YETTİ ARTIK!
M. Kemal SALLI
BİZİM 'KÜRT SORUNU' DİYE BİR SORUNUMUZ YOK, YÜZLERCE DEĞİL, BİNLERCE YIL CAN CANA YAŞAYABİLMİŞ İNSANLARI BİRBİRİNE DÜŞMAN EDEMEZSİNİZ! BUNA GÜCÜNÜZ YETMEZ!
Kesinlikle pasif kalmak anlamında söylemiyoruz, ama şu aşamada öfkemizle aklımızı aynı arabaya yan yana koşmak durumundayız.
Karşımızda nizami bir ordu yok, asimetrik bir savaş yaşıyoruz. Altımızı oymak isteyenler, yalnızca sahnede gördüğümüz terör örgütü de değil. Batılı 'dostlarımız' eliyle yüzyıl öncesinde tezgahlanıp uygulamaya konmuşken, milletçe göze aldığımız Kurtuluş Savaşı'yla kesintiye uğrattığımız birliğimizi, bütünlüğümüzü hedefleyen Sevr etiketli oyunun yeniden uygulamaya konduğu kahredici bir süreci yaşamaktayız. Oyunu tezgahlayanlar da, kullandıkları yöntemler de hiç yabancımız değiller.
Terörist saldırılar üzerinden hayata geçirilmeye çalışılan bölme parçalama planlarını, bir karşı atakla biran önce bozamazsak, yarınlarda çok geç kalmış olabiliriz. Sorunun yalnızca güvenlik önlemleriyle değil, öncelikle ekonomik önlemlerle çözülebileceği gerçeğini gözardı etmeden devletin bu oyunu bozabilecek güçte ve kararlılıkta olduğunu tüm dünyaya göstermek durumundayız. Terör olayları da, insanların umutsuz kalarak terör örgütüne maşa olmaları da ancak bu yolla önlenebilir. Gelinen noktada atacağımız adımlarla bir savaşa gireceğimizi ve bu savaşın bir asimetrik olacağını, asimetrik savaşın da yalnızca ateşli silahlarla yapılmadığını bilmek durumundayız.
Gelinen noktada,"Batılı dostlarımız ne der, AB ve IMF çapalarımız kırılır mı?" kaygılarının önemi kalmamıştır.
Hey millet! Sözü uzatmadan söyleyelim: gelinen noktada göze almamız gereken savaş, bir varolma savaşıdır.
Kararlılığımızı tüm dünyaya biran önce gösterecek yerde, toplumun tansiyonunu düşürmeye yönelik savsaklamalarla zaman kaybetmenin, kaderimizi başkalarının yazmalarına razı olmak anlamına geleceğini de kesinlikle akıldan çıkarmamamız gerekir.
Bilmemiz gereken gerçek şudur: terörist saldırılarla Türkiye'nin birliği ve bütünlüğü hedeflenmektedir. Terörist örgütün arkasına saklanarak birliğimizi ve bütünlüğümüzü hedefleyenlerin kimliğini ve amaçlarını ve de oynanmak istenen oyunu bildiğimizi tüm dünyaya haykırmak durumundayız. Türkiye'nin paralize olmuş durumdan kurtulması gerekir. Hey millet, altımızdaki 'vatan' dediğimiz halıyı dört bir taraftan çekiştiriyorlar, farkında mıyız?
Duygularımızın kontrolden çıktığı çok acı günler yaşıyoruz. Öfkemizin, yürek yangınlarımızın aklımızı kontrolden çıkarmamasını dilediğimiz bu süreçte, yüzyıllık emperyalist planlarla boğuşmak durumundayız. Biz bu filmi daha önce de gördük, yaşadık; ciddiye almak durumundayız.
