İbrahim Güray AYTEKİN / Özel Haber Araştırma


Ceceli aşiretinin beyi olan Emir Bahaddin Caca'nın oğlu olan Cacaoğlu Nureddin Cebrail, 1240'ta Kırşehir'de doğdu. Kırşehir'e büyük hizmetlerde bulunmuş, büyük ve tarihi şahsiyettir. Adı edebileşmiş bu devlet adamı " Cacabey" adıyla ün kazanmıştır.

Kırşehir Beyi iken, Emirhor olan Eseddedin İsyanı'nı bastırdı. Elbistan Savaşı'na katıldı. Orada Mısır Memlük Sultanı Baybars'a esir düştü. Baybars bütün esirleri serbest bırakınca Caca Bey Şam'dan Kırşehir'e döndü. Bir hükümdar gibi Kırşehir'de hüküm süren Caca Bey'in ünü, kısa sürede her tarafa yayıldı.

Selçukluların son yıllarında düzen bozulduğu için iller valiler ile yönetiliyordu. Eskişehir Emiri olarak görülen Caca Bey, bir süre Tokat'ta kaldıktan sonra Kırşehir'e bey olmuştur.

Devletine Üstün hizmetlerde bulunan Caca Bey, kısa zamanda büyükler arasına karıştı. Mevlana, yazdığı mektupta onu övmüş, başarısını tescil etmiştir. Aralarındaki birçok görüşmede de bu konuyu dile getirmiştir. Özel Türkçe konuşan, emirleri ve devlet yazışmalarında Türkçe yazan Caca Bey, kendi idaresinde olan Hacı Bektaş ile de ilgilenmiş, onu himaye etmiştir.

Anadolu'da bir çok hayır kurumu yaptırmıştır. Bu arada Eskişehir'de bir cami ve bir han yaptırmış, 17 cami ve zaviyeyi de onarıma almıştır. Kırşehir'de bu gün bir mimari anıt olarak yükselen Caca Bey Medresesi'ni de yaptırmıştır. Devrin fakültesi gözüyle bakılan bu binada Türkçe eğitimi veriyordu Arapça ve Acem dili ile de eserleri vardır..

Ayrıca İslam Hukuku ile felsefe ve tasavvuf dersleri de öğretiliyordu. Kubbesi açık ve altında bir kuyunun bulunduğu Cacabey Medresesi'nde kuyuya yansıyan yıldızlar incelenir, bunlar üzerinde araştırmalar yapılırdı. Bundan anlaşıldığına göre, bu medrese o dönemlerde astronomi araştırmaları yapılıyor, matematik, fizik, kimya gibi konularda eğitim veriyordu. 1272 yılında inşa edilen medrese uzay bilimleri adına dünya tarihinde kurulmuş ilk okullardan birisidir.Sütunları roket şeklindedir (roketler icat olmadan) ve farklı imgeler mevcuttur.

Cacabey Medresesi Kırşehir emiri Nurettin Cibril Bin Cacabey tarafından 1271-1272 yıllarında bir gözlem evi medrese olarak yaptırılmıştır.

Eser sonradan camiye çevrilmiştir. Birkaç kez onarılmış olup minaresindeki mavi çiniler nedeniyle halk arasında " cıncıklı" camii adı ile anılmaktadır. Medrese kesme taştan yapılmış olup kare planlıdır. İki eyvanlı kapalı avlulu medreseler gurubuna girmektedir. Döneminde astronomi yüksek okulu olarak hizmet vermiştir.

Taçkapının en üstünde yer alan kitâbeden başka giriş kemeri üstünde bulunan tek satırlık kitâbede besmele ve Nahl sûresinin 90. âyetinin baş kısmı yer alır. Bunun altında bulunan ve uçları iki yana dönen diğer kitâbede Âl-i İmrân sûresinin 18 ve 19. âyetleri yazılıdır. Bu yazı şeridiyle kapı kemeri arasına iki satır halinde yerleştirilen, ayrıca sağ köşesine de bir metin eklenen kitâbe ise bazı vergilerin kaldırıldığını bildiren bir emirnâmedir.

W. Hinz’e göre bu kitâbe 1330 yılında yazılmış olmalıdır. Osmanlı döneminde Zilkade 1219’da (Şubat 1805) verilen bir berat ise “Nûreddin Şehid” hayratının gelirlerine daha başka vakıflarla birlikte el koymak isteyen Alâeddin Camii mütevellisinin müdahalesinin önlenmesine dairdir.

Mukarnas kavsaralı iki renkli taş işçiliğinin uygulandığı taç kapısı bulunmaktadır. Kuzeyindeki giriş kapısı işlemelidir, yapıdan ayrı olan tuğladan yapılmış çinili ve tek şerefeli minaresi ilk önce gözlem yeri olarak kullanıldığını göstermektedir.

Ana eyvanda yer alan karşılıklı iki sütun koni ve küre biçimlerinin üst üste bindirilmesiyle oluşturulmuştur. Bu sütun düzenlemesinin Anadolu Türk sanatında başka bir örneği bulunmamaktadır. Cacabey camiinin sol bitişiğinde Cacabey'e ait bir türbe bulunmaktadır.

Caca Bey, 1301 yılında Rum tekvurları ile savaşırken şehit düştü. Naaşı Kırşehir'e getirilerek 1272'de yaptırdığı medresenin yanındaki türbeye defnedildi.

'Cacabey Medresesi, Türkiye'nin en önemli eserlerinden bir tanesi. Ecdadımız, Selçuklu Devleti döneminde 1272 yılında uzayı araştırmak için astronomi GÖKBİLİMLERİ üniversitesi kurmuştur. O nedenledir ki bu çok önemli bir eserdir.

Ulu Önder Atatürk’ün  ‘’Türk çocuğu Atalarınla ne kadar öğünsen yeridir ‘’ veciz sözü de geçmişte ecdadın yaptıklarının Milletimize adeta tarihin damıtım süzgeçlerinden süzülerek gelmiş öz mirasıdır. Bizlerde bu mirasa sahip çıkmalı ve gözümüz gibi koruyup, kollamalı, bakmalıyız.