YAPMAYIN BE! “ABİLERİM ABLALARIM!...
Abdullah KILIÇ
Yapmayın be!’yi ben ilave ettim.
“ABİLERİM,ABLALARIM”; Turist Ömer’e (Rahmetli Sadri Alışık) ait.
Bu sözcükleri öylesine samimi söylerdi ki; yüreğinin sesi gönlümüzü yakardı.
Hele “OFSAYT OSMAN” filminin son sahnesindeki Sadri Alışık seyirciyi göz yaşlarına boğan duygusallığın zirvesidir.
Şimdi ben de bazı “abilere ve ablalara” Turist Ömer misali seslenmek istiyorum:
Önce ölüm haberi almış gibi sızlandığım hadise:
Abiciğim “kırı görüp tilki olmana, suyu görüp balık olmana” alışmıştık. Sana göre sen değiştikçe karşındakiler, yanındakiler de değişecekti. Oysa onlar senin değişmeni istihza ile karşılayarak yollarını yürüdüler. Sen ise tekrar değişmeye mecbur kaldın. Şu anda durum daha ciddi; Kafdağı zannettiğiniz yığıntılar kum tepeciği, Zümrüdüanka ise masallarda bir
kuş…
Karıştırdığın şey değişme ile gelişmedir. Sen enerjini değişmeye değil gelişmeye harcasaydın o zaman bazı şeylerin de değişeceğini görecektin. Ah abim ah!..
Ablacığım sen taziyeye gittiğin evde usul- erkan ile YASİN’İ ezbere okursun, Durmuş, önünde başörtüsünü süründürür, iki cihan güneşini propaganda malzemesi yaparak beyaz önlüklü komutanlarına şirinlik yapar sesin çıkmaz. Ah be ablacığım “Kızılay Meydanı ve kazık” şerefsizliğini unutun mu?
Dilini mi yuttun …Ah ablacığım ah!
Yargının bağımsızlığı diye; tozu dumana katarsınız. Elinizde ikna edici çantanız, ardınızda avaneleriniz şahit avına çıkarsınız. Sonra su bardaklarına saldırır, bunu da maharetmiş gibi kameralara poz vererek söylersiniz.
Başkanınız son çuvallamalardan sonra işi düzeltmek için son derece maharetli televizyoncularla bir onarma programına çıkıyor bütün desteklere ve çanaklara rağmen savrulup saçılıyor. Akıllarda kalan cuf.. puf.. eee, ııı vs.
Seçim arifesinde elinizde rozet çarşaflı ve başörtülü hanım avına çıktınız. Bulduğunuza rozet çaktınız.Taktığınız rozetler hazmedilmeden Mersin meydanında çarşafları “çırdınız…”
“ABİLERİM ABLALARIM siz öyle yapmayın fişleyin…
Yerin direği “mülkün temeli” olması gereken sizler “abilerim ablalarım.” Gözünüzdeki bağ; sapı samana karıştırasınız diye değil. Elinizdeki kılıcı kim ki hakka ve hukuka tecavüz ediyorsa ayırt etmeden ona indiresiniz diye… Siz adaleti sağlamaktan başka hiçbir şeye meyletmemelisiniz. İşte o zaman “şeriatın kestiği parmak acımaz”, işte o zaman sizin hükmünüz Hak hükmü olur, ona da boynumuz kıldan incedir.
Sabihin, mabihin sesine değil, milli vicdanın sesine kulak verin.
Abilerim ablalarım çoğumuz bölmeyi beceremeyiz lakin 367,411 bunları okur yazarız, toplamayı çıkartmayı, çarpmayı iyi biliriz.
Yapmayın abilerim ablalarım. Siz, “yerlerin direğisiniz” yeri yerinden oynatmayın…
Bu boru, bu yaş, bu kuru… Bıktık be abilerim ablalarım. Bizler ne Talat Aydemirler istiyoruz ne Enverler, ne de İttihat Terakkiler.
Biz henüz yüzbaşı iken İT’nin Selanik’teki kongresine Trablus Garp delegesi olarak katılıp (1909) ölümü göze alarak:
“Efendiler, ordunun içine siyasetin girmiş olması vatanımız ve milletimiz için ileride telafisi imkansız meselelere sebep olacaktır. Böyle bir ordu zaafa uğrar, acziyet içine düşer, savaşamaz ve düşman karşısında bozguna uğramaya mahkum olur.
Ben diyorum ki; İT de devam etmek isteyenler derhal ordudan ayrılsınlar. Orduda vazifeye devam etmek isteyenler ise derhal İT ile irtibatlarını kessinler….” Diye haykıran Mustafa Kemaller istiyoruz.
Çünkü buna hakkımız var. Bunun dışındaki tavırlar ve davranışlar milletimize en büyük bühtan ve haksızlıktır.
Yapmayın be!Abilerim ablalarım!
Yorumlar