Terörün de, teröristin de milliyeti olmaz, olmamıştır. Yıllardır Türkiye'de terörist saldırılar gerçekleştirenler, temsil ettiklerini söyledikleri toplumun kimliklerinden yola çıkarak can yakanlar, aslında Türk- Kürt kardeşliğini hedef almaktadırlar. Yüzlerce, binlerce yıl birbirlerine omuz vermiş, kader birliği etmiş, yan yana, can cana yaşamış bu insanların dayanışmaları, tarihte Haçlı Seferleri'nin önünde en büyük engeli oluşturmuştur. Haçlı seferlerinin, emperyalist planların başarıya ulaşabilmelerinin ancak Türklerle Kürtlerin birbirine düşürülmesi ile mümkün olabileceğini yüzyıllar öncesinden anlayan Batılılar, yılmadan bu uğurda ellerinden geleni yapmışlardır.
Bugünlerde yaşadığımız bir provokasyon ortamıdır. Bu provokasyon ortamının köpürtülmesiyle amacına ulaşma hesapları yapanlar, yangına körükle gitmektedirler. Bu ortamda, Türk -Kürt kardeşliğini bozma çabaları istenmeyecek şekilde ivme kazanabilir. Bu oyunu göremememiz, Türk'üyle Kürt'üyle kendimizi tehlike ortamına atmamız anlamına gelir. Bu gaflet, Türkiye'yi Yugoslavyalaştırmak isteyenlerin işine geleceği için, iki tarafı da tahrik edeceklerdir. Türkler de, Kürtler de tarihi bir sınavdan geçmektedirler. 25 yıldır terör üzerinden yürütülen bölme, parçalama oyunlarına rağmen, yüzyıllar boyunca birlikte yaşayan bu insanlar kardeşliklerini koruyabilmişlerdir.
Türklerle Kürtler arasındaki bu kardeşlik dayanışması, millet kimliğinin toplum tarafından benimsendiğinin, özümsendiğinin en canlı göstergesidir. Alt kimlik üst kimlik tartışmalarıyla ulus devletin altının oyulmasının, hangi amaca hizmet ettiği bilinmektedir.
Günümüzde terörizm bir meslek olmuştur. Geçimini terörden sağlayan insanlar vardır. Bunların çoğu işsiz ve cahil insanlardır. Bütün teröristlerin cahil oldukları söylenemez elbette, ama terörist eylemlerde kullanılanlar kolay kandırılan çaresiz insanlardır. İnsanlarımızın kandırılmasını önlemenin en etkin yolu ekonomik önlemlerdir. Terör, güvenlik önlemleriyle birlikte, ekonomik önlemlerin de akıllıca kullanılmasıyla önlenebilir. GAP kapsamında en çok yatırım yapılan illerimiz Diyarbakır ve Şanlı Urfa olduğu halde, en çok göç veren illerimiz de bunlardır. Türkiye gücünü bilmeli, terörü önleme konusunda ekonomik önlemleri ciddi ve bilinçli olarak uygulamaya koymalıdır.
TÜRKİYE BÖLGENİN EN ÖNEMLİ ÜLKESİDİR
Bölgemizde uygulamaya konulan Büyük Ortadoğu Projesi'ni başarıya götürebilecek ya da sona erdirebilecek tek ülkedir. Bölge ülkelerini sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan laik, demokratik sistemiyle ciddi olarak etkileyebilecek tek ülke Türkiye'dir. Türkiye güçlü kalabildiği sürece, hem kendi ulusal çıkarlarını hem de bölgenin çıkarlarını koruyabildiği sürece, hiç kimse bölge halklarının istek ve arzuları dışında bir şey yapamaz.
