DEF-İ HACET ZARURETİ!
Abdullah KILIÇ
Bizim dilimizde işlerin berbat durumda olması ona aşırı derecede vurgu yapan malum kelime ile ifade edilir. Bazı örneklerini hatırlayacak olursak: “Bir çuval inciri…”, “İşi b.. etti.”
“…adam”, “tezekten terazisi olanın … dirhemi olur” Hoş olmayan bu lafları aşağıda anlatacağımız hususa hazırlık olarak ifade ettik.
Antalya’dan Kemer’e 80’li yılların sonu doksanlı yılların başlarında seyahat edenler, sağda çam ağaçlarıyla kaplı sarp kayaların heybetli güzelliği solda denize dik inen yamaçlar ve de tedirgin eden virajları hatırlayacaklardır. Bu önemli turizm merkezimizde bu durumun devam etmediğini tahmin ediyorum. Zira özellikle geceleri iyi de aydınlatılamayan bu yol ürkütücü bir hal alırdı. İşte vatandaşımızın keskin zekâsının kurguladığı hikâye bu güzergâhta geçmektedir.
Ay ışığından da mahrum bir gecedir. Almanya’dan tatile gelen vatandaşlarımız Kemer’de güzel bir akşam geçirdikten sonra hafif çakır keyif vaziyette Antalya istikametine yol almaktadırlar. FM bandından halk türküleri dinledikleri radyo yayınını keserek bir son dakika haberini duyurur: “Sayın vatandaşlarımız, uzay gözlem istasyonlarımızın bildirdiğine göre Antalya-Kemer arasına bir UFO’nun indiği tespit edilmiştir. Uzaydan ülkemize gelen bu misafirlerimizle karşılaşanların telaşa kapılmadan en yakın emniyet birimlerini haberdar etmeleri gerekmektedir. Lütfen bu varlıklara karşı telaş etmeden ve nazik davranınız.”
Radyo normal yayına döner. Ancak bizim gurbetçiler gecenin zifiri karanlığında farlarının aydınlattığı alanlara daha bir dikkatli bakmaya başlarlar. Keskin bir viraj dönülürken farın aydınlığında, yerden 75 cm yükseklikte hareket eden yuvarlak sayılabilecek bir cismi fark ederler.
Heyecan doruktadır. Lakin ortada milli bir görev vardır. Araba geri vitese takılır ve farlar yuvarlak, yere yakın, parlak cisme odaklanır. Üç arkadaş otomobilden inerler. Biraz ilerde çalışır vaziyette bir kamyon durmaktadır. Lakin kaybedecek zaman yoktur. Yamaçtan aşağı bir kedi çevikliği ile süzülürler. Üçünün de gözleri cismi takip etmektedir. Onlar yaklaştıkça hareketlilik artar. Cisim bir anda büyür ve şekil değiştirir. Öndeki gurbetçi heyecanlı bir sesle:
—Uzaylı gardaş telaş etme hoş geldin, diye seslenir.
Henüz tam fark edemedikleri karartı cevaben
—Ne telaşı, ne uzaylısı gardaşım. Def-i hacet zarureti hâsıl oldu. Lakin daş aramaktan iflahım kesildi.
Mesele, anlaşıldığı gibi son derece doğal bir olayın yanlış algılanmasından ibaretti. Gülüşürler ve herkes yoluna revan olur.
Yeni Şafak Gazetesi’nde 31.07.2007 tarihinde yayınlanan “MHP’ye Uzaylılar Akıl Veriyor” yazısını okuyunca bu hikâye aklıma geldi.
Her iki adam ve benzerleri “hesapsız yerde kuşak çözdükleri için daha çok iki büklüm taş ararlar.”
Yorumlar