışığına çıkmasını isteyenlerdir… Bir tarafın niyeti karşısındakini yıkmak ise diğer tarafın niyeti de yapıcı eleştirilerdir… Fatma Hanım her iki tarafa birden tek açıklama yapmış olmalı ama sapla samanı da karıştırmamasını umarız… Elbette ki eğer devletiz diyorsak ve bu devletin de dünyanın her yerinde öyle veya böyle temsil edilmesi, ikili ilişkilerin güçlenmesine kimsenin itirazı olamaz! Zaten bu amaçla itiraz edenler ve eleştiri oklarının ucuna zehir sürenler, bu devlete inanmayan ve güvenmeyen taraflardır! Ama olaya yapıcı eleştirilerle yaklaşanlar da bazı şeylerin altını çizmek istemişler ve konunun daha çok etik yanını ön plana çıkarmışlardır… KKTC’de özellikle son aylarda bazı şeyler iyi gitmemektedir, bu herkes tarafından artık kabul edilmektedir… Özellikle dar gelirli vatandaş ve esnaf kesimi can çekişirken, ayın sonunu getirmek için çeşitli hokkabazlıklara başvururken, vekillerin kalabalık bir kafile ile yurt dışı gezisi yapması göze batacaktır… Yoksa, ülkenin tanıtımı, çeşitli lobiler kurulması için yapılan sıcak ziyaretler doğaldır ve yapılmalıdır da… Eğer KKTC’nin tanınma ve izolasyonlarının kaldırılması için bu tür ziyaretler yapılması vacip olmuşsa, değil 60 milyar, 600 milyar harcasanız helal-i hak olsun… Londra gezisi de bu amaçla yapılacaksa değil 46 kişi, 460 kişi götürün… Hatta sadece vekil eşleri değil, yedi sülaleleri bile gidebilir, kimsenin gıkı bile çıkmaz… Ama ülke insanı sorunlarla boğuşurken ve ekonomik çöküş gözle görülür bir hal almışken, inşaat sektörü tamamen durmuş, turizmde işler iyi gitmezken, küçük esnafın ve vatandaşın poliste binlerce karşılıksız çek kesme davası dosyalanırken, narenciyeci, tarımcı, hayvancı ve köylü kan ağlarken, üretim durup tamamen tüketen bir toplum haline gelmişken, elbette ki böyle kalabalık bir kafile ile sanki de piknik yapmaya gider gibi görülen dış seyahatlerin sonunda eleştirilere de maruz kalmanın, sonuçlarına katlanacaksınız… Ama şunu da iyi değerlendirmeniz lazım ki eleştiri yapanları yıkan ve yapanlar diye de ikiye ayırmanız gerekiyor! Şunu asla unutmayınız ki, belki şu anda karşınızda sizi zorlayacak etkili ve yetkili bir muhalefet yok ve hiç de olmayacak gibi, ama hiç akıldan çıkarmamak gerekir ki ülkenin en etkin muhalefeti sessiz çoğunluk olan en büyük kitle olan vatandaştır.. Ve vatandaş artık doğru ile eğriyi çok daha iyi birbirinden ayırt etmekte ve gerekli cevabını da zamanı geldiğinde vermektedir… Bu arada önemli bir konu daha: Mademki Almanya’da yapılan ziyaretler gerçekten de iki ülke arasındaki ilişkiler yönünden çok yararlıydı ve tuğla koyup geldiniz, böyle önemli bir ziyarette yanınıza niçin bir iki tane de basın mensubunu götürmediniz? Bu tür ilişkilerin ve ziyaretlerin medya olmayınca ne anlamı kalır ki? En azından pek ala ki devletin kurumları olan BRTK ve TAK’dan bir iki muhabir de yanınıza alıp, bu ziyareti taçlandırabilirdiniz… Kim bilir belki de Alman ev sahipleri, bir ülkeden bu kadar çok sayıda önemli kişiliği bir arada görüp de, sizin ülkede basın mensubu yok mu diye sormuşlardır… Günün Fıkrası İngilizce.. Adamın biri bir gün İngiltere'ye gezmeğe gitmek istemiş. Tabi İngilizce bilmediğinden arkadaşına sormuş: - Yav ben İngiltere'ye gidince onlarla nasıl anlaşacağım? demiş. Arkadaşı da: - Bak konuştuğun her cümlenin sonuna 'ing' koy, onlar senin ne demek istediğini anlarlar demiş. Ve adam İngiltere'ye gitmiş ve soluğu bir cafede almış. Arkadaşının taktiğini uygulamaya başlamış ve garsonu çağırmış: - Sen bana bir çay getirebiling? demiş ve garson şaşkın-şaşkın çay getirmeye gitmiş. Garson çayı hemen getirmiş. Adam demiş ki: - Bak, ben ne güzel İngilizce konuşuyoring değiling? demiş. Garson lafı yapıştırmış: - Ben Türk olmaying, bok içerdin çaying! [email protected]