- İSLÂM TASAVVUFU’NA YAHÛDÎ’LERİN TE’SİRLERİ: 
Yaklaşık, 350 yıldan beridir, İslâm Tasavvufu’na Yahûdî’lerin te’sirlerini ortaya koyabilmek için, bir şahsı iyi tanımak mecburiyetindeyiz; 
- Sabatay Sevi (Ölümü, Hicrî 1087-1676). 
Milâdî 1626 yılında, İzmir’de ve büyük bir ihtimal ile İspanyol kökenli (Seferad), bir Yahûdî ailesinin oğlu olarak dünya gelmiştir. 
Doğduğu ev hâlen İzmir’in eski Yahudî mahallesi olarak bilinen yerdedir. (CHP’li, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Agora ve Çevresini Koruma, Geliştirme ve Yaşatma Projesi kapsamında, aynı mahalde bulunan, Sabatay Sevi’nin doğduğu ev de aslına uygun olarak restore edilmiştir. Yeniden düzenlenen bu mekânda bulunan Sevi’nin evinin, İsrail’den ve ABD’den gelen Yahûdiler tarafından yoğun olarak ziyaret edilmektedir.) 
Sabatay Sevi, küçük yaşlarından i’tibâren dinî ve mistik mevzularda eğitim gördü. İzmir’in tanınmış hahamlarından Yosef Escapa’dan ders aldı. Henüz onsekiz yaşındayken, hahamlık icâzeti aldı; ancak hahamlık yapmadı ve kendini mistik konulara adadı. Okuduklarının etkisiyle kendisinin, Yahûdî’lerin asırlardır beklediği mesîh olduğuna inandı ve 1648’de İzmir’de mesihliğini ilân etti. 
- Aynı yıllarda Doğu Avrupa’nın pek çok yerinde, büyük katliamlara ma’ruz kalan Yahûdî’ler derin bir hayal kırıklığı ile ümitsizlik yaşamış, aralarından bir mesîh’in çıkması beklentisi güçlenmişti. Ancak, kurtarıcı olduğunu düşünen ve garip davranışlar sergileyen Sabatay Sevi, İzmir’deki Yahudî cemaati tarafından tenkidlere ma’ruz kalmıştı. Bir müddet sonra da, İzmir’den uzaklaştırıldı. Böylece neredeyse ölümüne kadar devam edecek olan seyahatlerine başlamış oldu. 
Selânik, İstanbul, Halep, Kudüs ve Kâhire gibi şehirlerde yaşayarak buralarda bulunan mistiklerle görüşmeler yaptı. 
Kudüs’lü fakir Yahûdiler için para toplamak amacıyla, sık sık, Kahire’ye gitti ve Yahûdî cemaatinin ileri gelenleriyle yakın ilişkiler kurdu. Kahire Darphanesi’nden sorumlu Yahûdî Rafael Çelebi bir müddet sonra hem müridi hem hâmisi oldu. Rafael Çelebi aynı zamanda Sabatay’ın Doğu Avrupa kökenli olup mesih’le evleneceğine dair rüya gördüğünü söyleyerek, Amsterdam’dan Kâhire’ye gelen Sara adlı bir hanımla evlenmesine aracılık etti. Kudüs’te, özellikle mistiklerle iyi ilişkiler içinde bulunan Sabata’ya Kabala’nın “teofosik” (teorik) Lurjanik ekolüne mensup, Gazze’li Nathan ev sahipliği yaptı ve kendisine derin bir sevgi duydu. 
- Nathan, 1665 yılında Sabatay’ın beklenen gerçek mesîh olduğunu iddia edip, onun Peygamber’lik vazifesini üstlendiğine dair haber, Yahûdiler arasında hızla yayıldı. Husûsiyle, İspanya sürgününden sonraki dönemlerde siyasal ve ekonomik durumları dünya’nın her yerinde kötüye giden Yahûdî’lerin bir kurtarıcı haberine inanmaları hiç de zor değildi. 
- Sabatay Sevi, 1665 yılının sonbaharında yeniden İzmir’e döndü. Bu dönüş taraftarlarınca sevinçle karşılanırken, hahamların büyük tepkilerine yol açtı. Sabatay bir-kaç ay inzivada kaldıktan sonra dışarı çıkarak taraftarlarıyla sokaklarda dolaşmaya başladı. 
