Hedefin tayininde insanı yanıltan zekâsıdır. Tıpkı karanlıkta çakan şimşekler gibi zekâmız da bize fersahları bir adım gibi gösterir. Şayet aklımıza danışıp durumumuzu ve istikametimizi düzeltmez isek sonu felaketle bitecek işlere kalkışırız. Zekâmızın parıltılarının bize yakın ve kolay gösterdiği hedefleri, aklımızla ölçüp, biçip, konumlandırıp; ikmalimizi, tedarikimizi yaparak işe başlamalıyız. Etrafımızdan bize yönelen nefsimizi şahlandıracak sözler ve tavırlar mutlaka soluklanıp “aklımızı başımıza almamıza” vesile olmalıdır. Meselelerin çözümünde aklı bir kenara koyarak “zekâya kuvvet” hareket edenler hem kendilerine hem de hiç istemedikleri halde sevdiklerine büyük acılar yaşatırlar. Bu tip şahsiyetler anlık meselelerde cazip sonuçlar alır, kısa konuşmalarda dikkati çekecek sözler söylerler. Lakin mesafe uzayıp iş biraz girift hale geldi mi ya acınacak bir acizlik ya da umulmadık bir vahşilik sergilerler. Bir fikir teatisinde ise bu hal rüzgârda ışığı söndü sönecek gaz lambası naçarlığı veya akıl almaz bir edepsizlik olarak yansır. Hangi mesele olursa olsun sadece zekâ ile hiçbir şey başladığı gibi bitirilemez. Karşı karşıya kalacağı durum iniş takımları açılmayan bir uçağın akıbetidir. Kibir ve gururları diğer bütün hususiyetlerini alt etmiştir. Tarihimizde bunun tipik örneklerinden biri akıllara buz kestiren Enver Beydir.