Ekonomik meselelerde yarına ait bir şeyler yazmak oldukça zordur. İçinde yaşadığımız ekonomik ortamda bile doğru karar vermek, meselelere çareler üretebilmek çok büyük çalışmalar, tecrübe, bilgi gerektirir. En küçük bir ekonomik olayda, onlarca etkileyici faktörün olması zorluğu hasıl eden sebeplerden biridir. Bunu iktisatçılar; “ekonomide bir taşla ancak bir kuş vurulur” diye ifade ederler. Her bir ekonomik olayı bir kuş kabul edersek ne çok taşa, ne kadar büyük bir güce, dikkate ve kabiliyete ihtiyaç duyulacağı meydandadır. Bunun aksine iktisat ilminden nasibi olmayanlar, para darlığı mı? Çalıştır banknot matbaasını işi bitir. Dar gelirlilerin refahı mı? Yap maaşlara %50 zam, ver her aileye 1.500TL, her doğan çocuğa bir ev bir araba buyurun size dünya cenneti… Parayı nerden mi bulacaksın? - Benim adım Kemal! - Benim ki de! - Allah var kardeşim Allah! Siz bu vatanı satanlara aldırmayın! - Kayıtsız ekonominin dibine kibrit suyu dökeceğim, elektrikleri kısacağım, kamudaki hırsızları yakalayacağım, yerin altını üstüne getireceğim… vs… vs Efendim ben dağıtırken biraz tedbirli, kaynakları vaaz ederken de daha gerçekçi olmaya çalıştım! Bizde normal zamanda aklı selime hasret vatandaş, seçimler yaklaştıkça akıl almaz palavralara şahit olur. Memnuniyet verici olan şu ki; vatandaşın gerçek algılaması, bizde siyasetçi geçinenlerden fersah fersah öne geçmiş bulunuyor. Onun için çok atanlar çok nal toplayacak olanlardır. Göreceğiz. Birinci Mesele: Geleceğe ait bir program yapabilmenin baş şartı istikrardır. Bir ülkede bu yoksa hiçbir plan, hiçbir program para etmez. Yarını umut ve güven vermeyen bir sosyal ortamda hiç kimse iktisadi yatırım yapmaz. Özel sektör yatırımdan kaçındı mı bunun yerini kamunun kıt kaynaklarıyla doldurmak mümkün olmaz. O şartlarda yapılacak hiçbir yatırım da verimli ve üretken olamaz. Taş ve kuş hesabını unutmamanızı dilerim. Elin taşıyla elin kuşunu vurmak mucize kabilinden bir şeydir. Özel sektör bir kuruşunu, Sibirya’nın buz çölünde son kibritini çakıyormuşçasına dikkatle harcarken, özellikle ülkemizde kamu malı göz yaşartıcı nutukların ardından “devlet malı deniz…..” tekerlemesine uygun tasarruf edilir. Bir zamanlar ülkenin dört bir yanından otomobillerin bagajlarına koyulup getirilen ağır sanayi temellerini hatırlayın! Ya da 100 milyona başlayıp milyarla yarıya gelemeyen yatırımları… Bunlar ve pek çok benzerleri vatandaşımızın aklındadır. Hele Libya da adını bile anmak istemediğim diktatörün çadırında devlet ve millet haysiyetimizi çiğneten Erbakan! İşte onu sandığa gömen esas sebep budur lakin o işi pişkinliğe veriyor hem o haline hem bu haline yazık…yazık…yazık… 45 günde yayınlanan yedi kamu oyu anketi inceledim. Mevcut iktidar %50’leri zorluyor. Diğerleri hayal pilavı pişiriyor. Adına dürüstlük masalları dizilen dosyacı Kemal efendi bu süre zarfında “söyledikleri asılsız”(veya yalan dememiz gerekir) çıktığı için yanlış hatırlamıyorsam üç davadan 30 bin TL tazminat ödemeye mahkum edildi. Gerçekten acı ve ibret alınması gereken bir durum. Devlet adamı yalan söyler mi? Bizim inancımızda bu kabul edilemez. Daha büyük felaket baş göstermiş bulunuyor: Seçim sathına girildikçe parti propagandaları başlayacak. Propaganda; dışı kısmen gerçekle yaldızlanmış içi zifiri yalan dolu, özel metotlarla halka yöneltilmiş bir saldırıdır. Bu millete bunu reva görmek milleti aşağılamak anlamına gelir. Medeni toplumlarda hiçbir siyasi böylesi bir kampanyanın içinde bulunamaz, bulunmamalıdır. Çare Özel Sektörde Ortak Akılda Ve Doğru Hesaptadır: Beni ümitlendiren de işte budur. Türkiye’de yetişmiş insan gücü özel sektörde büyük başarılara imza atmaktadır. Giderek siyasi bilinci ve bilgi seviyesi yükselen vatandaşımız da siyasi iktidarları belirlerken bilgi sahibi, iş yapma kabiliyeti olan milli ve manevi değerlerine bağlı siyasi kadroları tercih etmektedir. Bu da günümüzde siyasi, kadrolarda ve devlet bürokrasisinde başarılara yol açmaktadır. Yapılan çalışmalardan gözüken odur ki; hükümet edenler bir taraftan vatandaşların taleplerini değerlendirirken diğer taraftan da özel sektörde hakim rasyonel kriterleri göz ardı etmiyorlar. Zira biliniyor ki, aklın tehir edildiği bir ortamda özel sektör bir kuruşunu bırakmaz. Bundan sonraki yazımda bizi bekleyen şartları rakamlarla ifade etmeye çalışacağım.