Bu davranışlarından dolayı ba’zı modern tarihçiler Sabatay’ın “Manikdepresif” olduğuna hükmetmiştir. İzmir başhahamı Hayim Benvenisite İzmir’deki Yahûdileri Sabatay’a karşı ikaz etmişse de netice fazla değişmedi ve cemaat ikiye bölündü. Şiddetli bir tartışma sonucunda da kaçıp Portekiz Sinagogu’na sığınan Benveniste’yi, Sabatay ve tarafları ta’kip etti. Sinagog’un kapılarını kırarak içeri girdiler, Sabatay kürsüye çıkıp va’az verdi. Daha sonra da Yahûdî inancına göre yasak olmasına rağmen, kadınları Sinagog’ların kürsülerine çıkararak Tevrat okutturdu. Domuz yağı yemek, iki def’a inşa edilen Yahûdi ma’bedinin yıkıldığı gün olan 9 Temmuz’u kendisinin doğum günü ilân edip, bu günü üzüntüyü sevince çevirmek suretiyle Yahûdilerce büyük bir hassasiyet gösterilen pek çok kuralı ihlal etti. 
- Sabatay’ın şöhreti kısa bir müddet içerisinde Osmanlı topraklarını aşarak Yemen’den İsfahan’a, Fas’tan Selânik’e, Moskova’dan Londra’ya hattâ Amerika’da Boston’a kadar yayıldı. 
Sabatay hakkındaki haberler Osmanlı Yahûdi’lerinden ziyâde Avrupalı Hıristiyanlar ve Yahûdî’ler arasında büyük heyecan uyandırdı. Nihâyet, gerek Osmanlı Yahûdî’lerinin gerekse ticaretleri sekteye uğrayan ba’zı Avrupa devletlerinin şikayeti üzerine Osmanlı İdaresi, Sabatay Sevgi, İstanbul’a getirterek Vezir-i A’zam Köprülüzâde Fazlı Ahmed Paşa’nın da aralarında bulunduğu bir meclis’te sorguya alındı. Bir müddet sonra Çanakkale Boğazı’nın bugünkü Kilitbahir Kale’sine hapsedildi. Sabatay’ın hapsedilmesi taraftarları arasında büyük heyecana yol açtı. Osmanlı toprakları dışından gelenlerle beraber harekete katılanların sayıları hızla arttı ve olaylar kontrolden çıkmaya başlamıştı. Bunun üzerine, Sabatay Sevi, Edirne’ye getirilerek, 17 Eylül 1666 tarihinde Avcu Mehmed olarak bilinen Padişah 4. Mehmed’in nezâretinde Pâdişah’ın hocası, Vânî Mehmed Efendi ve Şeyhulislâm Minkârîzâde Yahya Efendi tarafından suale çekildi ve sonuçta İslâm’ı benimsemesi telkîn edildi. Yahûdî’lik hukukunda yer alan, “hayatın ölüme tercih edilmesi” prensibinden hareketle Sabatay Müslüman olmayı kabul etti ve Aziz Mehmed adını aldı. Muhakeme ve sorgulama sırasında dışarıda bekleyen taraftar kitlesi, Sabatay’ın Pâdişahı ve Şeyhulislamı ikna ederek Osmanlı orduları önünde Yahûdi’liğin asıl düşmanı Edom’a (Hıristiyanlık) karşı savaş açacağını düşünürken onu sarıklı bir Müslüman olarak görünce çok büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Kalabalığın büyük bir kısmı Sabatay’ı yalancılıkla itham edip, geri dönerken çok küçük bir grup yanılmazlığını kabul ettikleri mesihî ta’kip ederek onlar da Müslüman oldu. Ve daha sonra eskilerin “Avdetî” dedikleri  “Dönme Cemaati” denilen küçük bir grubun temelini teşkil etti. “Avdetî”, “Dönmeler”, bu iki kelime bundan sonra anlatılacak mevzu’ların flaş iki kelimesidir. 
Sabatay Sevi, Saray’da, Vânî Mehmed Efendi’nin nezâretinde İslâmî eğitime tabi tutuldu. Yeni adıyla Aziz Mehmed Efendi bu eğitim sırasında hem şeriat hem tarikat bilgisi aldı ve Edirne’de bulunan Bektâşî tekkelerini ziyaret etti. Zamanla, Kabala ve Sûfî’liğin karışımı olan yeni bin teoloji oluşturup, mesihliği’nin yeni bir aşamaya geldiğine inanmaya başladı. Vânî Mehmed Efendi ile devrin Pâdişah’ın gayri müslim’leri İslâmlaştırma siyaseti çerçevesinde sinagog’lara gönderilen Aziz Mehmed Efendi, güya, kısa zamanda pek çok Yahûdî’nin Müslümanlığı kabul etmelerine vesiyle olmuş?!.. 
