En sonda yazacaklarımı en başta ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum. Rum liderliği, Türkiye’nin 2000 yılı sonrasında (özellikle 2017 sonrasında) pro-aktif bir biçimde küresel bir aktör ve oyun kurucu olarak yükselişinden rahatsızdır. Rum liderliği özellikle de geçtiğimiz günlerde yaşanan Türkiye-AB yakınlaşma süreci sonrasında gözle görülür bir şekilde panik havası içerisine girmiştir. Bunun en bariz göstergesi ise Rum lideri Nikos Hristodulidis ile GKRY yöneticilerinin adeta panik içerisinde Kıbrıs konusunda müzakere sürecine kalındığı yerden başlanacağı algısı yaratmaya yönelik çabalarıdır…
***
1. ve 2. Dünya Savaşlarının ardından dünyada uluslararası sistemin liderinin kim olacağına ilişkin Soğuk Savaş dönemi yaşanmış; bu süreçte ABD’nin önderlik ettiği Batı Blok’u ile Sovyetler Birliği’nin önderlik ettiği Doğu Blok’u arasında yaklaşık kırk beş yıl süren iki kutuplu dünya düzeni mücadelesi yaşanmıştır.    İki kutuplu dünya düzeni, 1991'de soğuk savaşın sona ermesi ile yerini tek kutuplu (Atlantik) dünya düzenine bırakmış ve tek kutuplu dünya düzeni de yerini günümüzde çok kutuplu (Asya) dünya düzenine bırakmaya başlamıştır.
Bu noktada bir konuya dikkatlerinizi çekmek istiyorum. 2. Dünya Savaşı sırasında ABD’de Japonya’ya atom bombasının atılmasını istemeyen Başkan Franklin D. Roosevelt o dönem ansızın görev başında rahatsızlanarak hayatını kaybetmiştir! Yaşanan bu gelişme üzerine ABD Başkanlığına hali hazırda Başkan Yardımcısı olarak görev yapmakta olan Harry S. Truman getirilmiştir!
Hatırlanacağı üzere iki kutuplu dünya sistemi 1946’da kurulmuştu! Harry S Truman ise 1945’de göreve getirilmişti! Bakınız, Truman döneminde dünyayı yakından ilgilendiren ne tür önemli kararlara imza atılmıştır! Tesadüfe bakın ki CIA, Birleşmiş Milletler ve NATO vb. kritik uluslararası organizasyonlar Truman’ın imzası ile kurulmuştur! Nitekim 1945 Ağustos’unda Hiroşima ve Nagazaki'ye atom bombası da Truman döneminde atılmıştır.
İşte bu dönemde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Çin, Fransa, Rusya, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri’nin katılımı ile beş daimî üyeden oluşturulmuştur.
Nitekim aradan geçen yıllarda dünyadaki birçok anti demokratik eylemler ve adaletsizlikler karşısında Birleşmiş Milletler’in kendisinden beklenen adaletli düzeni sağlayacak girişimlerde bulunamaması dünya genelinde büyük rahatsızlıklar yaratmaya başlamış ve bu durum uluslararası kamuoyuna TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından; ‘’Dünya Beşten Büyüktür’’ ifadeleri ile gündeme taşınmıştır…
Türkiye, hatırlanacağı üzere iki binli yılların ortalarından başlayarak Suriye, Ürdün, Lübnan, Mısır, İran, Irak ve Katar ile çeşitli görüşmeler gerçekleştirerek Basra Körfezi, Doğu Akdeniz ve Kızıldeniz üçgeninde yer alan diğer ülkelerin de katılımları çerçevesinde NAFTA (Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması-North AmericanFreeTradeAgreement) benzeri büyük bir ekonomik yapı kurulması gayesiyle bazı girişimlerde bulunmuştu. Ne yazık ki söz konusu girişim bölgede yaşanan / kurgulanan bazı iç savaşlar ve askeri darbeler(!) nedeniyle hayata geçirilemeyerek bir başka bahara ertelenmek durumunda kalmıştır. Tunus’ta 2010’da başlayan halk hareketinin 2011’de Cezayir, Libya, Mısır, Ürdün, Lübnan, Suriye, Bahreyn ve Yemen gibi Arap dünyasının başta gelen devletlerine sıçradığı görülmüştür. Sosyal medya üzerinden çok hızlı bir biçimde yayılma gösteren halk hareketlenmeleri literatürde Arap Baharı olarak nitelendirilmiş; bahse konu halk ayaklanmalarının bölgesel bakımdan yeni başlangıçlara neden olduğu ifade edilmiştir.  Meydana gelen iç savaş/siyasal ayaklanmalar bölgesel güç dengelerinde ciddi değişim ve dönüşümlerin meydana gelmesiyle neticelenmiştir. Türkiye’nin kurmayı istediği NAFTA benzeri yapı tek kutuplu dünya düzeni, terör örgütleri ve vekâlet savaşlarının da etkisiyle kurulamamıştır…
Türkiye’de 15 Temmuz 2016 tarihinde FETÖ darbe girişimi meydana gelmiştir. Halk iradesine bağlı parlamenter sistemi kesintiye uğratmak için yapılan kalkışmayı hep birlikte büyük bir kızgınlık ve şaşkınlık içerisinde televizyon ekranlarından film izler gibi 7 sene önce an be an izledik. Fethullahçı terör örgütünün 15 Temmuz darbe girişimi, halkın ve güvenlik güçlerinin zamanında kararlı karşı duruşu ve mukavemeti neticesinde amacına ulaşamadan engellenmiştir.
Türkiye’nin bölgesinde gün geçtikçe daha da güçlenmesi ve denge unsuru olması birilerini oldukça rahatsız etmiştir!
Türkiye’nin Asya’da, Ege’de, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’de gün geçtikçe güçlenmesi neden birilerini rahatsız ediyor?
Türkiye, Ege, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’da gerek karada gerekse Mavi Vatanında kendisine karşı kurulan tüm kirli ittifak ve tuzakları bozarak boşa çıkartacak akılcı hamleler yapmak suretiyle yoluna emin adımlarla ilerlemektedir.
Türkiye, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtları ile Fırat’ın doğusunda (Suriye-Türkiye sınır hattı üzerinde) kurulmak istenen terör koridorunu dolayısı ile kukla terör devleti kurulmasını her defasında engellemeyi başarmıştır!