5 Kasım, Başbakan Ecevit’in ölüm yıldönümüdür. Ben DPT’de görev yaparken, 1974’te ve 1978’de Sn. Bülent Ecevit’in başbakanlığı döneminde, kendisini yüzyüze tanıma imkanı buldum. Birkaç defa, Başbakan olarak, kendisine yazı imzalatmak üzere makamına gitmiştim. O zamanlar DPT ile Başbakanlık aynı binalarda olup, bir koridordan geçiliyordu. Özel kalem beni alıp, Başbakan Ecevit’in yanına götürdü. Beni görünce, büyük bir nezaketle ayağa kalktı, adımla hitap ederek; “Selçuk Bey size çok zahmet oldu, lütfen nereyi imzalayacağımı gösterin” dedi. İmzadan sonra çay ikram etmek istedi, teşekkür ettim ve hiç mecbur olmadığı halde beni kapıya kadar geçirdi. Son derecede karizmatik, değerli, kararlı bir liderdi. Hareketlerinde zarafet ve dirayet olan bir devlet adamıydı.
Menderes, Demirel, Ecevit, Özal, Erdal İnönü, Mesut Yılmaz şimdikilere bakıldığında, kıyas kabul edilmeyecek derecede, gerçek lider ve devlet adamı özelliklerine sahiptiler. Ben Merkez Sağ’da, ANAVATAN Partisinde Milletvekili olarak 19. Dönemde görev yaparken, Sn. Ecevit DSP ile TBMM’de 7 Milletvekili ile temsil ediliyordu. Dış politika görüşmelerinde parti başkanı olarak grubu olmadığından, kürsüde kendisine 5 dakika söz veriliyordu. Oysa Kıbrıs, Avrupa, Orta Doğu ezcümle tüm Dış politika ve dünya meselelerinde derin bilgi ve birikime sahipti. Bir defasında, Meclis kürsüsünde konuşurken, Başkan sözünü kesince, ayağa kalktım, “Sn. Başkan, Sn. Ecevit, fevkalade önemli konuları dile getiriyor. İstifade ediyoruz, bilgi alıyoruz, lütfen kendisine daha uzun konuşma hakkı veriniz”. Bu sözüm üzerine Başkan, Ecevit’in konuşmasının devamı hususunda, Mecliste oylama yaparak, devam ettirdi.
Türkiye’nin hayati sorunu olan Kıbrıs konusunda müdahale kararını veren ve Türk askerinin adaya ayak basmasını sağlayan Sn. Ecevit’tir. Kendisine atfedilen Kıbrıs Fatihi unvanı hakkıdır. 1999 seçimlerinden sonra, bir gün Başbakanlığa değerli arkadaşım, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sn. Hüsamettin Özkan’ın yanına gittim. Çay içerken Özel Kalem’den Başbakan’ın geldiğine dair bilgi verildi. Ben Hüsamettin’e, “Sn. Ecevit’i görüp, kısaca tebrik etmek, hayırlı olsun demek istiyorum” dedim. Hüsamettin Başbakan Özel Kalemine iletti. Ecevit, “Sn. Maruflu hemen gelsin” demiş. Bu sefer yanına, DPT Uzmanı olarak değil, Milletvekili unvanı ile giriyordum. Aynı sıcaklık, aynı samimiyet ve zarafet içinde beni kabul etti, çay söyledi, günün politik meseleleri hakkında görüş teati ettik.
Bülent Ecevit, CHP’nin ve DSP’nin Genel Başkanı ve Başbakanı olarak yerini dolduran, güzide özelliklere sahip, ülkemize değerli kalıcı ve unutulmaz hizmetler veren insandı. Sanattan, şiirden, kültürden, edebiyattan, klasik müzikten, opera ve baleden anlayan, bunları yakinen takip eden, bunun dışında devletin sorunlarına hakim, uzak görüşlü, kararlı ve İngilizceyi fevkalade üstün düzeyde bilen bir Devlet Adamıydı. DPT’deyken birçok defa Milletlerarası toplantılarda Türkiye delegasyonunda birlikte bulunma fırsatını edinmiştim. Devlet adamı olmak, öyle demekle olmuyor. Bambaşka birikim, bilgi kültür, görgü ve kararlılık, kısacası çap istiyor. Yaşayan ve ülkeyi yöneten veya yönetecek olan insanların Sn. Bülent Ecevit’ten öğrenecek birçok hususları vardır. Mekanı cennet olsun.