Doğum gezimizde kebapları yedik yedik şiştik...? ... Pardon Doğu gezimizde diyecektim.
Şimdi mağlum günler geldi, sanki o kadar eti yiyen ben değil. Bir restorana  gidince “Ne yesem acaba da kalori almasam” lafları  ağzımda dönüp duruyor.
Böyle duruma düştüğünüzde, yaratıcısı sağolsun Sezar Salata sipariş edersiniz. Nedense bu salatanın sosu hep gözardı edilir. Oysa yeşillik sosla birleşince yine kilo yapar. Biz kadınlar gerçekten anlaşılması zor, komik yaratıklarız. Komik olduğumuz kadar, güçlüyüz ve her şarta uyum sağlayabilen flexible yaratıklarız da. Hop hop hop değiş Tonton...
Aile efradı dışarıda yemek yiyeceğiz.  Güzel menü seçeneklerine sulana sulana başımda sabırsızca bekleyen garsona sipariş vermeye çalışıyorum. Alışmış kudurmuştan beter bir Ali Nazik geçiyor aklımdan ama yüz ifadem kararsızlığımın  göstergesi... Garson ise tam bir Ali Nazik sırıtarak;
“Sezar Salata ye çok moda hih hih...” Şu insanları senli benli yapacak enerjimden nefret ediyorum... Ama pişmiş kelle haklı. Kollestrol fırlamış olmalı başka seçeneğim yok. Koşulsuz kabul ediyorum.
Çok moda olan Sezar mı, Sezar Salata mı, Sezaryen mi, Sezarye mi çözemedim. Son günlerde, benim babalar gibi olduğum Sezaryen ameliyatım neden bu kadar uluorta ağıza düştü. Evet ben sezaryenle doğum yaptım. Çünkü 6 ay boyunca, normal doğum yapacağım bu duyguyu tadacağım deyip, doğumda nefes alma teknikleri ve sporuna gittim. Hiperaktiflikten dolayı sporu biraz abartarak kızımı zor durumlara sokmuşum. Son ayımızda o canım kalp sesleri tak kesilmeye ve çocuk karnımda kaskatı olmaya başladı. Doktor “Tebrik ederim çocuğun boynuna kordon dolanmış ve suyu çok azalmış. Ben normal doğuma alamam ikiniz de tehlikeye girersiniz.” Dedi. İyi de ben o kadar spor para...diyemeden sabah kendimi ameliyathane de buldum.
Dünya tatlısı kızımın dünyayı tanıması, rahmetli doktor dedesinin Almanya’dan gelip ilk kez Türkiye’de bu ameliyatı yapan doktor ünvanı taşıdığı gerçeğiyle paralel olarak, işte böyle gelişti. Bu arada kayınpederim Ordu’lu Dr. Durmuş Kayserilioğlu’yu rahmet ve saygıyla anıyorum. Ne müthiş bir ilki yaşatmış Türkiye’ye...
Şimdi sezaryen gibi bir ameliyatın gerekliliğini hatırlayalım. Anne-Bebek sağlığı açısından değerlendirebilecek bir tıbbi olaydır. Aynı diğer ameliyatlar gibidir. Hatta bağırsaklarınız o esnada dışarı da unutulduğu için geri kalan tüm ömrünüz de gaz sorununuz olur. Sonra sezaryen göbeği yıllar sonra da gitmez. İki, bilemediniz üç kereden fazla yapıldığında anne sağlığı tehlikeye girer.
Hem birçok hastanede, seceresinde bol ameliyat isteyen doktorları el üstünde tutan idareciler sezaryen ameliyatı da bu kervana katarak rant yaparlar. Bu sayede dünyada sezaryenle doğum yapan oranlarda dünya beşincisi olmuşuzdur.
Sezaryen annenin bebeğine kavuştuğu son evrelerden bir yöntemdir. Bir de “Kürtaj”ı var kadının. Bebeğini isteyerek yoketmek bir anne için en zor karardır. Bu bazen bir kör kurşun, bazen iki taraf için bir sağlık problemi, bazen ekonomik nedenler, bazen vs... vs... den dolayıdır.
Kürtaj da bu çeşitli sebeplerle istenmeyen bebeklerin tıbbi olmayan yollarla düşürülmesini engelleyen bir yöntemdir. Annenin ilkel yollarla düşürmeye çalışmasını önler.
Kadının kürtajı yaşamadan öncesinde bilgilendirmek, bunu daha geniş kitlelere yaymak... İşte asıl önemli nokta budur. Kaldı ki en iyi korunma yöntemi olan “Spiral” de bile risk her zaman vardır.
Kadınlar, Analarımız, Kızlarımız, Karılarımız, Ninelerimiz, Yarenlerimiz... Kadınlar... Evrenin tüm baskılarına rağmen dimdik ayakta duran doğurgan ve yapıcı kadınlar. Sabiha Gökçen’ler, Halide Edip’ler, Füreyya, Aliye’ler. Üretken kadınlar. Ve kadınların özelleri... Görüyorsunuz ki; Son paragraflarda ortak olan tek kelime “Kadın” ve ikinci sırada “Doktor” geliyor.
Bu şu demek; Kadının doğurganlığı ve bedeni ile vereceği kararlar doktorların dışında kimsenin yorum yapacağı konu değildir. Herkes herşeye bir kılıf uydurmasın. Hele ki çözmemiz gereken daha çok önemli konularımız varken.
Freud’un libidosu hortladı galiba... Dürtüler konuşturuyor ınınını nııı... Ya da iyice ilkel topluluklara benzedik belden aşağı düşünen... Aaiiiya alaaaiiii... Cem Yılmaz eline iki çomak alıp, onları ne de güzel taklit ederdi ...
İtiraf etmeliyim ki; Bu satırları sıkılarak yazdım. Kadın olsun, erkek olsun özel özeldir... Ortalıkta sakız gibi, bu konularımızı yayanlara bir de ben yorum yapmanın zorunluluğunu hissettim.
Şimdi alın ben de bir konu gündeme getiriyorum; Dedem 70 yaşından sonra anneannemi boşayıp 18 lik bir kadın alıp 7 tane doğum yaptırtmış. Hadi bakalım bana rahmetli hakkında konuşturtmayın.
Niye Vazektomi Yasası gelmiyor. Erkek istediği gibi, Benim Tarlalarım deyip at koştururken? Vazektomi nedir mi? Bilmeyen varsa sözlüğe baksın-ister klasik ister digital. Hadi yormayayim bakmaya da üşenirsiniz şimdi. Vazektomi, erkek üreme kanallarının ameliyatla devre dışı bırakılması. Al sana bir ameliyat vakası daha... Hastanelere  artı bonus. Yok olmaz öyle mi?
“Kadının elinden sopayı- belinden sıpayı eksik etme” Bu mudur yani?
Aaaaa.... Haftaya Prostat-ı Hümayun’u  konuşacağım. Ni Ni Niiiiiii....