Annemin bir lafı var: “Bir avuç sinir kaldın, biraz rahat ol!”
İnsanoğlu bu, çerçevesini ne kadar genişletirse o kadar, duyarlılığı artıyor. Duyarlılık arttıkça bilinç artıyor...Gözüne gözüne batan olay ve olgularda gel de rahat ol...
Anamın geçmişte yaşadığı dünya ile benimki ne kadar farklı boyutlarda...
Oysa gelişimime başladığım ilk günden beri, at gözlüğü denilen gözlükle bakmak ne kadar itici gelirdi, şimdi atgözlüğü ile bakanlar benden mutlu...
Ama ben artık ufkumu kapatamıyorum. İnsanoğlu ufkunu açtıktan sonra kapatamıyormuş...Bilinç artıkça mutluluk gölgeleniyor. Beklenti artıyor, huzursuzluk başlıyor. Çünkü evrende herşey doğru bilinen  şekilde gelişmiyor.
Rahat ol demek kolay anacığım, gel de ol...
Meslekte gelişmek için yıllarca şantiyelerde çalıştım. Tozu toprağı yutup, keyfiyetini dışarıda ballandıra ballandıra anlatmak bir ayrıcalıktı. Deneyimlerimi satmak için sabırsızlanırdım.
Şimdi her apartmanda bir iki daire tadilatta. Yapı marketlerine sarılan kendini iç mimar zannediyor... Apartmanınızın tadilatı bitiyor, bir sabah balyoz sesleri ile uyanıyorsunuz. Bu kez komşu tadilata başlamış... 
Vur ha vur!
O bitiyor mahallenin başında bir dozer eski bir evi yıkıyor. (Çünkü o ahşap evi miyadı dolmuş gözüyle bakıldığı için, kaza kibritine kurban gitmiştir.)
Vur ha vur!
Sen tarihi eve hergün hayranla bakıp, cephesindeki çizgileri kafana kazıya dur, fotoğrafını çekmeye bile zamanın olmadan birgün enkazıyla karşılaşmışsındır...Dedikodular başlar; İçinde her odasını ayrı kiraya verdi elektrik yükü çekmedi, kontak yaptı, biri sakalını sıvazlarken, iyi oldu çok eskimişti, diğeri sigortadan para almak için kaza süsü verdiler...Bla Bla...Yoruma bayılırız. Bilmesek de yaparız. Uydurmaya da...Hatta bir konuda bilinçli olanlar konuşmaz, bilmeyenler mangalda kül bırakmazlar.
Cahil cesareti benzetmesi buradan gelir...
Apartman, komşu, mahalle derken bir de bakmışsın trafik gitmiyor kafanı uzatır bakarsın Taksim, yok Altunizade, Ümraniye, Marmaray üffff İstanbul koca bir şantiye...
Meslekten soğudum. Bu kadar toz toprak yetti canıma...
Geçenlerde otobüsteyim. Arkamda bir genç telefonda  konuşuyor...”Kenan ağbi arayanlara; Biz size geri döneceğiz dedim. Şimdi napacağım?” dedi ya.
Düşündüm de acaba hayatımda  sadece telefonda kaç kişi, sıkışınca biz size geri döneriz dedi ve...dönmedi...
Bu boşluk doldurma lafı beni gıcık ediyor...
Ya da sattığı ürünün özelliklerini bilmeden kazıkladı, çözmem aylarımı, saatlerimi, hücrelerimi yedi...Çoğunu çözemeden de parama mal oldu. Vur ha vur!
İstanbul da bir sistem var... Sistemsizlik Sistemi...Sistemi karıştırarak, yediriyorlar resmen...İnternet, televizyon yayın sistemleri başta geliyor. Üç paraya anlaştığınız sistem imzaya gelene kadar beş para oluyor...Bir kopyasını alayım diyorsunuz...”I-ıhhh. O biz de kalıyor.” Sen zaman aşımında neye imza attığını kesin unutacaksın ya...
Bankalar, başka tür  piranhalar...Kredi kartları ve krediler de imzalattıkları kağıtlar yetmiyor şimdi yeni bir kural çıkmış. Bit kadar yazıları okudum kutusunu işaretleyip  imzalıyorsun. Bir de yazı ile bilmem kim bana herşeyi anlattı başıma gelecekleri de biliyorum. Kulağımın arkası da sizin olsun diye, size kendi el yazınızla imza attırıyorlar...Vur ha vur!
Bir de sanki anlattıklarından bir habermiş gibi ve yıllardır sistem bu edalarında satmıyorlar mı?
Günde bilmem kaç kişi arayıp hatrını soruyor? Sana ne müsayit değilim diyorsun...Arsızca;”Ne zaman müsayit olursunuz ?“diyor yaaa...
Ah Anacığım, gel de rahat ol...
Tam trajikomik hallerdeyiz...
Geri dönülmez akşamın ufkundayım vakit çok geç...
Adama geri bile dönemezsin diyorlar...kaptırdın bir kere...
Fakat bu arada hakkını yemiyeyim. Aklıma gelen gelmeyen tüm olumsuzlukların dışında birşey çok güzel  gelişiyor, yıllardır kontrole alamadığımız bir konu...Umumi WC ler...
Yolunuz düşerse Kadıköy meydanındaki wc lere uğrayın. Paslanmaz çelik kabinler ve klasik müzik var...Tertemiz. Ya da Beşiktaş Büyük Çarşısının içindekine...Klasik müzikle şeettiriyorsuz...Ve mis gibi parfüm kokuyor. Dakikalarca kalın rahatlayın. Strese birebir.
Eeee tabii bu kadar konforu da, bunca yediklerimize hak görmüşler.
Çok sağolun, çok sağolun...