Nedense yılların negatif etkisiyle oluşmuş duygu ile Batıya karşı eksikliklerimizi abartarak kendimizi aşağılama ve suçlama hastalığımız vardır. Üstelik bu önemli rahatsızlık hafif tedavilere cevap vermeyecek kadar kronikleşmiştir de.

 

Şimdi ulaştığımız aşama Osmanlı batılılaşma gayreti ile yerleşen, güçlü Cumhuriyet devrimlerinin dahi tam anlamıyla tedavi edemediği bu kronik rahatsızlığın mutlak tedavisini gerektirmektedir. Bu olmazsa olmaz bir koşuldur ve tartışılması dahi gereksiz bir postulattır.

 

Eğer bu rahatsızlığımızı alt etmeden  müzakere masasına oturursak taviz nitelemesinin de çok hafif kalacağı kayıpları güle oynaya vererek masadan korkulandan daha kişiliksiz bir AB üyesi olarak kalkarak bir daha Türklük şuurunu aklımıza bile getiremeyecek kadar törpülenmiş bir bölge federasyonu oluveririz korkusundayım.

 

O halde bu kronik rahatsızlığın üstesinden hızla gelebilmek için belli bir irade beyanını Ulusça benimseyip ona göre uygulamaya geçmemiz gereklidir. Bu irade beyanı da şu unsurları kapsamalı ve tavizsiz uygulanmalıdır.

 

_     Gerek AB üyeleri gerekse diğer Batılı devletler Türkiye'yi kendi gayretleri ve kendi yöntemleri ile tanımalıdırlar, yani nasıl biz yıllardır onları yegan yegan tüm özellikleri ile tanımak için gayret sarf etmiş, bir çok değerli beynimizi bu ülkeler üzerinde uzmanlaştırmak için angaje ederek büyük bir boz madde yatırımı yapmış isek, bir çok parlak gencimizi bu ülke üniversitelerinde okutup pek çoğunun Türkiye için kayıp olmasına göz yummuş isek artık onların da bu tarz fedakarlıklara katlanma ve kendi hesaplarına Türkiye'yi tanımaya çalışmaya başlamaları gereklidir.

_     Bunun diğer yönden görüntüsü ise artık Türkiye ve Türklerin kendilerini muasır medeniyete ulaşmış ülkelere ve özellikle AB ülkelerine tanıtma gayretlerinden vazgeçmeleri olacaktır.Tanımak isteyenler istedikleri yöntemlerle kendileri tanısınlar,bizim yıllarca bu konudaki uğraşlarımız yeterince etkin olsaydı bugün hala "biz sizleri yeterince tanımıyoruz" diyebilen sözde dostlar olmazdı.

_     Yani "Ben Ermeni soykırımı yapmış bir devletin devamı değilim,ayrıca tarihte de böyle bir soykırım olmamıştır, bunun böyle olduğunu sizlere ispat gibi de bir yükümlülük taşımıyorum buyurun kendiniz ülkemde ne tetkik edecekseniz ediniz sonra beni ikna edecek deliller bulabilirseniz oturur konuşuruz aksi halde beni bu konuda masaya davet edemezsiniz bu gibi iddiaları dikkate almamıza devlet olma ciddiyetimiz engeldir" diyebilmeliyiz.

_     Aynı şekilde "Biz saygın bir Devlet olarak saygın kabul ettiğimiz İngiltere ve Yunanistan Devletleri ile iki antlaşma imzalayarak halkının %30 u Türk olan Kıbrıs'ta %70,%30 Rum-Türk oranına göre tüm devlet düzeni ve meclisi oluşturulacak bir Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kuruluşunu imza altına aldık ve hayata da geçirdik. Fakat bu Cumhuriyette önce Rumlar çoğunluklarını kullanarak meclisi ve sistemi çalışmaz hale getirdiler,sonra da kendi içlerinde bir ihtilalle idareyi tamamen ele geçirerek Türkleri katletmeye giriştiler, bu noktada imza sahibi diğer iki garantör Devlet ayak sürüyünce Türkiye garantörlük haklarını kullanarak asker gücü ile Türkleri katliamdan kurtardı. Tüm Dünya ihtilalci Rumları Devlet olarak tanıyınca Kıbrıs Türkleri de kendi bölgelerinde kendi Devletlerini kurdular,şimdiki durum budur ve ancak ya ilk anlaşmalardaki iki unsurlu devlet düzenine ya da federasyonlardan oluşmuş bir Kıbrıs Konfederasyonu düzenine geçilmeden Türkiye GKRY tanıyamaz ve KKTC bağımsızlığından vazgeçemez." Deyip konuyu kendilerinin de tetkik edip anlamaları ve bu netlik dışında bir isteğin Türkiye için masada konu edilmeyeceğini kabul etmeleri gerekir.

_     Bunun gibi AB katılım müzakerelerinde Türkiye gerçeklerini AB nin tanımamasından doğan bir çok husus yer almakta ise de kendi gayretleri ile masanın diğer yanında oturan Ülkenin de özelliklerini öğrenirlerse birçok konu çok kısa zamanda mutabakata ulaştırılabilir.

_     Doğal olarak AB ülkelerinin "özellikle kodamanlarının" çok iyi bildiği "belki de biz Türklerin birçoğundan fazla" ve Türkiye'deki angaje çığırtkanları vasıtasıyla üç yıldır her fırsatta "TÜRKİYE TÜRKLERE BIRAKILAMAYACAK KADAR ÖNEMLİ BİR ÜLKEDİR" diye dile getirttikleri büyük değerlerimiz hiçbir şekilde müzakere masasının konuları arasına sokulmayacaktır.Zira bunlarla ilgili AB açısından koruyucu tedbirler daha önce çıkarttırılan uyum yasaları içinde çözümlenmiş durumdadır.

_     AB nin çok iyi bildiği fakat bir türlü üstesinden gelemediği Türkiye'de ordunun siyasal etkinliğinin kırılması ve bu güçlü silahlı kuvvetlerin AB etkisi altına alınması konusunda da yeniden ve net bir fikir beyanı ile bu konuyu da masadan uzak tutmaya gayret edilmelidir.