Yıl 1999, 18 Nisan 1999’da yerel ve genel seçimler birlikte yapılacak... 3 ay önce, ANAP’ın Genel Başkanıyla görüştüm. “Senin Milletvekilliğine devam etmeni istiyorum” dedi. Ben de, yasal süresi içinde dosyamı hazırladım, Milletvekilliği adaylık paramı yatırdım, Yüksek Seçim Kuruluna gönderilmek üzere, partime teslim ettim. Seçimlere 1-2 ay kala siyaset arkadaşım Sn. Nihat Şen aradı; “Milletvekilim, hayırlı olsun, Kadıköy’e Belediye Başkanı Adayı oluyorsunuz”, dedi. “Haberim yok, yanlışınız var, ben Milletvekili adayıyım” dedim. Akabinde, Sn. Genel Başkan Conrad Otel’deki süitine çağırdı. Yanında Büyükşehir Adayı Sn. Ali Talip Özdemir’de vardı. “Selçuk, senin Kadıköylü Zühtü Paşa’nın ve Müderris (Profesör) Maliye Nazırı Mehmet Ziyaeddin Maruflu’nun torunu olduğunu biliyorum. Bu nedenle seni Milletvekili listesinden çıkardım ve Kadıköy’e Belediye Başkan adayı yaptım” dedi. Bu benim için şok bir karardı. Benim yerime, Sn. Ediz Hun’u koydular ve kendisi seçildi. “Efendim, ben makro düzeyde tüm ülkem için politika yapmayı yeğliyorum, yerel yönetim yöneticiliği benim işim değil”, dedim. Eğer Milletvekilliği adaylığında bir sıkıntı varsa, ben bu dönem hiçbir yere aday olmuyorum”, dedim. Sn. Genel Başkan yanağımı okşadı, “bu sana partimizin verdiği fevkalade önemli bir görevdir”, dedi ve benim Kadıköy Belediye Başkanlığı Adaylığım ilan edildi.
Doğrusunu söylemek gerekirse Belediye Başkanlığı benim sevineceğim ve arzu ettiğim bir hadise değildi. Başa gelen çekilir dedik. Teşkilatla, siyaset arkadaşlarımla yaptığımız yoğun ve yorucu bir seçim kampanyasına giriştik. Gerçekten Kadıköy benim ecdadımın şehriydi. Yetenek ve kapasitemle hizmet ederim ve Belediye binasına da ANAP bayrağını dikeriz, dedim. Bu arada, benim adaylığım ilan edilince, bizim teşkilatlardan aleyhimde bazı hareketler oldu. Tabiatıyla bu olaylar başarımızı gölgeledi. Bunlara girmek istemiyorum. Kadıköy Belediye Başkanlığı Adaylığı benim değil, parti liderimin tercihi idi. Netice itibariyle gezmedik yer bırakmadım. Benimle siyaset yapanlar bilir, çok yüksek tempo ile gece ve gündüz çok defa da ev ev, mahalle mahalle yürüyerek çalışırdım. Seçim kampanyasında yerel yönetimin ve çevre faktörlerinin temel prensiplerinden taviz vermeden, olmadık vaatlerde bulunmadan, yanlış gördüğüm, her hususu belirterek, bazılarının menfaatlerine ters düşmesine rağmen, doğru bildiğim hususları söyleyerek kampanya yürüttüm.
