Geziyorum cennet vatanımın dağını, ormanını, suyunu… Aktarabildiğimce de sizlerle gezi yazılarımda paylaşıyorum.

Ancak ben yazıyorum arkasından yangın çıkıyor. Ağaçlar yanıyor… Hayvanlar telef oluyor… Oksijen kaynaklarımız hızla azalıyor.

Beton, yutuyor doğayı.

Nasıl bir kafadır bu hiç anlamam. Mangal,  sahilde ormanda, parkta… Nemrut Gölü’nün kenarında bile … tüm toplum et uğruna sorumsuzluğun daniskasını yaşamakta. Et pahalı ama artık ne pişiriyorsa bu halk…

Et Et Et

Etoburlarmış meğer!

Mangal varsa doğada, yangın kaçınılmaz. Kıvılcım düştü mü hele de rüzgar varsa bitti. Bir de cam kırıkları güneşin dik ışığı ile kırıldı mı al sana yangın!

Daha geçen ay gittiğim ve İstanbul’un oksijen depose diye yazdığım Aydos ormanları da nasibini aldı. Yandı.

Cıssss yaaa

Cıssss … Almayın elinize kibriti kardeşim.

Günlerce süren yangınlara sebep olmayın. Kıymayın ağaca, içinde yaşayan hayvanlara kıymayın. Günahtır.

Bu dünya sadece senin mi sanıyorsun ya?

Ama yeter artık gün geçmiyor ki hektarlık orman alanları yanmasın.

Buna dur deyiniz yetkililer. Nasıl bir önlemse alın. Mangal yasaklanacaksa yasaklayın artık!

Hiç mi için sızlamaz ey insanoğlu?

Yeni yüzümüz;

Her yere mangal, her yerde mangal !

Babalar gibi korona kısıtlaması geçirdik aylarca. Yasakların ardından herkes;

Zil çaldı teneffüsss !!!

Doğru Bodrum

Sonra hücum sahillere, bahçeli villalara, krediler acayip düştü müstakil evlere

Hurraaaa

Yeni yüzümüz;

Doğayı seviyorum bahçelerde mutluyum. (Ama yakarım Romayı da yakarım o başka) Ne o gökdelenmiş! Tuu kaka

Maske takmak mecburi oldu.

Haftalarca aynı maskeyi cebinden çıkaranlar korunmuş mu oldu?

Yeni yüzümüz;

Korona bana işlemez!

Şimdilerde duyarlı vatandaşlarımızdan maskeni takacaksın kavgaları başladı …

Ben takıyorum sen niye takmıyorsun…Metroda metrobüste tramvayda…

Elini ağzından yukarı doğru işaret ederek;  Burnun dışarıda kalmış evlat üşütürsün diyen teyzeler…

Fırsatını bulmuşken, söylenmeye bahane arayan, enflasyondan geçinemeyen  amcalar…

Onu destekleyen diğerleri

Linç edecek kadar bunalan insanlar

Yeni yüzümüz;

Asabiyet… gülmeyi unutan yaşlı gözler!

Fırsat dedim de…

Fırsat bu fırsatçılar tamamen uyandı. Hatta gemi azıya aldılar. Yatıp kalkıp satacaklarının fiyatını bir türlü beğenmediler. Koy 10 yok 15 yarın 20…

Uyku tutmuyor kardeş bunun değeri neydi?

Bankalar faizlerini günlük artışlara bağladılar. Eeee dün konuşmuştuk kredi faiziniz düşüktü. ‘O dündü bayan.’ Gel vatandaş yükselmeden... Dosya masrafı, gün atımı, gün batımı, sigorta derken eline para geçirtmeden diğer cebine atıyorlar.

Yeni yüzümüz;

Soygun soyanındır!

Annemin son bir yılda Özbek, Türkmen bakıcısının ayrılma sebepleri hamile kalmaları…

Yeni yüzümüz;

İstilacı çekirgeler ısrarla ve çok hızla ürüyorlar!

Her şey seninle güzel ey İstanbul !

Kimsenin yapamadığını BEN yapacağım!

Kaz evladım.

Beşiktaş’ı da… Bakırköy’ü de… Yeşilköy’ü de… Boğazı da

Toz duman asbest koronayla iyi gider…

Yeni yüzümüz;

Bir köstebek var aramızda !

Bir de erkekler, kadınlar var işin içinde

Yazılan çizilen geleneksel çizgilere hiç uymayan

Acımasız, suratsız, haris, hükümran, dengesiz, manipulative… eskilerin suyu ısıt geliyorum bıyıkları, rollerin şaştığı davranışlar…

Yeni yüzümüz;

Dikkat,  kimlik arayışındayız!

Daha öyle eklenecek yüz var ki buraya sığmaz arkadaşlar.

Ben Yeşilçam filmlerindeki İstanbul’u, samimiyeti, sevgiyi, kucaklaşmayı, merhameti, aşkı, şarkıları özledim.

Keşfedilmemiş ay, gizemli kalpler, sevginin daimini çok özledim.

Yeni yüzümüzü beğenen varsa

Söyleyecek sözüm var.

Bu yüz; YÜZSÜZLÜKTÜR.