Biden-Putin restleşmesinin hemen ardından, önce Çin Başbakanı Wang Yi, ardından Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ziyaret etti ve iki ülke arasında bir dizi anlaşma imzalandı. Çin, uzun bir zaman sonra, küresel sahnede, ilk defa oyun kurucu olarak rol alıyordu.

Rusya-Çin yakınlaşması, Çin’in Suudi Arabistan ile İran’ı barıştırması bağlamında yaşanan gelişmeleri kurulmak istenen yeni dünya düzeninin ana omurgasını oluşturacak olan ve Çin’i küresel ekonominin lideri yapmayıhedefleyen “Kuşak ve Yol” projesinden bağımsız düşünemiyoruz. Çünkü, ABD’nin beka sorunu olarak gördüğü “Kuşak ve Yol”a Rusya’nın da sıcak bakmadığı biliniyor.

Diğer taraftan, Ortadoğu’da kartların yeniden dağıtıldığı bir ortamda Prens Selman’ın Çin’e yakınlaşması, “Suudi Arabistan’ın bölge ülkeleriyle olan sorunlarını bir kenara iterek, ‘petrole bağımlı olmayan bir gelecek’ kurma hazırlığı” olarak değerlendiriliyor. 

M. KEMAL SALLI

Bugünkü Avrupa haritası, II. Dünya Savaşı sonrasında ABD’nin yönlendirmesiyle şekillenmişti. Almanya koşulsuz teslim olduğu için, savaş sonrasında bütün gücünü, ekonomisini büyütme yönünde kullanmaya başlamıştı.

Avrupa Birliği’nin (AB) iki çekirdek ülkesi Almanya ve Fransa,  Soğuk Savaş sonrasında, II. Dünya Savaşı dönemindeki düşmanlıkları unutarak, ordusu da olan bir küresel güç oluşturma çabasına girdiler. Bu arada, Çin ile elele vererek kurguladıkları “Kuşak ve Yol” projesini hayata geçirerek, kurulmak istenen yeni dünya düzeninde söz sahibi olmayı hedeflediler. 

Bunu başardıklarında, Çin küresel ekonominin kaptanı olacaktı, ama projenin en büyük pazarı olacak olan AB de, bir küresel aktör olarak yükselirken, ABD çeşitli alanlarda giderek güç kaybedecekti.

ABD’nin buna razı olması mümkün değildi. Önce, Brexit operasyonuyla,  AB’nin en güçlü üyelerinden biri olan İngiltere’yi birlikten kopararak ilk darbeyi vurmuş oldu. Sonra da, AB’nin çekirdek ülkelerinden biri olan Fransa’nın, en önemli gelir kaynaklarından Afrika kıtasıyla olan ilişkilerini budamaya başladı. Fransa Cumhurbaşkanı Sakozy, NATO’dan önce davranarak, cömertçe verdiği bağışlarla kendisini cumhurbaşkanlığı makamına taşıyan Kaddafi’yi bombalamasına rağmen, Libya’da kalıcı olamadı. Üstelik, Kaddafi’nin Fransız bankalarında sakladığı birikimlerine el koyma girişimini de, az kalsın, ömür boyu hapis cezasıyla “ödüllendirilecekti”. 

Sarkozy’den sonra Rothschildlerin Cumhurbaşkanlığı koltuğuna taşıdıkları Emmanuel Macron’un da ABD ile yıldızı hiç barışmadı. Almanya ile birlikte, kurulmaya çalışılan yeni dünya düzeninin omurgasını oluşturacak olan “Kuşak ve Yol” projesine destek çıktıkları gibi, NATO’dan bağımsız ve ordusu da olan yeni bir küresel güç oluşturma çabasında oldular. Macron, bu konuda haklı olduğunu savunabilmek için, sürekli olarak “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” diyerek, Avrupa’nın savunma konusunda ABD’ye olan bağımlılığını azaltması gerektiğini savunuyordu.   

ABD “KUŞAK ve YOL”A “HAYIR” DİYOR

ABD, bütün çabalarına rağmen, Almanya ile Fransa’yı Çin’in “Kuşak ve Yol” projesini desteklemekten ve bir Avrupa Ordusu (PESCO) kurma çalışmasından vazgeçiremedi.

Macron’un Avrupa Ordusu’nu kurma konusundaki ısrarının nedeni, kendisini Fransa Cumhurbaşkanlığı makamına taşıyan gücün isteği olmasıydı. Fakat, 24 Şubat’ta Rusya’nın Ukrayna’yı işgale başlamasının yarattığı kaygılar nedeniyle,  Avrupa ülkelerinin, özellikle de eski Varşova Paktı üyesi ülkelerin NATO şemsiyesi altına toplanmaları Avrupa Ordusu kurma girişimine vurulmuş bir darbe oldu. Aylar öncesinden Rusya’nın Ukrayna’yı işgal edebileceğini “müjdeleyen” ABD’nin bu konuda hiçbir girişimde bulunmaması, “1991’de Saddam’ı gaza getirerek Kuveyt’e sokan ABD, bu defa da Putin’i gaza getirerek Ukrayna’ya soktu ve Avrupa’yı kontrolü altına alma konusundaki hedefine büyük ölçüde ulaştı” yorumlarının yapılmasına neden oldu.

