Anavatan Partisi, Özal tarafından 20 Mayıs 1983 tarihinde resmen kuruldu. 12 Mart 1971 Muhtırasından sonra Turgut Bey, DPT’den ayrılıp, Dünya Bankası’nda görev başladı. Daha sonra Mess, Sabancı Holding’te, daha sonra da aziz dost rahmetli Zeki Aytaç’la birlikte işler yaptı. Ailesini ve çocuklarını geçindirmek için çalışıp, para kazanmak mecburiyetinde idi. 

O tarihlerde bende, DPT’den ayrılmış, özel sektöre genel müdür olarak geçmiştim. Turgut Bey ile irtibatımız hiç kopmadı, bir araya gelir, dünya ve Türkiye sorunlarını tartışırdık. Türkiye’nin, Büyük Atatürk’ün öngördüğü hedeflere yönelik olarak, muasır medeniyetler seviyesine ulaşmasını istiyordu. Büyük amaçları, vizyonu vardı. Türkiye, eğer iyi bir yönetim altında, imkan ve kaynaklarını rasyonel biçimde kullanırsa, dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasına girebilirdi. Çok heyecanlı, milletine ve devletine hizmet azmi ile doluydu. Aklında çağ atlayan, büyük ve güçlü Türkiye vizyonu vardı. Değişim, transformasyon hareket ve projelerini anlatıyordu. “Efendim, Türkiye’de birçok NGO, fikir ve Think Tank grupları var, bunlar, bunlar demokraside elzemdir. Ancak, demokraside hedefleri bir parti ile iktidara gelerek, gerçekleştirebilirsiniz.” dedim. Aslında Turgut Bey de bir parti kurmayı düşünüyordu. Özal 1965 yılından beri “Ağabey” dediği, Başbakan Demirel’le birlikte, DPT müsteşarı olarak, bakanlar üstü bir konumda, Türkiye’nin kalkınmasında görev almış, devleti, milletlerarası iktisadi ilişkileri takip etmişti. Planlamanın, kendisine çok şeyler kattığını hep söylerdi. Demirel’in, “Ben ne zaman önemli bir görev alsam, çalışmak istediğim, güvendiğim ilk isim Turgut’tur” sözünü unutmuyorum. 

Bir gün Tamek Holding (Pepsico) grubunda, ofisimde otururken telefonum çaldı. “Selçuk, seni Yeniköy Türk Bostanı Sokak’taki evime bekliyorum”, arayan Turgut Bey’di. Derhal gittim, yanında, ANAP’ta ve TBMM’de beraber olacağımız, DPT kökenli, birkaç arkadaş vardı. “Beyler ülkeme, milletime hizmet için bir parti kurmaya karar verdim. Bu partinin nüvesini, benim, DPT’de beraber çalıştığım arkadaşlarım teşkil edecek” dedi. Bizler, Özal’a desteğimizi ifade ettik, hayırlı olsun dedik. Daha sonra Turgut Bey, çok çeşitli insanlarla, gruplarla, iş dünyası ile, üniversitelerle, geniş bir istişare mekanizması yürüttü, her kesimin görüşünü, önerilerini aldı. Nihayet, 20 Mayıs 1983 günü ANAP kuruldu ve 6 Kasım 1983 seçimlerinde, tek başına iktidara gelerek, Özal’ın Başbakanlığında, ülkeye hizmete başladı. 

Anavatan Partisi, 1991 tarihine kadar, tek başına iktidar olarak Türkiye’ye yepyeni bir vizyon, eşi, emsali görülmemiş, bugün dahi erişilememiş, eser ve hizmetleri gerçekleştirdi. Özal, kazanılan bu eserlere, Atatürk’ün “Muasır Medeniyetler Seviyesi” hedefinden mülhem olarak, “Çağ Atlayan Türkiye” diyordu. Yeni yollar, köprüler, enerji santralleri, barajlar, ihracat hamlesi, serbest piyasa ekonomisi, THY’nin modernizasyonu, savunma sanayi, toplu konut ve kamu ortaklığı idaresi, özelleştirme, TUSAŞ ve F-16 imali projesi, ziraatte, sanayide büyük atılımlar yapıldı. Bugün, Atatürk İlke ve İnkılaplarına bağlı, milliyetçi, muhafazakar, dini ve etik değerlere önem veren, serbest piyasa ekonomisi modelini uygulayan, sosyal refah ve sosyal adalete, sosyal güvenliğe öncelik tanıyan, gelir dağılımı adaletine inanan, medeniyetçi, batılı, modern düşünceli, sanata, kültüre ehemmiyet veren, bir merkez sağ partiye, ANAP gibi bir partiye büyük ihtiyaç vardır. ANAP’ın büyük bir hata sonucu, siyasetten silinmesi, Türkiye’yi alternatifsiz bırakmış, sıkıntıya sokmuştur. İşin enteresan yanı, Türkiye’ye çağ atlatan, Özal’ın kadroları hala duruyorlar, hiçbir yere gitmemişlerdir. Bu arkadaşlarımız, 20 Mayıs Anavatan Vakfı çerçevesinde, bir aradalar, Türkiye meselelerini konuşuyorlar. Bu kadrolara, hiçbir parti sahip çıkmadı. Açık ve net biçimde ifade edeyim ki, eğer Anavatan, Adalet ve DYP oyları olmasaydı, asıl oyu yüzde 8’lerde olan AKP’nin iktidara gelmesi olanaksızdı. Ben ve benim gibi DPT kökenli, Anavatanlı siyasetçi arkadaşlarım, Özal’la, 1965 yılından beri, yani ANAP’ın kuruluşundan seneler öncesi tanışıyoruz, müsteşarımız olarak birlikte görev yaptık. ANAP’ın tekrar faaliyete geçememesi hadisesi üzerine ben bir nevi Merkez Sağ Parti olan “İYİ Parti’nin” bizlere el uzatacağını, isteyen arkadaşlarımızın, İYİ Parti’de politikaya devam edebileceklerine inanmıştım. Bu umut boş çıktı, İYİ Parti değişik bir yol izledi. Bir şey beklenemez!!!

Özal bir başkaydı. Fikir, vizyon, misyon, değişim, atılım adamıydı. Gerçek bir devlet adamıydı. Cesurdu, doğru bildiği yoldan dönmezdi. En önemli vasfı, istişare etmek, görüş almak, tenkitlere açık olmasıydı. Yaşamı boyunca Türkiye’yi geliştirmeyi, medeni ve müreffeh bir ülke olmasını şiar edinmiş, bunun heyecanını taşımıştı. Özal’dan sonra, Mesut Bey, ANAP felsefesine sahip çıktı. Ama fazla devam edemedi. ANAP siyaset sahnesinden çekildi, bizlerin desteği ile Türkiye’de ilk defa bir partinin sahip olduğu, genel merkez binası elinden alındı. İnanıyorum ki, ANAP’ın kapanmasından, en fazla menfi yönde etkilenen, Türkiye olmuştur. Bizler, her 20 Mayıs’ta Çağ Atlayan Türkiye Anıları ile bir araya geliyoruz. Tekrar ediyorum ANAVATAN’a şimdi büyük ihtiyaç var, ANAP kapanmamalıydı, yaşamalıydı!