Birinci Dünya Savaşından  mağlubiyetle  çıkan Osmanlı Devleti, galip devletlerle Mondros Ateşkes Antlamasını imzaladıktan (30 Ekim 1918) bir hafta sonra İstanbul  işgal edilmiş, kısa sürede  ülkenin her yeri işgal edilmişti.

İngilizlerin ve Fransızların teşviki ile İzmir’e çıkan Yunanlılar Ege Bölgesinde işgallerine devam ediyordu. İnönü Savaşlarında galibiyetler elde edilmiş olsa da, Yunanlılar ilerlemelerini sürdürüyordu. Kütahya-Altıntaş muharebelerinde Yunanlıların durdurulması mümkün olmamıştı.

 İngilizlerden sürekli silah, savaş mühimmatı ve araç desteği alan Yunanlılar karşısında daha fazla zayiat vermemek ve ordunun iyice hazırlanması amacıyla, Mustafa Kemal Paşanın emriyle ordu Sakarya Nehri’nin doğusuna çekildi. Yunanlılar  Eskişehir, Afyon ve Kütahya’yı işgal etti, Ankara yakınlarına kadar geldi.  Bu işgaller ülke genelinde büyük üzüntü yarattı, TBMM’de sert tartışmmalara sebep oldu.

Bütün bunlar olurken Saltanat ve Hükümet işgalcilerin esiri olmuş, ülke genelinde bürokrasi ellerinde olduğu için, olabildiğince işgalcilerin emirlerini yerine getiriyorlardı.

Böyle bir ortamda ve şartlarda  15 Temmuz 1921 tarihinde, Ankara’da Maarif Kongresi yapıldı.

Kongre öncesi Mecliste, Kadın ve Erkek öğretmenlerin bir arada çağrılmaları, bir arada oturmaları ve yapılacak masraflar gibi konularla ilgili  tartışmalar oldu. Özellikle Milli Eğitim Bakanı  Hamdullah Suphi Tanrıöver’e  sert eleştiriler yapıldı.

Mecliste  savaş zamanında  olunduğunu,  suikast tehlikesi sebebiyle  Mustafa Kemal Paşa’nın Kongreye katılmasının sakıncalı olabileceği veya Kongrenin ertelenebileceği gibi konular ele alındı.

Hamdullah Suphi Bey Atatürk’e Kongreyi erteleme konusunu sorar. Atatürk, erteleme, kongreye katılacağım ve konuşma yapacağım der. Nitekim cepheden gelir ve Kongreyi bizzat açar  ve yaptığı tarihi konuşmasında yeni kurulacak devlette uygulanacak  eğitim esasları, hedefleri konusunda önemli mesajlar verir. Atatürk konuşmasında  öğrenciler ve öğretmenler için neler düşündüklerini, onlardan neler beklediğini ifade etmiştir. Onlardan bağımsızlık ve  yeniliklerin  bekçiliğini yapmalarını ve yeni kurulmakta olan devletin çağdaşlaşma yolundaki hedeflerinde, hiçbir şeyden çekinmeden, korkmadan ilerlemelerini istemiştir.

Büyük Atatürk Kongrede  Muhterem Hanımefendiler, Beyefendiler  diyerek genele hitabederek  başladığı  konuşmasında  Bugün Ankara; Milli Türkiye’nin “ Maarif Eğitimi’ni” kuracak olan Türkiye Kadın ve Erkek Öğretmenler Kongresi’ni toplamasıyla övünmektedir.... Dikkatle hazırlanmış bir  milli eğitim programı oluşturmaya ve var olan eğitim örgütümüzü bugünden daha yararlı bir şekilde çalıştıracak ilkeleri hazırlamaya zaman ayırmalıyız ve çalışmalıyız....Şimdiye kadar takip olunan tahsil ve terbiye usullerinin milletimizin gerilemesinde en önemli etken olduğu kanaatindeyim. Onun için bir milli terbiye programından bahsederken; eski devrin saplantılarından, boş inançlardan sıyrılmış, yabancı düşüncelerden, Doğu’dan ve Batı’dan gelebilen etkilerden bütünüyle uzak, milli ve tarihi karakterimize uyan bir kültür kastediyorum.... Gelişi güzel izlenecek bir yabancı kültür şimdiye kadar izlenen yabancı kültürlerin yıkıcı sonuçlarını tekrar ettirebilir...Silahıyla olduğu gibi beyniyle de mücadele etmek zorunda olan milletimizin, birincisinde gösterdiği gücü  ikincisinde de göstereceğinden şüphem yoktur.” Demiştir.

Bir kaç gün süren ve Milli Eğitim Bakanı Abdullah Suphi Tanrıöver tarafından tertiplenen    Maarif Kongresinde   Kadın ve Erkek öğretmenler  Cemiyeti de  aktif rol almıştı.  Kongreye  180 civarında  kadın ve erkek öğretmen katılmıştır. Kongreye  öğretmenlerin yanında okul müdürleri de davet edilmiştir.

Kongreye katılan  misafirlerin arasında Ziya Gökalp, Halide Edip Adıvar,Yakup Kadri, Adnan Adıvar, Yusuf Akçora, Ruşen Eşref, Mahmut Esat gibi isimler de vardı.

Birinci Maarif Kongresi eğitim ve Milli Mücadele tarihimizde önemli bir yere sahiptir.  Bir çok bakımdan önemli özellikleri olan Kongrenin üç özelliği dikkat çekicidir : Birincisi, savaş zamanında bile, bütün olumsuz şartlara rağmen Atatürk’ün kararlılığı ile  Kongrenin  yapılmış olması.  İkincisi,  Atatürk’ün cepheden gelip, bu kongreyi bizzat açması ve kongre konuşmasında  yeni kurulacak devlette uygulanacak  eğitim sisteminin esaslarını belirtmesi, yol haritasını çizmesidir. Üçüncüsü de; Kongrenin  işgal altında bulunan  ülkemizde,  işgalcilerin kontrolünde olan Osmanlı  Devlet Bürokrasisin  eğitim gibi birçok  alanda halen hüküm sürdüğü bir zamanda yapılmış olmasıdır.

Büyük Önder, birçok konuşmasında eğitimin önemini belirtmiş, öğretmenlerin nesillerin yetişmesinde ne kadar önemli olduklarını belirtmiş, onları onore etmiştir.

 TBMM kurulduktan 13 gün sonra  (6 Mayıs 1920 ) Maarif Vekilliği ( Milli Eğitim Bakanlığı ) kurululmuştur. 25  Kasım 1920’de  öğretmen açığını kapatmak için, öğretmen ve öğrencilerin askerlik yükümlülükleri ertelenmiştir.

“Cumhurbaşkanı olmasaydım, Milli Eğitim Bakanı olarak eğitim davasına hizmet etmek isterdim “  diyen  Büyük Önder Eğitimin önemini daha başka nasıl anlatabilirdi?