Kazakistan, bağımsızlığına kavuştuğu 1991 yılından bu yana her konuda yaptığı atılımlarla, “Asyanın Yükselen Yıldızı” olarak anılmayı tam anlamıyla hak eden bir kardeş ülke. Kazakistan, efsanevi devlet adamı Nursultan Nazarbayev önderliğinde tüm dünyanın hayranlıkla izlediği bu başarılı yolculuğunda, her zaman, kardeş ülke Türkiye ile işbirliği yapmaya özen göstermektedir. Türkiye ile Kazakistan’ın ekonomik ve kültürel ilişkileri giderek artan bir tempoyla devam etmektedir. Türk Dünyası ile ilgili ekonomik ve kültürel konulu toplantılarda Kazakistan’ın efsanevi Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev’in bizzat yer alması, kardeş ülkelerin dayanışmasına verilen önemin bir ifadesi olarak çok anlamlı ve çok önemli bir duruştur. Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev Türk işadamlarının ülkesine daha fazla yatırım yapmasını, bunun kardeş ülkelerin yararına olduğunu söylemektedir. Bu bağlamda, Kazakistan’ın güney bölgesinde Türk işadamları için özel bir sanayi bölgesi hazırlanmaktadır. ATAYURDUMUZUN DEĞERLERİNİ TANIYALIM, TANITALIM Son yıllarda Kazakistan Büyükelçiliği’nin ve Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı TÜRKSOY’un önderliğinde düzenlenen etkinlikler sayesinde, “Anadolu Kazakları” olarak, atayurdumuzun yetiştirdiği kültürel değerleri, yazarları, şairleri, sanatçıları tanımaktayız. Anadolu ve Osmanlı coğrafyası dışındaki kültürel köklerimizden ve bu coğrafyada yetişen değerlerimizden haberdar olmaktayız. Atayurdumuzda yetişmiş değerleri tanıma konusunda, Türkiye olarak çok şanslıyız. Çünkü, bağımsızlığını kazandığı yıllarda Kazakistan kabinesinde Eğitim ve Bilim Bakanı olarak görev yapan Büyükelçi Canseyit Tüymebayev ile Kültür Bakanı olarak görev yapan TÜRKSOY Genel Sekreteri Düsen Kaseinov, iki kardeş ülke ilişkilerinin hızla geliştiği bir dönemde Türkiye’de görev yapmaktalar. İki kardeş ülke arasındaki ekonomik ve kültürel ilişkilerin hızla geliştiği bir dönemde Tüymebayev ve Kaseinov’un Türkiye’de olması, hem Türkiye ve Kazakistan hem de Türk Dünyası açısından gerçekten bir şanstır. Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı TÜRKSOY, Türk Dünyası’nda ürettiği sanat eserleriyle ün yapmış değerlkişilerin hatırasını yaşatmak, onları genç nesillere tanıtmak için Türkiye’nin çeşitli illerinde etkinlikler düzenlemektedir. Bu bağlamda, 2011 yılı, TÜRKSOY tarafından, Tatar Şair Abdullah Tukay ve Kazak Şair Kasım Amajolov Yılı ilan edilmiştir. Bu etkinlikler çerçevesinde, geçtiğimiz Cuma günü İstanbul’da, Aydın Üniversitesi’nde ve Türk Edebiyat Vakfı’nda, Kazak Şair Kasım Amanjolov’un 100. Doğum yılını anma toplantıları düzenlendi. Aydın Üniversitesi’nde düzenlenen anma toplantısında konuşan Aydın Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yadigar İzmirli, Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Mustafa Aydın, TÜRKSOY Genel Sekreteri Düsen Kaseinov, Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şuayip Karakaş Kazak şairi Kasım Amnjlov’un hayatını ve sanatını anlattılar. Amanjolov’un hayatı ile ilgili kısa bir film gösterimi ardından, oturum başkanlığını Türk Edebiyat VakfıBaşakanı Servet Kabaklı’nın yaptığı panele, Kazakistan Yazarlar Birliği Başkanı Galym Jaylıbay ile Kasım Dergisi Baş Editörü Aıbat Kepterbayev