Uzun bir sessizlik döneminden sonra KKTC Polis Genel Müdürü Günay Ozan dün nihayet şimdiye kadar yazılıp çizilenler konusunda içini dökerek basın mensuplarına bazı açıklamalarda bulundu… Polis teşkilatımızın yıpratılmak istenmesine, içinde karışıklıklar yaratılmasına elbette ki bizler de karşıyız… Zaten yıllardan beridir polisin sivile bağlanması bahane edilerek, özellikle askeri kurumlarımız hedef alınır ve planlı bir şekilde yıpratma kampanyaları yapılırdı… Dış güçlerin de büyük etkisi altında olan bu tür eylemler şimdiye kadar kamuoyundan hiçbir zaman prim görmemişti, zaten bundan sonra da biz şahsen göreceğine inanmıyoruz… Sayın Ozan’ın polis terfi ve nakilleri ile ilgili geniş açıklamasına değinmek istemiyorum… Elbette ki kendince haklı nedenleri vardır ve hiçbir kimsenin de baskısı olmadan bir takım kararlar alınmış olabilir… Ama polis Genel Müdürü’nün bir takım yasal boşluk ve sistem hataları yüzünden meydana gelen kargaşayı ve noksanlıkları da basının üstüne yüklemeye çalışması da, polisi karıştırmak isteyenlerin niyetleri gibi abesle iştigal etmektedir! Bir kere basınımızın büyük bir bölümü her türlü siyasi etkilenmelere rağmen iyi niyetlidir ve değil polisi yıpratıcı, yıpratmak isteyenlere karşı da bir mücadele göstermektedir… Ama basın organları ve mensuplarının da asal mesleği tabi ki ilk kaynak olarak vatandaştan aldığı duyumları araştırarak, kamuoyunu bilgilendirme ve eğer hatalı bir yöntem ve sistem olduğunda da düzeltilmesi yolunda katkı koymaktır! Bu konuda eleştiriler yönelten basın organları da polis teşkilatında görevli çalışanlardan aldığı duyumları kamuoyuna yansıtma görevini üstlenmiş ve bunda da sistem bozukluklarını varsa hatalı kararların düzeltilmesi için katkı koymaktan başka bir niyet taşımamıştır! Eğer Sayın Ozan’ın dediği gibi polis teşkilatı kasıtlı olarak yıpratılmak isteniyorsa bunu basın değil, teşkilatın kendi içinde ki şikâyetçi çalışanlar grubu yapmaktadır! Bazı yayın organları belki üslup olarak ağır manşetler kullanmış olabilir ve belki de bu yöntemle kamuoyunda ses getirmek istemiş olabilir ama, polis teşkilatı gibi kutsal saydığımız, her zaman kendi öz malımız gibi korumaya çalıştığımız bir kurumun yıpratılma görevi misyonunu üstlendiğini de kabul etmemiz mümkün değildir.. Onun için eğer hatalı bir uygulama ve karar alınmışsa, Sayın Ozan’ın da dediği gibi gözden kaçmış bir kusurda bulunulduysa bu düzeltilir ve baş tacımız olan bu kurumumuzun daha fazla yıpratılmansının da önüne anında geçilir… KKTC, daha çok genç ve yeni bir devlettir… Elbette ki sisteminde de, kurumlarında ve organlarında da bir takım eksiklikler ve kusurlar olacaktır… Burada amaç, birinin diğerini yıpratmak değil, eksik ve gediklerin işbirliği içinde kapatılması olmalıdır… Bu eksikliklerin giderilmesi ve daha oturmuş bir devletin ortaya çıkarılması da yine ancak basının katkı ve göreviyle mümkündür… Her yazılan haber ve yorumun hemen akabinde basını günah keçisi yapmak büyük hatadır ve bizce sadece hedef şaşırtmaya yönelik bir sistemdir… Belki haber yaparken, manşet atarken basının üslubunda bir takım olmaması gereken sertlikler ve yanlış anlaşılmalara yol açacak ifadeler olabilir ama bu bile basına saldırmaya, basını her olayın suçlusu olarak göstermeye hak sahibisiniz demek değildir! Şunu hiç kimse unutmasın; Basınına sahip çıkan, ters görüşlerine rağmen basında çıkanlara saygı gösteren ve kendine düşen payı alan, basını bir katil olarak değil de bir düzeltmen olarak görenler ve bunu içine sindirebilenler daima kazanmıştır ve kazanmaya devam edecektir… * * * Geçenlerde bir genç polis kardeşimizle sohbet ediyoruz; “Abi diyor, geçenlerde bir telefon geldi nöbetteyken… Vatandaşın evinin önündeki elektrik direğinden kıvılcımlar çıkıyormuş, elektrik kurumunu aramışlar kimse gelmemiş… Bizden birini istedi, görev bana çıktı… Kapının önünde bekliyorlardı, vatandaş büyük bir huzursuzluk içindeydi ve bizden rica etti… Direkteki kıvılcımlar geçene kadar kapısında nöbet tutmamızı rica etti” * * * Görüyor musunuz vatandaşın polis örgütüne güvenini? Siz hiç merak etmeyin beyler, halkın polisine olan güvenini şimdiye kadar kimse yıpratamadı şimdiden sonra da kimse bunu başaramaz…