Erdal Bey ile TBMM’de, Genel Kurulda, Meclis komisyonlarında, konferans ve panellerde, toplantılarda, birçok kez bir araya geldik. Her ikimizde Avrupa Konseyi’nde, Parlamenterler Meclisi’nde görev yaptık, bu vesile ile çok yakın dost olduk. Erdal Bey’i tanıdıkça, kendisinin kıymetini anladıkça, “İşte, İsmet Paşa’nın oğlu olmak böyle bir şey” diyordum. Son derecede zeki, akıllı, entelektüel, sanat ve kültüre tam anlamıyla vakıf, esprili, birinci sınıf bilim adamı, adına teori geliştirilen, Prof. Dr., etrafını etkileyen, tam bir devlet adamı, İngilizce, Fransızca, Almancaya bihakkın vakıf, müstesna, güzide bir insandı. Aynı zamanda iyi bir dost, samimi bir arkadaştı. Düşündüğünü yalın bir şekilde karşısındakine ifade ederdi. Her zaman “Ben, siyaseti hiç sevmedim, beni siyasete zorla soktular” diyordu. Her ikimizde, siyaseti bırakıp, TBMM’den ayrıldıktan sonra, daha çok klasik müzik konserlerinde, opera ve bale temsillerinde, tiyatrolarda buluşuyorduk. AKM’de Cuma bazen de Cumartesi 11 konserlerinde, Ord.Prof.Dr. Sulhi Dönmezer, Org.Aytaç Yalman, Mülkiyeli Orhan Karul, Bülent Bilgin, Erdal Bey ve benden oluşan bir grubumuz vardı. Erdal Bey’in, hazırcevaplığı, taşı gediğine oturtan esprileri, hicivleri fevkalade ilginç ve ders vericiydi. Ben bunları “Erdal Bey’den anekdotlar” başlığını taşıyan iki yazımda ifade etmiştim. Mamafih, bazılarına bu yazımda da değineceğim. 

Erdal Bey, Başbakan Yardımcısıdır. İstanbul’dan Ankara’ya gidecek, akşam bir randevusu olduğundan dönecektir. Fevkalade, mütevazi bir insan olduğundan kendi kullandığı arabasıyla Atatürk Hava Limanına gelir, halkın arabalarını park ettiği otoparka girer, arabasını bırakır. Gene, VIP’e girmeden, halkın normal uçağı binme noktasına yönelir. O sırada bir gazeteci peşini bırakmaz, adeta rahatsızlık verir, “Efendim, Başbakan Demirel’le, aranız limoniymiş, koalisyonu bozacak mısınız?” diye ısrarla sorar. Erdal Bey, sıkılır “Kardeşim, bak ben şimdi Ankara’ya gidiyorum, bana telefonunu ver, ben seni ararım” der. Telefon numarasını alır. Gece, Ankara’dan döner, arabasını karanlıkta bulmak için otoparkta dört döner, kan ter içinde kalır. Arabasını park ettiği yeri bulamaz. O sırada birden aklına o gazeteci gelir, aldığı telefondan arar, adam, Erdal Bey açıklama yapacak diye sevinçle gelir. Erdal Bey, “Yahu, ben arabamı bulamıyorum, sen sabah benim yanımdaydın, haydi bakalım, arabamı bulalım,” der ve bulurlar. Gene bir gün Erdal Bey, Van’a gider. Vali ve şehir erkanı kendisini karşılarlar. Vilayete götürürler. Vali Bey ayağa kalkarak, “Efendim, biz size bir plaket takdim etmek istiyoruz” der, Erdal Bey, cevaben “Yahu ben size ne yaptım ki, plaket vereceksiniz, bir yararı olmayan adama plaket verilmez” diyerek, plaketi almaz. Bir gün yakın dostu olan Devlet Adamı Balfe Ankara’ya, Erdal Bey’i ziyarete gelir. Başbakanlıkta görüşürler, vakit geç olunca, Erdal Bey, dostunu eve yemeğe davet eder. Eve giderler, evde ne yemek, ne de insan vardır. Erdal Bey, mahcubiyet içinde “Yahu, ben Sevinç evde sanıyordum, Sevinç İstanbul’da, Sevinç yoksa, yemekte yok” der ve dostunu yakındaki kebapçıya götürür. Erdal Bey, seçim kampanyasında, otobüsün önünden, halkı selamlıyordur. Otobüsün önüne bir adam atlar ve “İsmet Paşa’nın oğlu, Erdal Paşam, ben, senin için ölürüm” der. Erdal Bey, “Aman sakın ölme, bir oy bir oydur,” diye seslenir. Hep bilinir, siyasette, partililerin, liderin altına girip, omuza alma olayı vardır. Erdal Bey mitinge katılmak için otobüsten iner, kürsüye doğru yürürken, partililer, altına girip, omuzlara almak isterler. Erdal Bey, yapmayın etmeyin derken, ellerini, bacaklarını iyice açar yere yatar, yayılır, bu işe mani olur. Üstü başı toz toprak içinde kalır. Erdal Bey, seçim için bir şehrimizdedir. İl Başkanı, “Efendim çok yumuşak, nazik konuşuyorsunuz, ne olur sert konuşun ve kürsüyü yumruklayın” der, Erdal Bey konuşur, söyleyeceğini kendi bildiği gibi söyler. Sözlerinin sonunda, İl Başkanına dönerek, “Ben konuşmamı yaptım. Gel bakalım şimdi de kürsüye sen yumruk at” der.  

31 Ekim 2007’de kaybettiğimiz Erdal İnönü’yü, Aziz ve Sevgili Dostumu, Değerli Bilim ve Devlet Adamını, özlemle, saygı ile rahmetle anıyorum. Saygıdeğer eşi Sevinç Hanımefendi’ye ve İnönü ailesine, Türk Milletine taziyelerimi, rahmet dileklerimi sunuyorum. Erdal Bey gibi bir dostum olduğu için şeref ve gurur duyuyorum.