Yaklaşık bir yıl önce gazetedeki köşe yazılarım ile uluslararası savunma dergisi M5’te yayımlanan yazımda; 

-Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Bakanlar Kurulu’nun, 20 Aralık 2023 tarihinde Avrupa Birliği’nin direktifiyle “Ulusal Denizcilik Mekânsal Planı’nı” onayladığını duyurduğunu,

-Avrupa Birliği’nin direktifiyle onaylandığı duyurulan Denizcilik Mekânsal Planı kapsamında yayımlanan haritalarda, Rum yönetiminin 2 Nisan 2004’te sözde MEB ilanında olduğu gibi hem KKTC’nin hem de Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanlarını GASP EDEREK kendisine aitmiş gibi göstermeye kalktığını,

-Söz konusu sözde planın Türkiye ve KKTC’nin deniz yetki alanlarını gasp eden, uluslararası hukuka ve bölgesel barışa aykırı bir girişim olduğunu,

-GKRY Bakanlar Kurulu tarafından Avrupa Birliği’nin direktifiyle onaylandığı duyurulan Denizcilik Mekânsal Planı’nın onaylanması ve ilan edilmesinin son derece manidar bir hamle olduğunu,

- AB direktifiyle Doğu Akdeniz’de 20 Aralık 2023 tarihinde Rum Yönetimi’nin Denizcilik Mekânsal Planını yayınladığını, ilerleyen bir zamanda ise Ege’de Yunanistan’ın Denizcilik Mekânsal Planını yayımlayacağını ve her ikisinin de söz konusu planlarına ait haritaların Türkiye ile KKTC nezdinde hukuki hiçbir geçerliliği olmayacağını,

-Denizcilik Mekânsal Planı girişimleriyle Avrupa Birliği’nin Doğu Akdeniz’de Rum Yönetimi ve Ege’de de Yunanistan’ın gayri hukuki ve geçerliliği olmayan haritalarında gösterdiği/göstereceği sınırları AB’nin kendine ait dış sınırı olarak göstermeye mi çalıştığını ve bu yolla AB’nin Türkiye ve KKTC ile sınır komşusu olmaya mı çalıştığını,

-Yunanistan’ın ve GKRY’nin Doğu Akdeniz ve Ege Denizi’nde AB çevre politikaları kapsamında egemenliği belirlenmemiş coğrafi oluşum ve uluslararası suları kapsayacak biçimde doğal koruma alanları ilan edip, bu alanları AB Komisyonu’na onaylattırarak, AB şemsiyesi altında kendi lehlerine fiili durum yaratma çabalarının olduğunu çok yönlü olarak yazmıştım.

Yarı kapalı bir denizalanı olan Doğu Akdeniz’de gerek Münhasır Ekonomik Bölge(MEB), gerekse ‘’Denizcilik Mekânsal Planı(DMP) ilan edecek ülkenin deniz sınırlarının saptanması ve çakışmaması için öncelikle diğer kıyıdaş ülkelerle devletlerle karşılıklı uzlaşı sağlanması gerekmektedir. Tek taraflı olarak ilan edilen MEB ve Denizcilik Mekânsal Planı’nın hukuki hiçbir geçerliliği yoktur.

Hatırlanacağı üzere, Türkiye, Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığının sınırlarını Birleşmiş Milletler nezdinde kayda geçirmiştir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 1962 tarihli doğal kaynaklar üzerinde Daimi Egemenlik Kararına göre, “doğal kaynaklar o ülkede yaşayan halklara ve milletlere aittir” denilmektedir. Kıbrıs Türk Halkı, Kıbrıs Adasında gerek karada, gerek denizde ve gerekse havada eşit hak sahibidir.

Dolayısıyla Adada ve etrafındaki deniz alanlarındaki doğal kaynaklarda da eşit hak ve hukuku bulunmaktadır.

Kıbrıs Adasının batı kısmında Türkiye’nin meşru hak ve yetkileri, aynı şekilde Ada’nın etrafındaki alanlarda ise Kıbrıs Türklerinin meşru hakları bulunmaktadır. Rum Yönetimi kendi deniz yetki alanı dışında KKTC’ye ve Türkiye’ye ait deniz yetki alanları içerisinde maden araması, petrol/gaz vb. araması yapamaz ve elektrik/gaz boru hattı döşeyemez.

Yunanistan’ın ve GKRY’nin Doğu Akdeniz ve Ege Denizi’nde AB çevre politikaları kapsamında egemenliği belirlenmemiş coğrafi oluşum ve uluslararası suları kapsayacak biçimde doğal koruma alanları ilan edip, bu alanları AB Komisyonu’na onaylattırarak, AB şemsiyesi altında kendi lehlerine fiili durum yaratma çabaları mevcuttur.

