Hepimiz duymuşuzdur...   
06 yaşında: Babam herşeyi biliyor. 
10 yaşında: Babam çok şeyi biliyor. 
15 yaşında: Ben de babam kadar biliyorum. 
20 yaşında: Şu muhakkak ki; babamın öyle pek fazla bir şey bildiği yok. 
30 yaşında: Bir kere de babamın fikrini sorsam fena olmayacak. 
40 yaşında: Ne de olsa, babam bazı şeyleri biliyor.
50 yaşında: Babam her şeyi biliyor. 
60 yaşında: Ah, babam hayatta olsaydı da kendisine danışabilseydim...
“Yaşarken edindiğimiz tecrübeler arttıkça anne ve babaya olan yaklaşımlarımız da daha anlayışlıdır. Yaşlılık derin felsefelerin içine sokar bizi ...”
Diye düşünüyordum... Herkes için geçerli olmadığını, bu haberi görünce anladım.
“Cami Avlusuna Bırakılan Dedeler”
Yaaa bunu da mı duyacaktık?
Zaman değişiyor ve teknoloji çağı insanları öylesine sanal dünyalara sokuyor ki, robot gibi insancıklar da beraberinde türedi. Bencillik insanların içine bir oturdu, dede- nine- bebek- hayvan gibi canlı sıfatları harddisklerden silinip rafa kalktı.
Bununla beraber giderek dünya nüfusu artınca, elbette yaşlı nüfusu da arttı. Alın teriyle para kazanmak da çok zor olunca sütü bozulmalar patladı...
Eskiden namus davası ya da kadının zalimliği, ekonomik... aklımın kabul edemediği o sebep her ne ise; Bebeklerin camii avlusuna bırakılmasını duyardık. Türk Filmlerinin senaryolarına girerdi. Şimdilerde de dedelere taktılar.
Son günlerde en çok Antalya’dan alınıyormuş dedeleri camii avlusuna bırakma haberleri...
Dünyada da yaşlı istismarları duyardım ama bize kadar gelmesi, canım toplumumda bencilliğin ne denli hızla yol aldığını gösteriyor... Yıllar önce duymuştum, bir adamın ölmüş annesinin emekli kartıyla bankadan para çekmeye devam etmesini...
Bu gidişle giderek yaşlı intaharları da artacak ...
Ülkemiz nüfusunun onda biri yaşlı... Onların bizden bedensel, psikolojik, ekonomik destek beklentileri var. Yaşlılık tıpkı bebeklik sürecinde seyrederken, hiç yaşlanmayacakmış gibi gençliğine kazık çaktığını sananlar mutlaka İngilizce de biliyorlardır. Orson Wells’in ünlü parçasına kulak versinler...
I know what’s to be young but you don’t know what’s to be old...(Ben genç olmanın ne demek olduğunu bilirim ama siz yaşlı olmanın ne demek olduğunu bilemezsiniz)
Sosyal değerlerimiz ile yüzyıllardır ayakta duran bir nesile, anne-babasını horlayan, azarlayan, ellerinden parasını malını almaya çalışan hatta döven- kesen insan türü hiç oturmuyor. Saygı da sevgi de unutuldu. İsyaaaannnn ediyooooruuuummm... Empati kurun bariiii...
Huzurevleri, bakımevlerinin sayısı ve bunların denetimleri arttırılsın. Yaşlılarımızın çınar ağacı misali engin tecrübelerinden faydalanmanın, torunlara geçmişten gelen güzellikleri aktarmanın en güzel yolunun onlardan geçtiği, seminerlerle anlatılsın. 
Tarihte savaşa giden büyük hükümdarların, öncelikle büyüklerinin elini öpmeden yola çıkmadığını unutturmayalım. Onların hayır duası hep yanımızda olmalı... İnsan bebesiyle ninesiyle dedesiyle yaşar... Bunu unutanlara kaktırmak istiyorum.

FİLLER YAŞLANINCA FİL MEZARLIĞINA GİDİP ÖLÜMÜ BEKLERLER... İNSANOĞLU FİL DEĞİLDİR, GİDİP İNSAN MEZARLIĞINDA ÖLÜMÜ BEKLETİLEMEZ. 
ŞİMDİ DEDELERİNİ CAMİİ AVLUSUNA BIRAKAN VE BIRAKMA GAFLETİNDE OLANLARA SESLENİYORUM;

ÇINAR AĞACI ÇOK UZUN YILLAR DA OLUŞUR TARİHİ SİZE ANIMSATIR. TARİHİMİZE SAHİP ÇIKMAZSAK TOPLUM BİTEEEEEERRRRR...