konuşmacı olarak katıldılar. Gençler Kasım Amanjolov’un şiirinden örnekler okudular, Kazak sanatçılar Sercan Musayin ve Gülmira Tapay Kazak müziğinden örnekler sundular. Aydın Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yadigar İzmirli yaptığı konuşmada, “Altaylar’dan Akdeniz’e uzanan coğrafyada kırktan fazla lehçesiyle konuşulan ve yirmi yazı dili olarak yaşayan Türk dili Türk dünyasının ses bayrağıdır. Bu ses bayrağını yükseklerde ve gönüllerimizin derinliklerinde dalgalandırıp ruhlarımızı birleştirenler ise yazarlarımız ve şairlerdir. Şairler, sınırları aşarak bütün bir dünyaya, elbette o dili konuşan topluluklara yaşama sevinci ve gücü verirler. Biz bugün burada böyle bir şairi, Türk dünyasının büyük şairlerinden biriniKasım Amanjolov’u, doğumunun 100. Yıl dönümü vesilesi ile anmak, tanımak, tanıtmak ve yaşamak için toplandık. Kazak şiirine yeni bir ruh, farklı bir üslup armağan eden Kasım Amanjolov, 44 yıllık hayatını derin bir vatan ve millet sevgisi, mağrur bir özgürlük ve yiğitlikle doldurmuştur. Bu bakımdan, onun hayat hikayesi, bu davaya gönül verenler için bir örnektir. O, şiirlerinde sadece kendi yaşadıklarını değil, içinde yaşadığı toplumun sıkıntıların, çekilen acıları, yaşananlardan çıkardığı milli ve insani değerleri işlemek suretiyle, Kazakların milli şari olmasının yanı sıra, Türk milletinin ve insanlığın şairi olmuştur. Kazakistan’da bir nesil onun birçok bestelenmiş şiirleriyle büyümüştür. Fakat artık yeni imkanlar dolayısıyla, bu tür toplantıların da katkılarıyla, bütün Türk Dünyası’nın gelecek nesilleri onun şiirlerinden beslenecektir. Hayata bir fırtına gibi tesir etme amacı taşıyan Kasım’ın şiirleri, milli kimlik ve vatan sevgisiyle yoğrulmuştur: Ah! Bir altın beşiktir benim vatanım Kıymetini bilemezsem bağışla beni Yatamazdım toprağının altında sessizce Yazar değil de, taşın olsam ben eğer. Kasım’ın şiirleri özgürlük ruhu aşılamayı gaye edinmiştir. (…) Dünyaya, ‘Bakın Kazak dedikleri benim’ diye çekinmeden haykıran şairimiz, ‘Kalbimizin namelerini dökelim, içimizde uhde kaldı demeyin. Herşeyimizi verelim bu halka, vatana; borçlu kalmadan gözlerimizi kapatalım’ diyerek, esas gayesinin halkına hizmet olduğunu da diler getirmiştir. (…) Kazakistan Cumhurbaşkanı Sayın Nursultan Nazarbayev, Kazım Amanjolov’un doğumunun 100. Yılı ile Kazakistan Cumhuriyet’inin bağımsızlığının 20. Yılının aynı yıla denk gelmesinin büyük bir öneme sahip olduğuna işaret etmiş, dikkat çekmiştir.” PROF. DR. MUSTAFA AYDIN: “AMANJOLOV’U TANIYIP TANITMA GÖREVİMİZ VAR” Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Mustafa Aydın da yaptığı konuşmada özetle şöyle dedi: “…Bugün Orta Asya’dan Balkanlar’ın ötesine uzanan bu kutsal topraklarda bizler, bir kimlikle bir kişilikle anılıyor ve anılmaya devam ediyorsak, işte Kasım Amanjolov’lar gibi hayatını, ruhunu, bütün şahsiyetini ve kişiliğini bu topraklar ve bu milletler için vakfeden insanlar sayesinde olmuştur. Kazakistan’ın bozkırında, küçük bir köyünde doğan ve daha küçük yaşta anne ve basını kaybedip daha sonra komünist Rusya’nın yönetiminde ve emperyalizminde bir müddet Kazakistan’da, bir müddet bugünkü adıyla St. Petersburg (Leningrad) hayatını devam ettirmeye çalışan ve yaşamış olduğu, görmüş olduğu bütün bu olaylardan sonra, kendi