Bölgenin ekonomik kalkındırılması gibi önlemler bölgede yaşayan insanlarımızı elbette mutlu edecektir, ama "Türkiye'nin Kürt sorunu vardır ve bu sorun demokratik formüllerle çözülmelidir" söylemleri, toplumsal barış getirmeye yeterli sözler değildir. Yanlış söylemler peşinde koşarak, yanlış heyecanlarla yanlış rüzgârların peşine takılmayalım. Başkalarının dilimize doladıkları söylemlerle konuşmak kolaycılığını da bir yana bırakalım artık; Türkiye'nin Kürt sorunu diye bir sorunu yoktur. Ülkemizin güneydoğu bölgesinde varolduğu söylenen toplumsal ve kültürel farklılıklar Türkiye'nin her bölgesinde vardır. Bugüne kadar sorun olarak dillendirilen bu toplumsal renklilik, bu toprakların tarihsel derinliğinden kaynaklanan bir özelliktir. Güneydoğu Anadolu'da yaşayan insanlarımız, "Sen Kürt olduğun için eziliyorsun, senin hakkını yiyorlar" masallarıyla yanıltıp cepheler oluşturulmaya çalışılıyor. Daha önceleri Yugoslavya'da, Ruanda'da aynı emperyalist oyunlar tezgâhlanmadı mı? Ruanda'da 11 ay içinde 1 milyona yakın insan emperyalist tahrikler yüzünden öldürülmedi mi?
"Kürtlerle Türkler aynı etnik gruptan mı geliyor?" tartışması da yersiz ve anlamsız bir tartışmadır. Çünkü Türklerle Kürtler aynı etnik gruptan olmanın ötesinde bir kader birliği yaşamışlar ve yaşamaktadırlar. Geçtiğimiz yüzyılın başlarından beri asıl hedeflenen, Haçlı Seferleri boyunca Hıristiyanların önüne sıradağlar gibi dikilen Türk -Kürt kardeşliğidir. Aslında, Kürt Enstitüsü'nü herkesten önce bizim kurmamız gerekmez miydi?
Anadolu coğrafyasının insanları etnik kimliklerini sorgulamak gibi bir alışkanlığı yok; Türk- Kürt kardeşliği derken bizim anlatmak istediğimiz başka bir şey... "Irkçı, faşist" diyecekler kaygısıyla tarihi gerçeklerin üstünü örtmek, görmezden gelmek, aslında bize çok şeyler kaybettiriyor. Ortak bir kaderi yaşamış olmanın yanı sıra, başka ortak özelliklerin de bulunduğunun anlaşılması insanları birbirlerine daha çok yaklaştırıyor.
Anadolu coğrafyasının büyüsü,"Gel, ne olursan ol, yine de gel" şeklinde özetlenen samimi, hümanist davetin sıcaklığında gizlidir. "Yaratılanı sev, Yaradan'dan ötürü" öğüdü de yine bu toprakların sesi değil mi?
Birlik ve bütünlüğümüze kıyasıya bir saldırı var. Teröristlerin arkasına gizlenenler, toplumu birbirlerine düşürebildikleri ölçüde başarılı olacaklar. Haçlı Seferleri'nde, Çanakkale'de küffara birlikte karşı koyan 'Mehmet'lerle 'Memo'lar, bugünlerde Türkçe ve Kürtçe ağıtlarla toprağa veriliyorlar.
Ülke yönetimine egemen olanların çok önemli tarihi bir dönemeçte olduğumuzun bilincinde olarak hareket etmelidirler.
Ülke içinde güven duygusu, askeri ve sivil hedeflere karşı düzenlenen hain tuzaklarla torpillenirken, CIA'nın eski yöneticilerinden Graham E. Fuller'in Amerika'nınkilerle Türkiye'nin çıkarlarının çeliştiğini açık açık dillendirdiği günlerde, ABD Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi'nde kabul edilen 'Ermeni soykırımı' tasarısıyla ülke bütünlüğümüz uluslararası arenada sorgulamaya açılırken, tepemizde sallandırılan tehdit her geçen gün giderek yoğunlaşırken, devlet içinde bir fikir ayrılığı varmış gibi bir görüntü sergilemek yapabileceğimiz en büyük yanlışlık olacaktır.
Biz bu oyunu da bozacak güçteyiz, bundan zerrece kuşkumuz olmamalı.
Emperyal emelleri uğruna, yüzyıllar, binyıllar boyunca yanyana, cancana yaşamış bu toprağın insanlarını birbirlerine düşürmeye çalışanlara lanet olsun!
...................................................KÜPE..............................
Hazır ol cenge, eğer istersen sulh-u salah
ZİYA PAŞA
Yorumlar