- 1673 yılında, İstanbul Kuruçeşme’de bir evde yapılan ayin sırasında, Aziz Mehmed Efendi’nin bir elinde Kur’ân, bir elinde Tevrat olduğu halde görünmesi kendisinin ve taraftarlarının tam olarak Müslüman olmadıkları kanaatini uyandırmıştı. Bunun üzerine Aziz Mehmed Efendi bir def’a daha muhakeme edilmiş ve günümüz Karadağ sınırları dahilindeki Ülgün’e sürgüne gönderilmiştir. 
Bu muhakeme neticesinde ikinci def’a olarak idam’dan kurtulması, Vânî Mehmed Efendi, Pâdişah 4. Mehmed’in annesi, Turhan Sultan ile olan yakın dostluklarına bağlanmaktadır. 
- Sabatay, (Aziz Mehmed Efendi) taraftarları Selânik’te toplanarak sürekli olarak onun ziyaretini giderlerdi. 
Öte yandan, Selânik’te onun koyduğu prensipler istikametinde bir cemaat oluştu. Bu cemaat eski hahamlar’dan filozofos etrafında teşkilatlanmaya başladı. Üç yıl sürgünde kalan Sabatay, (Aziz Mehmed Efendi) hayatının sonlarına doğru Yahûdiliğe daha fazla alaka göstermeye başladı. Selânik’e gönderdiği son mektuplarından birisinde, kendisine bir Yahûdî du’a kitabı gönderilmesini istedi. 
Sabatay Sevi, 1676’da vefat etti. Fakat taraftarları, kendisinin ölmediğini, deniz kenarında bir mağara’ya girip gözlerden kaybolduğunu Hıristiyanlık ve Şîa inancında olduğu gibi misyonu’nu tamamlamak üzere geri döneceğini iddia etmişlerdir. 
Sabatay Sevi’nin mezarının Arnavutluk’taki Berat Kasabasında olduğu söyleniyorsa da büyük bir ihtimalle, Ülgen’de, 1900’lü yıllara kadar Aziz Mehmed Efendi’ye nisbet edilen bir mezardadır. Diğer bir görüşe göre de doğum yeri olan İzmir’e nakledilmiştir. Fakat günümüzde İzmir’de belli bir mezarı bulunmamaktadır. 
Sabatay Sevi’nin mirası ölümünden sonra da devam ettirilmiş, daha çok Selânik’te toplanan insan’lar son eşi Ayşe’nin kardeşi, Yakup Çelebi etrafında birleşmişti. Daha sonra, liderlik kavgası yüzünden önce ikiye, sonradan üçe ayrılarak, Yakûbî’ler, Karakaşlar ve Kapancılar adını almışlar, “Avdetî’ler, “Dönmeler” ve “Selânik’li’ler” diye de anılagelmişlerdir. 
- Sabatayistler, 17. yüzyılın sonlarında yaklaşık, 1000 kişi kadarken, 19. Yüzyılda, 10.000 kişiye ulaştıkları tahmin edilmektedir. 
Selânik’te yoğunlaşan Sabatayist’lerin tamamına yakını, 1924’de, Yunanistan’la yapılan Nüfus Mübadelesi anlaşmasından sonra Türkiye’ye göç etmişler, Osmanlı Devlet-i Aliyye’mizin sonlarında, Cumhuriyet döneminde ve hâlen, Türk siyâsetinde, ithalat-ihracat başta olmak üzere, iktisâdî hayatımızda ve içtimâî hayatımızın bütün safhalarında önemli rol oynamışlardır, oynamaktadırlar, bundan sonra da oynamaya devam edeceklerdir. 
- Sabatay Sevi’yi çok uzun bir dibâce ile tanıtmaya çalıştık; Dinî, İçtimâî, İktisâdî ve Tasavvufî hayatımızda önemli yer tutan Sabatayist’leri iyi anlayabilmek için öncelikle bu hareketin kurucusunu çok iyi tanımak gerekiyordu.