Daha önce de yazılarımda belirttiğim üzere, uluslararası alanda tek kutuplu dünya düzeninden, çok kutuplu dünya düzenine geçişin etkileri iyiden iyiye kendisini hissettirmektedir.

Çok kutuplu uluslararası sistemin nasıl ve ne şekilde inşa edileceği bu doğrultuda gerçekten önem arz etmektedir.
Sovyetler Birliği’nin1991’de dağılması ile Soğuk Savaş sona ermiştir. Ardından gelen süreçte ABD’nin başı çektiği tek kutuplu batı merkezli bir uluslararası sistem inşa edilmiştir. Bu süreçte yaşanan; 1. Körfez Savaşı (1990/1991), 2.Körfez Savaşı (2003/2011), Bosna (1992/1995) ve Rwanda (1994) soykırımları, 11 Eylül 2001 saldırısı, Afganistan (2001-2021) ve Irak’ın işgali (2003-2011), Arap Baharı, Rusya-Ukrayna savaşı (2022), Filistin meselesi, Gazze’de yaşananlar (2023/2024), bölgesel terör faaliyetleri, vekâlet savaşları ve bu çerçevede meydana gelen çok çeşitli krizler, tek kutuplu uluslararası sistemin ağır eleştiriler almasına neden olmuştur.
Uluslararası alanda 1946 sonrası oluşturulup, tek kutuplu dönemde de korunan düzen, düzenden çok düzensizliği, adil bir sistemden çok güçlü olanın menfaatleri için bencilce hareket ettiği bir hale dönüşmüştür…
Tek kutuplu uluslararası düzeni domine eden ülkelerin ortaya koymuş oldukları uygulamalar, uzun bir zamandan beri,adil olmayan, kaotik, bencil ve tek taraflı bir hal almıştır.
Bu durumun en somut örnekleri; Ukrayna ve Gazze’de yaşanmaktadır. Ukrayna Savaşı için uluslararası düzen ve uluslararası hukuku öne plana çıkartmaya çalışan ülkeler, her ne hikmetse Gazze’de yaşananları aylardır görmemezlikten gelerek adeta dut yemiş bülbüle dönmüşlerdir…
Açıkça görüldüğü gibi, tek kutuplu dünya düzenine hükmeden ülkeler; kendi çıkarları söz konusu olduğunda, insan hakları, ifade özgürlüğü, uluslararası hukuk, demokrasi ve evrensel değerleri ön plana almaktadır.
Diğer taraftan rakip gördükleri ülkelere karşıise baskı uygulamak için, uluslararası düzeni kendi menfaatleri uğuruna son derece bencil bir şekilde kullanmakta, yaşanan insanlık dışı davranışları görmezden gelmektedirler. İşte bu nedenle uluslararası alanda yaşananlar, tek kutuplu düzeninin sorgulanmasını getirmiştir.
Mevcut şartlarda tek kutuplu uluslararası sistem sorunları adil bir biçimde çözemiyor. Küresel belirsizlikler ve çok boyutlu tehditler kaotik bir ortam oluşturmaktadır.
Devlet dışı aktörlerin, paralı askerlerin ve terör örgütlerinin, kendilerini arka planda tutmak isteyen devletlerce kullanılmaları, vekâlet savaşlarına ortam hazırlamıştır…
Hegemonik güçler, ulusal çıkarlarına tehdit olarak gördükleri ülkelere ya doğrudan müdahale etmekte ya da vekâlet savaşları aracılığıyla onları meşgul ederek enerjilerini tüketmek suretiyle etkilerini sınırlandırmaya yönelik çeşitli yöntemlere başvurmaktadır.
Batı ile Rusya arasında devam eden yıpratma savaşı bunun somut örneklerindendir. Bazılarına göre zorlu bir rakip, bazılarına göre ise açık bir düşman olan Çin ile mücadelede de yıpratma savaşının farklı yöntemleri uygulanmaktadır.
Vekâlet savaşlarının amacı aynıdır, uzun bir zamana ve geniş bir coğrafyaya yayılmış yıpratma savaşları yöntemiyle düşman olarak görülen aktörleri zayıflatarak etkisiz hale getirmektir.
Bu çerçevede bakıldığında, günümüzde yaşanan bölgesel ve küresel krizler çözümsüz değildir…
Ülkeler günümüzdeki kaotik ortamdan kaynaklı olarak kendilerine karşı bir saldırının gelmemesi için çok yönlü şekilde tedbirler almaya çalışmaktadır. Söz konusu durum dünyada istikrarsızlık ve güvensizlik başta olmak üzere çok yönlü tehditleri de beraberinde getirmektedir.
Tek kutuplu batı merkezli dünya düzenin alternatifi olarak ortaya çıkmaya başlayan çok kutuplu doğu merkezli uluslararası düzenin belli ülkelerin odağında olmasından çok isminden de anlaşıldığı üzere coğrafi, siyasi ve ekonomik alanlar başta olmak üzere birçok alanda çok parçalı olma beklentisi söz konusudur.
Bu bağlamda çok kutuplu uluslararası sistemin inşa edilme sürecinde yeni bir güç ve güvenlik mimarisi çerçevesinde küresel siyasetin dinamiklerinin en adil biçimde şekillendirilme beklentisi yüksektir.
Çok kutuplu uluslararası sisteme geçiş süreci devam ederken batı da ABD-AB’nin etkili aktörler olarak yer almaya devam edecekleri de unutulmamalıdır.
Sonuç olarak günümüzde çok parçalı olarak şekillenmeye başlayan çok kutuplu uluslararası sistem ile tek kutuplu sistem arasında yaşanmakta olan güç mücadelelerine şahit olmaktayız.
Söz konusu güç mücadelelerinin Türkiye ve KKTC’ye de önemli etkileri söz konusudur. Tek kutuplu batı merkezli düzen temsilcilerinin uzun zamandan buyana Yunanistan ve GKRY üzerinden Ege ve Doğu Akdeniz’i gerek militarize ederek gerekse birtakım oldubittilerle gasp ederek egemenliklerini yaymaya yönelik girişimleri söz konusudur. Son dönemde Türkiye’nin etrafında yaşanmakta olan savaşları, terör örgütlerinin saldırılarının artmasını da yine bu çerçevede değerlendirmek gerekmektedir.
Türkiye ile KKTC, Ege ve Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerini azim ve kararlılıkla korumaktadır. Türkiye, ayrıca bölgesinde güçlü bir oyun kurucu ve aktör olarak etrafında yaşanmakta olan savaşları yakından takip ederek gerektiği yerde inisiyatifler almakta ve terör örgütlerinin saldırılarına karşı da sınır içinde ve sınır dışındaki mücadelesini de kararlılıkla sürdürmektedir…
Türkiye ile KKTC, tek kutuplu dünya düzeninden, çok kutuplu dünya düzenine geçiş ve inşa sürecini de bu kapsamda dikkatlice takip etmektedir. Bu konuda önümüzdeki süreçte neler yaşanacağını ise yakından takip ederek göreceğiz…

KIBRIS gazetesinden alıntıdır.