Türkiye’de enderde olsa bazen güzel şeylerde oluyor. İzmir Devlet Senfoni Orkestrası 2020 içinde gerçekleştirdiği konserde, Aşık Veysel için bestelenen dört bölümlük “İnsanlık” senfonisini icra etti. Veysel 1884 yılında Sivas’ın, Şarkısla İlçesi’nde dünyaya gelmiş, 1973 yılında da aramızdan ayrılmıştır. 10 yaşında geçirdiği bir hastalık sonucu görme yeteneğini kaybetmiştir. 

Mülkiye’de okurken, fakültemizin, sanat ve kültür faaliyetleri çok yoğundu. Mülkiyeliler, sadece ekonomi, idare, hariciye, maliye, hukuk, anayasa, devlet yönetimi, lisan alanlarında değil, sanat ve kültür alanlarında da üstün niteliklerle yetişirlerdi. Bu bağlamda birçok ünlü sanatçı gibi Aşık Veysel de Mülkiye’ye gelmişti. Çok iyi anımsıyorum, çok etkileyici bir konser vermişti. Veysel’in, şiirleri, müzik besteleri, inanılmaz derecede çok sesli orkestralara icra için uygundu. İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’nda, aynı zamanda trombon sanatçısı olan Ekin Eti de, Veysel gibi Sivaslı olup, onun için bir senfoni bestelemiştir. Bu muhteşem konseri İtalyan Maestro Alexandra Cedrone yönetti. Veysel’in, şiirlerini Devlet Tiyatrosu sanatçısı, Nurettin Sönmez, harika ses tonu ile seslendirdi. Veysel’in “Benim sadık yârim kara topraktır.”, “Ben görmüyorum, ama gönül gözü ile görüyorum”, “Uzun ince bir yoldayım”, “Güzelliğin beş para etmez, şu bendeki aşk olmasa”, “Veysel gider, adı kalır, dostlar beni hatırlasın” deyişlerini, huşu içinde, zevkle izledik. Gerçek sanatçı Ekin, eserinde, Veysel’in inanç ve özelliklerini harika biçimde yansıtmıştı. 

Veysel, her zaman “Ben önce Türküm, diğer niteliklerim sonra gelir” diyordu. Veysel, bu yüce vatanda, her türlü ayrışmaya, bölünmeye şiddetle karşıydı. Onun için sadece insanlık önemliydi. Veysel sadece şair, sanatçı değil, insanlık ve medeniyet üzerindeki fikrileriyle, bir filozoftu. Eserde, “Anadolu Nefesi”, “Yola Gidiyorum”, “Birlik Destanı” bölümlerinin içinde, en dikkat çekici olanı, Veysel’in derin bir Atatürk Sevgisini terennüm eden “Atatürk’e Ağıt” partisyonuydu... Çok etkileyici olan, bugün yaşadığımız topraklardaki kazanımlarımızı Atatürk’e borçlu olduğumuzu hissettiren “Atatürk’e Ağıt”ı mutlaka dinleyiniz.  

Bu konseri sadece biz Türkler değil, tüm dünya klasik müzik otoriteleri, hayranlıkla, huşu içinde dinliyorlar. Veysel’in şiir ve bestelerinde, müziğin emsalsiz, etkileyici, büyülü derin romantizmini, her şeyimizle hissediyor, duygulanıyoruz. Belki de, klasik müzik orkestralarına, yadırganmadan monte edilebilecek, nadir eserlerden birisi de, Veysel’in yapıtlarıdır. Dinlerken, Veysel sizi alıp, başka dünyalara götürüyor. 

Konserin ikinci bölümünde ise, İtalyan besteci ‘Respighi’nin’, gene bir dünya şaheseri olan “Saba Melikesi Belkıs” adlı eseri sunuldu. Üç bölümden oluşan, bu muhteşem eserin, özellikle final bölümü unutulmazdı. İzmir, Türkiye’de her çağdaş konuda olduğu gibi, klasik müzik performansları, bilhassa izleyicisi açısından gene ön sıraları alıyor. Klasik müziği geliştirmek, her şehrimizde, Devlet Senfoni Orkestraları kurmak, konservatuvarları çoğaltmak, Türkiye için, bir medeniyet projesidir. 

Geçtiğimiz yıl Londra’da, her zaman yaptığımız gibi kültür merekiz olan ‘Barbican Hall’a gidiyorduk. Londra Senfoni Orkestrasının konserini izleyecektik. Otelimizin önünde bindiğimiz, taksinin şoförüne, Barbican deyince, adam “Bu gece Rahmaninof’un Piyano Konçertosu var, geçen gecede, biz eşimle harika bir Bethooven konseri izledik” dedi. Bizim taksicilerden böyle bir şey duyabilir misiniz?... 

Aşık Veysel için düzenlenen konseri hazırlayanları, İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’nı candan kutluyorum. Bu meyanda, ülkemizde, sanat ve kültüre duyulan gereksinimi karşılayan TRT 2 sanat kanalına teşekkür ediyorum.