Yunanistan, AB çevre programları (Natura 2000) doğrultusunda Meriç Deltası, Korfu adası, Kiklat adaları ve Sporat adaları ile Limni’deki doğal yaşam alanı ve parkların ve Doğu Ege Adalarındaki doğal yaşamın korunmasının hedeflendiği bildirilen 4519 sayılı yasayı Doğu Akdeniz ve Ege Denizi’nde egemenliği Yunanistan’a devredilmemiş birçok coğrafi oluşum, ada, adacık ve kayalık ile uluslararası sular bu kanun kapsamında doğal koruma alanı olarak ilan edilmiştir.

Türk Dışişleri Bakanlığı, 31 Mart 2018 günü yaptığı açıklama ile Yunanistan’ın çıkardığı 4519 sayılı yasanın Ege Denizi’nde iki ülke arasındaki hukuki sorunlar bağlamında hukuki açıdan hiçbir sonuç doğurmayacağını, Yunanistan’ın AB çevre programlarını istismar ettiğini, Ege’de egemenliği uluslararası anlaşmalarla Yunanistan’a devredilmemiş ada, adacık ve kayalıkları siyasi mülahazalarla Natura 2000 programına dahil ettirdiğini, Yunanistan’ın statüsü tartışmalı coğrafi formasyonlar üzerinde yaratması muhtemel fiili durumların kabul edilmeyeceğini bildirmiştir.

KKTC Dışişleri Bakanlığı’ndan Aralık 2023’de yapılan açıklamada da, söz konusu planın, Kıbrıs Rum liderliğinin Kıbrıs’ın tek sahibi zihniyeti ile hareket etmeye devam ettiğini gösteren son örnek olduğu ifade edilerek, Kıbrıs Türk Halkının Ada’nın etrafındaki sularda da eşit sahibi olduğu hatırlatılmıştır.

KKTC Dışişleri Bakanlığı açıklamasında, Kıbrıs Türk Halkının söz sahibi olmadığı sözde plan ve harita, uluslararası hukuka göre yok hükmündedir ve bizim açımızdan hiçbir geçerliliği yoktur. Tek taraflı faaliyetleriyle Kıbrıs Türk halkının Ada ve etrafı ile ilgili eşit haklarını ihlal etmeye devam eden Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, tüm yapıcı çağrılarımıza rağmen Ada’da ve Doğu Akdeniz bölgesinde işbirliği yerine gerginliği tırmandırmayı tercih ettiğini bir kez daha göstermiştir” ifadeleri kullanılmıştı.

***

Yunanistan'ın hali hazırda 6 deniz mili olan karasularını Avrupa Birliği Mekânsal Deniz Planlama Haritası Ege ve Doğu Akdeniz’de 12 deniz mili olarak göstermektedir. Söz konusu harita Türkiye yok hükmündedir…

TC Dışişleri Bakanlığı, konuyla ilgili 16 Kasım 2024 tarihinde yeni bir açıklama yaparak;

-Türkiye'nin, AB'nin söz konusu çalışmalarını yakından takip ettiği, Ege ve Akdeniz'deki haklarının korunması için gerekli uyarıları ilgili taraflara yaptığı ve tüm tedbirleri aldığı,

-Ege ve Akdeniz için kullanıldığı görülen haritaların yok hükmünde olduğu, bunların fiilen ve hukuken bir sonuç doğurmasının söz konusu olmadığı,

- Hakların ihlal edilmesine müsaade edilmeyeceği bir kez daha vurgulanmıştır.

Türkiye, Avrupa Birliği'nin Mekansal Deniz Planlama Çalışmaları kapsamında Yunanistan'ın 12 deniz mili olarak gösterilen karasularını kabul eden Ege ve Akdeniz deniz yetki alanı haritası için "yok hükmündedir" açıklaması yaptı.

Sonuç olarak, Rum Yönetimi ve Yunanistan’ın, Kıbrıs Türkleri ile Türkiye’nin hak ve yetkilerini gasp etmeye çalışan hukuk dışı adımlar atmaya çalıştıkları, Avrupa Birliği’nin ise bu adımları kendi menfaatleri doğrultusunda, uluslararası hukuku hiçe sayarak teşvik ettiği görülmektedir.

AB Doğu Akdeniz’de Güney Kıbrıs üzerinden ve Ege’de de Yunanistan üzerinden yayılmacı bir plan kurgulayarak Doğu Akdeniz’i ve Ege’yi kendince şekillendirilmeye çalışıyor! AB Güney Kıbrıs ile Yunanistan’ın ‘Denizcilik Mekânsal Planları’ üzerinden KKTC ve Türkiye Cumhuriyeti ile kendince sınır komşu olmaya çalışıyor! Bu konuya bir yıl önce dikkat çektiğim gibi gereken lüzum üzerine bir kere daha dikkatlerinizi çekmek istedim…