AKP, kongresini her siyasi partinin yaptığı gibi gerçekleştirdi. Türk kamuoyu ve basını bu kongreye özel bir ilgi gösterdiler. Kongre düzenli protokol kaidelerine riyat edilecek, katılanları rahat ettirecek tarzda, olumlu bir şekilde gerçekleştirilmiştir. AKP kongresinin odak noktası, her zaman olduğu gibi, Genel Başkan ve Başbakan Sn. Tayyip Erdoğan’dı. Türkiye’nin kaderine el koydukları 11 yıllık iktidar döneminde yaptıklarını, geniş biçimde ifade etti. Ekonomi, dış politika, aktüel – güncel sorunlar, eğitim, konut, sağlık, çevre konularının yanı sıra muhalefetin durumuna değindi ve eleştirilerde bulundu. Herhalde aldığı eğitimden ve yetişme şeklinden olsa gerek, kabul edilmelidir ki, Sn. Erdoğan güzel, etkili konuşan insani duygulara ve yüreklere hitap eden bir hatiptir. O kadar etkili konuşuyor ki, toplantılarda bulunanları ağlatabiliyor.
Bir siyasetçi olarak, gerek kendi partim ANAP’ın, gerekse diğer partilerin kongre ve kurultaylarına zaman zaman iştirak etmişimdir. Liderlerin çıkıp konuşmaları, partilerine moral verici, birleştirici, bütünleştirici mesajlar vermeleri normaldir. Her lider böyle yapmaktadır. Asıl önemlisi, liderlerin Türkiye ve dünya meseleleri hakkında mesajlar vermeleridir. Hele 11 yıldır iktidarda olan bir parti kongresi yapılıyorsa, liderin verdiği mesajlar ve söylemler çok çok daha fazla önemlidir. Basın ve medya AKP Büyük Kongresinde, Cumhuriyetin 100. yılı olan 2023 hedefine ilişkin yol haritasının, vizyon ve misyon projeksiyonlarının verileceğini devamlı olarak yazdılar. Doğrusu bende, bu fikirleri merakla bekledim. AKP lideri daha çok 11 yılda yaptıklarını (yapamadıklarını değil) vurguladı. 2023 hedefi yerine de, 2071 hedefini gösterdi. Örneğin Cumhuriyet’in 100. yılında, 2023’te nasıl bir Türkiye tablosu ile karşılaşacağız? Benim daha öncede ifade ettiğim gibi, 4 trilyon $ GSMH’ye (Milli Gelir) 1 trilyon $ ihracata 200 milyar $ turizm gelirine Türkiye ulaşabilecek midir? Fertlerin saadet ve esenlik ve de güvenlik içinde yaşamalarını sağlayacak sosyal refah sağlanıp, bölgeler arası gelişmişlik farkları ve denge temin edilecek midir? Çağ atlayan, büyük ve güçlü Türkiye, yaratılabilecek midir? Bu hedeflere yönelirken, hangi yöntemler ve politikalar uzun vadeli tedbirler izlenecektir? Doğrusu bu bilgilere yapılan konuşmada açık seçik ulaşamadım. Belkide adına 2023 manifestosu diyebileceğimiz 2023 vizyonu çalışmaları henüz bitirilemediğinden, bu konular yetersiz kalmıştır.
Aslında iktidar, tüm bu uzun vadeli kalkınma modelini, vizyon ve misyonu sağlayacak sorunların cevabını verecek bir önemli kurum olan DPT’yi yok edip, klasik bir Bakanlık düzeyinde olan Kalkınma Bakanlığına dönüştürdüğünden, böyle bir çalışmanın hazır olmaması doğaldır. Zaten, Kalkınma ve Ekonomi ayrı ayrı Bakanlık olamaz. Bunlar birbirlerini tamamlayan, asli unsurlardır.
Kongreye bir çok yabancı lider davet edilmiştir. Mısır ve Kırgızistan dışında, fazla ağırlık yoktu. Asıl iki hususu yadırgadığımı burada ifade etmek isterim. Türkiye’ye hiçbir zaman dost gözüyle bakmamış, PKK’ya destek vermiş, Irak’ta yaşayan Türk kardeşlerimizin aleyhinde çalışarak onları eza ve cefaya, mezalime uğratmış olan Barzani’ye ve dünyanın terör örgütü olarak tanıdığı Hamas’ın başı Meşal’e kongre katılımcılarının “Türkiye sizinle gurur duyuyor” diye bağırıp, alkışlamalarını içime sindiremedim ve çok yadırgadım. Bu hislerimi bir çok vatandaşımızda hissetmiş olmalıdır.
Aslında iktidarlar memlekete, vatan ve millete, vatandaşa hizmet etmelidirler. Muhalefeti tenkit ederek, her konuda CHP’yi suçlamak, iktidarın asli görevlerini örtmez ve doğru da değildir. Zaten şuanda siyaset çok ilginç. Hükümet zam yaptıkça, AKP’nin oyu artıyor. Bunu anlamak mümkün değil, zira alternatif yok. AKP’ye yeni katılanlar arasında Prof. Dr. Numan Kurtulmuş değerli bir ekonomi uzmanıdır. Onun asıl hedefi olan Milletvekili olarak, bu ülkeye hizmetleri olabilir. Ancak, katılanlar arasında olup, demokrat partinin eski başkanı diye anons edilen Sayın şahsın, ANAP ve DYP’yi temsil ve bu seçmeni etkilemesi mümkün değildir. Tahminime göre kendisi asıl amacı olan Milletvekilliği titrini alacaktır. Demokratik rejimlerin vazgeçilmez bir unsuru olan siyasi partiler arasında yer alan AKP, beklendiği gibi kongresini yapmış ve vitrini yenilemiştir. Bu kongreyi izlerken, aklıma Türkçe’de bulunan iki güzel atasözü geliyor. “Körler ve sağırlar birbirlerini ağırlar”, “Kendileri çaldı, kendileri oynadı”...
NOT: Fenerbahçe’nin problemi Alex değil, teknik direktördür. Ankaraspor gibi sıradan bir takımdan gelen, teknik, taktik, sistem, bilgi gibi konularda yeteneksiz olan bu Teknik Direktör ile Fenerbahçe ne kadar gider? Oysa iyi bir yabancı Teknik Direktörün elinde, bu kadro fevkalade başarılı olur. Gelişmeler göstermiştir ki, sadece Teknik direktör değil, Fenerbahçeli Başkanın durumu da sorgulanmalıdır. Esasen Başkan ve Teknik direktör, el birliğiyle Fenerbahçe’nin adeta işini bitiriyorlar. Aynı şeyleri Beşiktaş içinde ifade edeceğim. Bütün amacı bir gün Beşiktaş’ın başına geçmek olan Sn. Samet Aybaba ile Beşiktaş hiçbir yere gidemez. Carvalhal’i Beşiktaş çok arayacaktır. Skippe, Carvalhal kaliteli teknik direktörlerdir. Ancak, bu şahısların belediye ve Karabük takımlarında olmaları yanlıştır. Çok daha iyi bir takımda başarı sağlayabilirler. Dünyanın sayılı Teknik Direktörlerinden olan ve İnter’in eski hocası Hector Cupper’i tüm Türkiye tanıyacak ve adını öğrenecektir. Keşke, Cupper Türk Milli Takımının başında olabilse...