Türkiye'nin 2004 yılında, %9.9 oranında büyüdüğü açıklandı. Hürriyet gazetesinde Prof. Kızılot'un güzel bir mukayese tablosu yayımlandı. Hani derler ya; Sana bir iyi, birde kötü haberim var diye.

Önce, iyileri belirtilmiş. Faizler % 96'lardan %18'lere indi. Enflasyon % 60'lardan, %9'a düştü. Milli gelir 144 milyar dolardan, 300 milyar doların üstüne çıktı. Kişi başına milli gelir 4.120 dolara yükseldi. İhracat 36 milyar dolardan 64 milyar dolara yükseldi.

Dahası var, Türk Lirasından altı sıfır atılarak, büyük bir reform yapıldı. Sağlık hizmetlerinin, tek çatı ilkesi gerçekleştirildi. Tüm bunlar olumlu gelişmeler.

Madalyonun diğer yanı ise; ithalat 41 milyar dolardan, 97 milyar dolara, dış borçlar 114 milyar dolardan 153 milyar dolara, iç borçlar 36 katrilyondan 224 katrilyona çıktı. Kısa vadeli borçlar ise 16 milyar dolardan 33 milyar dolara yükseldi. Kötü tabloya ilave edilecek, en önemli husus, resmi beyanlara göre işsizliğin %11'e yükselmesidir. Şüphesiz, bu oran, gerçek tabloda doğru değildir. Milyonlarca kişinin aç, açık, aşsız, işsiz gezdiği bir Türkiye gerçeği, ihmal edilemez biçimde önümüzde duruyor.

Son toplumsal olaylar, kapkaç, hırsızlık, dolandırıcılık, para için adam öldürme, cinnet olayları, işsizlik nedeniyle ortaya çıkan bir çöküşün göstergesidir. Milyonlarca işsiz ordusuna, her geçen gün yenileri katılıyor.

İşsiz olan, çoluğunun çocuğunun ekmeğini, yuvasını temin edemeyen fertlerin neler yapabileceğini her gün esefle izliyoruz.

Peki, Türkiye %9.9 büyümüş.....         

Biz plancılar için, büyüme, gelişme, kalkınma farklı anlamlar ifade eder. Büyüme, net-output hasıla artışıdır. İçinde sosyal faktörler yoktur. Aslında, asıl hedef, toplumun, iktisadi, sosyal,  kültürel ve çevresel dönüşümünü ve değişimini sağlayan, topyekün kalkınma olmalıdır.

Olumlu indikatörlerin arasında, Milli gelirin 300 milyar dolara çıktığını ifade ettik. Peki; 964 milyar dolar İspanya, 667 milyar dolar Güney Kore, 970 milyar dolar Kanada, 1.6 milyar dolar İtalya, 1.9 milyar dolar Fransa, 2.1 milyar dolar İngiltere, 4.6 milyar dolar Japonya ve ilk sırada olan ve 11.7 milyar dolarlık ABD'ne neden, göz önünde bulundurmuyoruz. %9.9 büyüme neden, istihdam yaratmadı. Şimdi en fazla sorulan, soru budur. Bir Ekonominin sağlıklı büyümesi, tasarruf-yatırım-üretim-pazarlama (İç tüketim ve ihracat denkleminin) etkin işleyişinden geçer.

Bir ülkede eğer, fertler tasarruf edip, bundan finans kuruluşları (bankalar) yatırıma yönlendirebiliyor, yani yeni yatırımlar yapılarak, istihdam yaratılıyorsa ve bu yatırımların kimileri iç ve dış piyasalarda, tüketmiyorsa, ekonomi çarkı iyi işliyor demektir. Böyle işleyen bir çarktan, yaratılan gelirden, özellikle, Devletin temel politikaları belirlemesiyle, kamu ve özel kesim sosyal amaçlı yatırımlardan, fertlerin adil, yaygın ve daha çok pay alması ile; Toplumun alt yapısı değişir ve sosyal refah denkliği gerçekleşir.

Yani, diğer bir değişle, Büyümenin nimetleri eğer, Sosyal Gelişme projeleri ile Fert Refahına, artı katkı yaratıyorsa, Büyüme anlam kazanır.

Türkiye bu yoldan, oldukça uzaktadır. Nitekim, GSMH Büyüklüğü Bakımından, Dünyada 22'inci sırada bulunan Türkiye, yaşam endikatörleri denilen, standartlarda, Dünyanın 182 ülkesi arasında, 96'ncı sıradadır ki, bu durum oldukça düşündürücüdür.

%9.9 lük büyüme ilk nazarda, moral verici ve cesaretlendiricidir. Hele, Büyümenin son üç yılda, devamlı artı göstermesi olumludur.

Ancak, Toplumun tüm katmanlarıma yaşam standartlarını iyileştirmeyen, ferdi refaha dönük olmayan büyümesinde fazla bir anlam iade etmediğinin altını çizmeliyim.