Türkiye-AB ilişkileri Kıbrıs konusu ve Rum liderliğinin paniklemesi (3)

Litvanya'nın başkenti Vilnius'ta gerçekleşen NATO Liderler Zirvesi’nde TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşen AB Konseyi Başkanı Charles Michel, “AB-Türkiye işbirliğini tekrar ön plana almak ve ilişkilerimizi yeniden canlandırmak için önümüzdeki fırsatları konuştuk. Ayrıca AB Konseyi’nin AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’i Türkiye ile ilişkilerin geleceği konusunda bir rapor hazırlamakla görevlendirdik” dedi.   

Josep Borrell ise konu ile ilgili olarak "Türkiye ve AB arasında daha güçlü ilişkiler geliştirmenin karşılıklı çıkarımıza olduğuna ikna olmuş durumdayız" ifadelerini kullandı.   

AB ile Türkiye arasındaki en can alıcı konu Doğu Akdeniz’dir. Birleşmiş Milletler'in Kıbrıs konusuna kapsamlı bir çözüm bulunabilmesi amacı ile hazırladığı Annan Planı 24 Nisan 2003 tarihinde halk oylamasına sunulmuş ve Rumlar %76 ile “hayır” diyerek planı reddetmişlerdi.   

Buna karşın AB, Doğu Akdeniz bölgesine yönelik çeşitli emellerini GKRY üzerinden hayata geçirebileceği düşüncesiyle 1 Mayıs 2004 tarihinde Rumları sanki de Adanın tümümün sahibiymiş gibi AB üyesi yapmıştır.   

AB, her ne kadar Doğu Akdeniz bölgesine yönelik çeşitli emellerini GKRY üzerinden hayata geçirebilmek üzere GKRY’ni Annan Planı referandumuna %76 ile hayır demesinin hemen ardından 1 Mayıs 2004 tarihinde AB’ye üye yapmış olsa da aradan geçen süre zarfında istediği sonucu elde edememiştir.    

Öyle anlaşılıyor ki AB, GKRY’nin üye yapılmasının üzerinden geçen yaklaşık 20 yılın ardından hedeflediği neticeleri elde edememesinden dolayı pek memnun ve mutlu değil.    AB, 1999’da aday üye statüsü alan ve bugüne kadar tam üye yapılmayan Türkiye’ye karşı birçok konuda haksızlık yaptığını resmen açıklamasa da artık içten içe kabullenmektedir.  

 Evet, Doğu Akdeniz dünya hidrokarbon rezervlerinin büyük bir bölümünün yer alındığı ve veya taşındığı stratejik bir konumdadır. İşte Kıbrıs adası da Doğu Akdeniz’in merkezinde oldukça jeostratejik bir konuma sahiptir. AB, başta Türkiye’yi GKRY üzerinden bertaraf ederek Doğu Akdeniz’de söz sahibi olmaya çalışmış ancak istediği sonucu elde edememiştir.   

Dünya nüfusunun yaklaşık 8 milyara ulaştığı bir süreçte, çok kutuplu bir dünya düzenine doğu geçiş süreci devam ederken; yaklaşık 800 milyon nüfusa sahip olan batı Asya, Avrasya, Orta Asya, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz konularında bir politika belirlerken bölgede en önemli aktörlerin başında gelen Türkiye’yi göz ardı etmesinin ya da dışlamasının mümkün olmadığını tecrübe etmiştir.   

Bu saatten sonra AB, Doğu Akdeniz’de akılcı bir şekilde hareket ederek ortak akılla karşılıklı kazan kazan ilkesi ile hareket ederse sonuç alınabileceğini görmüştür. AB’nin bu noktadan sonra bu gerçekleri göz önünde bulundurarak hareket edeceği öngörülmektedir…  

Bazı kesimler hatırlanacağı üzere yakın bir zamana kadar Türkiye ile NATO / AB arasındaki ilişkilerin bozulacağına kesin gözü ile bakıyorlardı. Görüldüğü üzere bu kesimlerin beklentileri boşa çıktı…                                                                 ***   

Kıbrıs konusuna bir çözüm bulunabilmesi amacıyla 55 yılı aşkın bir süre BM iyi niyet misyonu çerçevesinde (federasyon temelinde)sürdürülmeye çalışılan müzakereler hatırlanacağı üzere CransMontana’da 2017 yılı Temmuz ayı başında Rum tarafının katı ve uzlaşmaz tavırları yanında müzakere sürecini sabote etmesi neticesinde çökerek sonlanmıştı!   

Ardından Kıbrıs konusuna federal zeminde bir çözüm bulunamayacağının anlaşıldığı bir dönemde (2020) KKTC Cumhurbaşkanlığı’na aday olan Sayın Ersin Tatar, Egemen Eşitliğe Dayalı İki Devletli Çözüm yönündeki politikasını ortaya koyarak Kıbrıs Türk Halkı’nın yarıdan fazlasının desteğini alarak KKTC’nin 5. Cumhurbaşkanı seçilmiştir.   

Herkesin de bildiği üzere Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın ortaya koyduğu İki Devletli Çözüm politikası Kıbrıs Türk Halkının onay ve desteğini almıştır…  

 Devamında İki Devletli Çözüm politikamız, Nisan 2021’de İsviçre’nin Cenevre kentinde Birleşmiş Milletler öncülüğünde, KKTC, GKRY, garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin de katılımıyla 5+1 formatında gerçekleşen gayri resmi Kıbrıs konulu konferansında masaya konularak dünyaya duyurulmuştur.     

İki Devletli Çözüm konusunda en başından buyana KKTC ile Türkiye arasında yüzde yüz uyum, düşünce ve eylem birliği söz konusudur… Kıbrıs Türk Halkı, özden gelen (müktesep) egemen eşitlik haklarına dayalı iki devletli çözüm politikasını sonuna kadar desteklemektedir…   

Cenevre’de 2021’de Birleşmiş Milletler Kıbrıs Konferansında sunduğumuz “iki devletli” çözüm önerisi,  “Maraş Açılımı”,  TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler 77. Genel Kurulu’nda yapmış olduğu tarihi konuşmasında tüm dünyaya “KKTC’yi tanıyınız, zulme ve ambargolara son veriniz” çağrısı ve ardından 11 Kasım 2022’de Özbekistan’da Türk Devletleri Teşkilatı Zirvesinde, KKTC’nin Anayasal adıyla gözlemci üye olarak kabul edilmesi, Kıbrıs’ta yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. GKRY, işte yaşanan bu gelişmelerden dolayı oldukça tedirgin olmuştur.   

AB, 2000’li yılların başlarından buyana Doğu Akdeniz’deki emellerine Rum yönetimi üzerinden ulaşmak istemiş ancak aradan geçen yaklaşık 20 yıl içerisinde bu beklenti karşılanamamıştır. AB’nin bu bağlamda Türkiye ile yakınlaşmaya başlaması, kısa sürede tam üyelik olmasa bile bazı konularda karşılıklı iş birliklerinin olabilme ihtimali Rum tarafını oldukça tedirgin etmiştir.   

Bakalım önümüzdeki süreçte Türkiye ile AB yakınlaşması Doğu Akdeniz’de ne gibi yeni açılım ve iş birliklerine kapı aralayacaktır? Deniz yetki alanları? Hava Sahası / Fır Sahaları? Hidrokarbon çıkartılması/taşınması, AB’ye iletilmesi? Enterkonnekte Elektrik?