SOĞUK SAVAŞ’IN GİZLİ ORTAKLARI NEDEN KÜSTÜLER?

Başlangıçta, Putin’in Ukrayna’yı işgal etmesinin ABD-Rusya ortak yapımı bir operasyon olduğunu savunanlar da vardı. Biz de, zaman zaman bu gelişmeyi, “Yeni bir Yalta Anlaşması” olarak değerlendirmiştik. Fakat, başlangıçta Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesine “tarafsız kalan” ABD’nin, savaşın belli bir aşamasından sonra Ukrayna’ya güçlü silahlar vermeye başlaması ve uygulanan yaptırımları ağırlaştırması Rusya’nın yorulmasına, ekonomisinin zorlanmasına ve küresel çapta itibar erezyonuna uğramasına neden olmuştu.

 Bu arada Rusya Devlet Başkanı Putin’in Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından savaş suçlusu ilan edilmesine kadar uzayan gelişmeler, özellikle Moskova-Pekin yakınlaşması, “Soğuk Savaş döneminin gizli ortakları yollarını mı ayırdılar?” sorgulamasına neden olmuştu.

Putin’in Ulusa Sesleniş konuşmasında Ukrayna’da yaşananlardan dolayı ABD’yi suçlaması ve ABD ile olan nükleer anlaşmayı (START) tek taraflı askıya aldığını ilan etmesinin hemen ardından Biden’ın, Putin’in bu suçlamalarına, Ukrayna’nın Başkenti Kiev’den yanıt vermesi, ABD-Rusya ilişkilerinde yeni bir dönemin başladığını gösteriyordu. 

Bu gelişmelerin hemen ardından, önce Çin Başbakanı Wang Yi, ardından Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ziyaret etti ve iki ülke arasında bir dizi anlaşma imzalandı. Çin, uzun bir zaman sonra, küresel sahnede, ilk defa oyun kurucu olarak rol alıyordu.

ÇİN, SUUDİ ARABİSTAN İLE İRAN’I NEDEN BARIŞTIRDI?

Çin bununla da yetinmiyor, İran ile Suudi Arabistan’ın yakınlaşmasını ve bu anlaşma kapsamında, sekiz yıldır sürmekte olan Suudi Arabistan- Yemen savaşının da noktalanmasını sağlıyordu.

Suriye Devlet Başkanı Esad’ın Umman ve Birleşik Arap Emirliklerini ziyaret etmesinin ardından, Suriye Dışişleri Bakanı Faysal bin Mikdat da Kahire ve Riyad’ı ziyaret etmişti. Geçtiğimiz Salı günü de Suudi Arabisan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan Şam’ı ziyaret etti. Bu gelişmeler, “Suriye’yi yeniden Arap Ligi’ne döndürmeyi, Şam’ın dışlanmışlığını sona erdirmeye yönelik adımlar” olarak değerlendiriliyor. 

ABD yanlısı Fas, Kuveyt, Katar ve Yemen ise, Esad’ın öncelikle muhaliflerle görüşüp anlaşmasını istiyorlar. 

Çin Ortadoğu’nun küskünlerini barıştırırken, bu ülkelerle yaptığı geniş kapsamlı ve uzun vadeli anlaşmalarla Ortadoğu’da daha etkin olmayı hedefliyor.

Çin ve Rusya’nın Ortadoğu’daki etkinliklerini artırmaya çalıştıkları bir dönemde yaşanan bu gelişmeler, 1991’deki I. Körfez Savaşı’ndan bu yana Ortadoğu’ya ilişkin hedeflerini hayata geçirme çabasında olan ABD açısından da önemli bir sorunlar dizisi oluşturuyor.

Suudi Arabistan’ın, Çin’in girişimiyle İran’la barışmasını, Arap ülkelerinin İsrail ile elele vererek oluşturdukları güç birliğine karşılık yapılmış bir operasyon olarak değerlendirmemek gerekir. Ortadoğu’da kartların yeniden dağıtıldığı bir ortamda Prens Selman’ın Çin’e yakınlaşması, “Suudi Arabistan’ın bölge ülkeleriyle olan sorunlarını bir kenara iterek, ‘petrole bağımlı olmayan bir gelecek’ kurma hazırlığı” olarak değerlendiriliyor. Prens Selman’ın Cemal Kaşıkçı “olayının” çok öncesinde Çin’e yakınlaşmasının nedeni, bu konudaki hazırlıklarla ilişkiliydi.