Esasen modern ve medeni bir şehir olan Kadıköy’de çevre, yeşil alanlar, parklar, kurbağalı dere projesi ve sağlıksız yapılaşmanın durdurulması hususları öncelik taşıyordu. Ben Kızıltoprak’ta Hacı Kamil Bey çıkmazında büyükbabamdan kalan ahşap, tahta bir köşkte büyümüştüm. Kızıltoprak’ın o nefis yeşillikler içindeki dokusunu hala özlerim. Bu nedenle, çarpık şehirleşmenin olmadığı, yüksek katlı iğrenç beton yığınlarının yer almadığı ve tüm mevcut boş alanların parka dönüştürüldüğü ve hatta Kadıköy’ün ortasında bir stadyumun bulunmadığı bir Kadıköy projeleri ile halkın karşısındaydım. Seçim öncesi yapılan anketler açık ara önde olduğumu gösteriyordu. Rakibim Belediye Başkanı uzun süredir görevdeydi. (tam 25 yıl kaldı) Netice itibariyle kavgasız, seviyeli, nezaket ve terbiye sınırları içinde, kaliteli bir seçim kampanyası geçirdik. Seçimler bitti, oy sayımları gece Cafer Ağa spor salonlarında yapıldı. Adalet mensupları ve görevliler sayımda bulunuyorlardı. Partilerin ise gözlemcileri vardı. CHP, MHP, Refah Parti Müşahitleri hiçbir yere ayrılmadan, sayımları beklediler. Doğrusunu söylemek gerekirse, bizim ANAP’tan görev yapan, yeterli sandık görevlisi yoktu veya gelip ayrılmışlardı. Ben ve yanımdaki arkadaşlarla birlikte bir sayım yerinden diğerine koşarak yetişmeye çalıştık. Bu vesile ile Sn. Nihat Şen, Sn. Yusuf Talay, Sn. Necdet Özyılmaz, Sn. Erkan Turnalı, Sn. Behiç Çetin, Sn. Mehmet Timuçin, Sn. Halil Öner, Sn. Celal Morkoyun, Sn. Özcan Dündar, Sn. Hatice Çalkın, Sn. Gürbüz Çehreli, Sn. Mehmet Ali Orgül, Sn. Cengiz Korkut, Sn. Hüsnü Diken ve diğer arkadaşlarıma kampanya çalışmaları dolayısıyla teşekkür ediyorum.
Türkiye’de seçimler bitmiş, sayımlar yapılmıştı. Ancak, Kadıköy’de sayım 2-3 gün daha devam ediyordu. Gece Cafer Ağa Spor Salonunda bölge bölge torba sayımları devam ederken bir gürültü koptu. İçeriye bir güruh girdi. Ellerindeki oy torbalarını rastgele salona fırlatmaya başladılar. Ortalık toz duman içinde karıştı. Düzensizlik ve ciddiyetsizlik aşikardı. Arkadaşlar, bunlar seçimi kaybedeceğini anlayan mevcut belediye başkanının tayfaları dediler ve bu gelen torbalardaki oyların yasal olmadığını ifade ettiler. Neticede seçimlerden iki gün sonra, seçim kurulundan bir telefon aldım. Hakim, “Sn. Maruflu, tebrik ederim seçimleri kazandınız, lütfen Bahariye’deki Adliye binasına geliniz, mazbatanızı hazırlıyoruz” dediler. Bu arada, rakip partinin teşkilatı ve delegeleri hakimin etrafındaydılar. Oldukça kalabalıktılar. Hakim bana dönerek, “Sn. Maruflu tekrar oyları saydık, maalesef, siz değil, hali hazır belediye başkanı kazandı” dedi. Bu anlaşılmaz bir durumdu. Biz seçimleri kazandığımızdan adımız gibi emindik. Partimin içinde yapılan ters çalışma ve ihanetlere rağmen, ilerideydik. Benim partimin genel merkezi nezdinde Yüksek Seçim Kurulu’na itiraz ettim. Ancak, yeterli cevabı alamadım. “Yahu yüzlerce itiraz talebi var, hangisine bakacağız” dediler ve göz göre göre, çok fazla da, arzu etmememe rağmen, Kadıköy Belediye Başkanlığı seçimini kaybetmiş olduk. Seçimlerden sonra bana birçok mektup ve telefon geldi. Hatta birçok insanla da, yüz yüze geldim. Hepsi bana, “Sn. Maruflu, siz Kadıköy Belediye Başkanlığı seçimini kazandınız ama, kazandırılmadınız, sizin yerinize bir başkası geldi” dediler.
2014 yerel seçimleri ile ilgili olarak oy sayımlarında, bazı tutarsızlıklar, elektrik kesintileri olduğunu duydum. Vatandaşın oyunun ne ölçüde sayıldığı konusunda, yaşadığım bu olaydan ders alarak ciddi endişelerim vardır. Demokrasi ve Milletin iradesi adil, şeffaf ve doğru olarak tecelli etmelidir.