ABD, Suudi Arabistan’ın, daha doğrusu Prens Selman’ın bu yönelişinden Trump döneminden beri rahatsızdı. Muhalif Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesine ilişkin ses ve görüntü kayıtlarını CIA aracılığı ile ele geçiren Trump, Mısır Devlet Başkanı Sissi ile birlikte Riyad’ı ziyaret ettiklerinde, Kralla birlikte yaptıkları kılıç dansı sonrasında Prens Selman’a teslim etmiş, karşılığında da 375 milyar dolarlık savaş uçağı ve silah siparişi almıştı.

“BU GİBİ YATIRIMLAR OYUNUN KURALLARINI DEĞİŞTİRİYOR”

Prens Selman, ne zaman Çin’e ya da küreselcilere yaklaşsa ABD tarafından “cezalandırılıyordu”. 10 Martta Çin’in arabuluculuğu ile sağlanan Suudi Arabistan-İran yakınlaşmasının hemen ardından, 14 Mart’ta Riyad’ı ziyaret eden ABD’li Senatör Lindsey Graham da, toplam 30 milyar tutarında 121 adet 787 adet Dreamliner tipi uçak siparişi kopardı.

Suudi Arabistan Çin ile yakınlaşmalarının cezasını ABD’ye yüklü silah siparişi vererek çekiyor. Nitekim Graham, basın aracılığı ile Prens Selman’a teşekkür ederken, “Bu gibi yatırımlar oyunun kurallarını değiştiriyor” diyordu.

BİR DİZİ ANLAŞMAYA RAĞMEN, RUSYA RAHAT DEĞİL/ YENİ ORTADOĞU ve RUSYA-ÇİN YAKINLAŞMASININ GELECEĞİ

Rusya, ABD Başkanı Biden’ın, Putin’in suçlamalarına Ukrayna’nın Başkenti Kiev’e kadar gelerek karşılık vermesinin hemen ardından, Çin Başbakanı Yi’nin ve Devlet Başkanı Cinping’in  peşpeşe yaptıkları ziyaretlerle Moskova’nın yanında oldukları mesajı vermelerinden memnun. Fakat bu yakınlaşmanın, sonuçta, Rusya’yı Çin’in yörüngesine oturtma olasılığından kaygı duyulduğu da bir başka gerçek.

Tarihsel geçmişi de, ekonomik yapısı da, II. Dünya Savaşı sonrasında şekillenen dış politikası da, Rusya’nın Çin’e daha fazla yakınlaşmasına, köklü ortaklıklar oluşturmasına izin vermiyor. Ukrayna’yı işgal ederek “Kuşak ve Yol”un önünde önemli bir set oluşturan Rusya’nın bu konudaki tutumunun ne olacağı, “Kuşak ve Yol”un en büyük pazarı olacak Avrupa’ya doğalgaz pompalayan boruların vanalarını ne zaman açacağı merak ediliyor.

Çin, kendisini küresel ekonominin kaptanı yapacak olan “Kuşak ve Yol”u, önce Avrupa’ya, sonra da tüm ülkelere karalardan ve denizlerden bağlayacak yeni güzergahlar oluşturmaya çabalarken, ABD de, kendi açısından bir beka sorununa dönüşen bu projeyi kontrolü altına almaya çalışıyor. Taşlar yerine oturuncaya kadar, iki küresel aktör arasında yaşanan ve yaşanacak olan gelişmelerin yansımalarını, çeşitli ülkelerde su yüzüne vuracak ekonomik ve siyasi çalkantılar şeklinde izleyeceğiz.

Rusya-Çin yakınlaşması bağlamında yaşanan gelişmeleri kurulmak istenen yeni dünya düzeninin ana omurgasını oluşturacak olan ve Çin’i küresel ekonominin lideri yapmayı hedefleyen “Kuşak ve Yol” projesinden bağımsız düşünemiyoruz. Çünkü, ABD’nin beka sorunu olarak gördüğü “Kuşak ve Yol”a Rusya’nın da sıcak bakmadığı biliniyor.

YEREL GİBİ GÖRÜNEN HİÇBİR GELİŞME, KÜRESEL GELİŞMELERDEN BAĞIMSIZ DÜŞÜNÜLEMEZ

Küresel çapta liderlik mücadelesi yaşamakta olan devletler, 15 Mayıs seçimleri sonrasında Ankara’da kendilerine sıcak bakan bir yönetim tablosunun oluşmasında da etkili olmaya çalışacaklardır. Yerel gelişme olarak gördüğümüz hiçbir olay, küresel aktörler arasında “Kuşak ve Yol” merkezli yaşanmakta olan mücadeleden bağımsız düşünülemez. Özetle, özellikle Ortadoğu, Doğu Akdeniz ve Doğu Avrupa’dan söz edildiğinde, “Çin, bu denklemin neresinde?” sorgulaması da yapmamız gerekiyor.

2015’te Çin’in, tarihi İpekyolu’nun güncel versiyonu olan “Kuşak ve Yol” projesini açıklaması sonrasında bu sorgulamayı yapmadan gelişmelerin gerçek nedenini görmek mümkün olmuyor.