öz kimliğini araması gerektiğine kanaat getirerek, her ne pahasını olursa olsun o kimliği ön plana çıkaran bir şairin 100. Doğum yıl dönümünü anıyoruz.” Gençlere seslene Prof. Dr. Mustafa Aydın, “… Onun için Kasım Amanjolov’u bu mantık ve düşünce ile anlamaya, dinlemeye ve sonra da, sizlerden sonra nesillere aktarma gibi bir göreviniz var. Bu anlayış içinde dinlemenizi, bu anlayış içinde sahip çıkmanızı, yaşatmanızı ve yaşanmasına da katkı sağlamanızı sizlerden bekliyorum.” KASEİNOV: “AMANJOLOV TÜRK DÜNYASI’NIN ŞAİRİDİR” TÜRKSOY Genel Sekreteri Düsen Kasseinov, İstanbul’daki anma toplantılarını düzenleyen Aydın Üniversitesi’ne, Türk Edebiyat Vakfı’na teşekkür ederek konuşmasını şöyle sürdürdü: (…)Uluslararası Türk kültür teşkilatı TÜRKSOY olarak kardeş Türk halkları arasında kültürel ilişkilerin geliştirilmesi için çalışıyoruz. Türk kültürünün geliştirilmesi ve dünyada tanıtılması amacını taşıyan herkesle işbirliği yapıyoruz. Aydın Üniversitesi, Avrasya Yazarlar Birliği, Türk Edebiyat Vakfı, Kazakistan Yazarlar Birliği bu çerçevede çalıştığımız ortaklarımızdır. TÜRKSOY olarak Türk haklarının kültür ve edebiyat alanında tanınmış ünlü kişilerin şanını yükselterek olanları yaşatmaya ve bıraktıkları kültürel mirası yeni nesillere aktarmaya çalışıyoruz. Bugünkü etkinliklerimiz de bu çerçevede düzenlenmektedir. Bu yıl Kasım Amanjolov’un 100. doğum yıldönümüdür. Bu çerçevede şairin memleketi olan Karagandı’da büyük çapta anma toplantıları düzenlenmiştir. TÜRKSOY’un istemiyle Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Rusya Federayonu’na bağlı Tataristan ile Başkurdistan ve Türk dünyasının dört bir yanından şairlerin ve sanatçıların aktif olarak katıldığı bu anma toplantısı, bir halk bayramına dönüşmüştür. 740 çadırın kurulduğu şölende, şiir dinletilerinin yanı sıra, konserler de organize edilmiştir. Ayrıca TÜRKSOY’a üye şair ve yazarların katılımı ile Kasım Amanjolov’un anısına Almatı’da anma toplantısı düzenlenmiştir. Türk dünyası edebiyatçıları arasındaki etkileşim ve paylaşım sağlanması amacıyla Türk lehçeleri arasında aktarma çalışmaları, sempozyumlar düzenlenmektedir. Bu yılki Yalova’da düzenlenen aktarma sempozyumu, Kazak şiirinin oluşumunda önemli yeri olan Kasım Amanjolov’un anısına ithaf edilmiştir. … Kasım Amanjolov sadece Kazakistan’ın, Türkiye’nin değil, Türk Dünyası’nın şairidir. Bugün burada düzenlenen toplantı O’nun Türk Dünyası’na mal olması açısından çok önemlidir.” PROF. DR. ŞUAYİP KARAKAŞ: “KAZAK EDEBİYATININ BÜYÜK ŞAİRİ” Aydın Üniversitesi Öğretim üyelerinden Prof. Dr. Şuayip Karakaş da Kasım Amanjolov’un İkinci Dünya Savaşı’nda Kazak askerlerinin kahramanlıklarını destanlara döktüğünü ifade ederek, Stalizn’in tanrılığını ilan ettiği savaş sonrası yıllarda, Jdanov doktrininin dünyayı Doğu ve Batı blokları şeklinde ikiye böldüğü bir dönemde, milli ruhu ve milli vatan anlayışını eserlerinde terennüm ederek Sovyet ideolojisine karşı çıkmış olduğunu söyledi. “Bütün Sovyetle Birliği’ni kasırga gibi savuran üçüncü tasfiye döneminde, kendisi de diğer aydınlarla birlikte milli olmanın ağır bedelini ödemek zorunda kaldı. Ve nihayet, ağır ıztıraplar içinde geçen hayatı, uzun bir hastalık döneminden sonra, 1955 yılında sona erdi.” GALYM JAYLIBAY, ONUN ŞİİRLERİNDE GİZLİ MESAJLAR VAR” Kazakistan Cumhuriyeti Yazarlar Birliği Başkanı, Şair Galym Jaylıbay, törende yaptığı konuşmada, Amanjolov’un şiirlerindeki gizli mesajlara dikkat çekerek şunları söyledi: “Bağımsızlıktan sonra Kazak Türkü’nün, Kırgız Türkü’nün, Anadolu, Azerbaycan, Özbek Türkü’nün bir arada olması bizleri sevindiriyor. Hepimizin kökü bir, bir aileden geliyoruz. Kazakistan’da bir atasözü vardır, Kendine gelen kökünü aramaya başlar anlamında ‘Kökünü bulan kendini bulur.’ …İlişkilerimiz geliştikçe birbirimizi daha iyi tanımış olacağız. Kazım Amanjolov’u tanımak aslında bir dönemi tanımak olacaktır. Kazım Amanjolov’un şiirlerinde birçok gizli anlamlar, mesajlar vardır. Kazım Amanjolov yoksulluk içinde büyüdü, yetim büyüdü, hayatına bir koca dünya savaşı girdi O’nun. 1937-39’daki o büyük Stalin kıyımını yaşadı. 44 yaş gibi kısa ömründe yaşadıklarını, çektikleri acıları şiirlerine yansıttı. Kasım’ı tanımak yaşadığı dönemdeki coğrafyayı tanımak demektir. Yaşadığımız dönem, birçok ülke açısından kritik bir dönemdir. Çünkü birçok millet kaybolmanın eşiğinde. Kaybolmamak için birbirimize yardım etmeliyiz, desteklemeliyiz, çok sıkı ilişkiler içersinde olmalıyız. Biz 70-80 yıl birbirimize Sovyet siyasetinin kurbanı olarak uzak kaldık. Komünizm siyasetinin kurbanı olduk. Bizi bu günlere getiren atalarımızdı. Bugün yeniden birbirimizi bulduk. 700-800 kişi olan Kazakistan Cumhuriyeti Yazarlar Birliği var. Bu Birlik’in tercüme bölümü var. Türkiye’deki meslektaşlarımızdan katkı bekliyoruz. Türkiye Türkleri ile, meslektaşlarımızla birlikte çalışmak istiyoruz. Kasın Dergisi Başakanı Aibat Kepterbayev yaptığı konuşmada “ Kazakistan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülke Türkiye oldu. Edebiyat alanındaki değerlerimizi tanımada da bunu başaran ilk ülke yine Türkiye oldu. Çünkü Kazım Amanjolov gibi çok bilinen yıldız bir şairin uluslararası düzeyde tanıtma etkinliğinin ilkini Türkiye’de yapmış olmamız bizi çok sevindirdi. Kasım’ın yaşayıp da özleyip de gerçekleştiremediklerinin önündeki tüm engeller artık kalmıştık. Kasım’ın hayallerini hayata geçirmek de Kasım’a inanan gençlerin işidir. Kasım Dergisi’ne Türkiye’deki kardeşlerimizin de katkısını bekliyoruz. Yazılarınızı, şiirlerinizi bekliyoruz. SERVET KABAKLI: “ATOM DENEMELERİ TÜRKLERİN YAŞADIĞI YERLERDE YAPILIYOR” Türk Edebiyat Vakfı Başkanı Servet Kabaklı da hem Aydın Üniversitesi’nde hem de başkanı olduğu Türk Edebiyat Vakfı’nda yaptığı konuşmalarda, bugün yalnızca Kazakistan’ın değil, tüm Türk Dünyası’nın meşalelerinden biri olan Kasım Amanjolov’u ve onu yaratan koşulları anlattı, şiirlerinden çarpıcı örnekler verdi: “Kasım Hoca, 1911 yılında Kazakistan’ın bozkırlarında Karagandı’da doğuyor. Çok küçük yaşta annesini ve babasını kaybediyor. Baytarlık mektebine Semey’de gidiyor. Semey, Sibirya sınırında Sovyetlerin tüm atom denemelerini gerçekleştirdikleri ve orada yaşayan kardeşlerimizin ya ölümüne sebep oldukları ya da sakat bıraktıkları bir yerdir. Yaşayışları, çadırları, kültürleri ile Türk oldukları ve Bering Boğazı yolu ile göçtükleri iddiasının giderek gerçeklik kazandığı Kızılderililerinin yaşadıkları vatanları Nevada da, ABD’nin atom denemelerinin yapıldığı yerdir. Tarihin garip bir cilvesidir ki, Sovyetler Birliği bütün atom denemelerini Semey’de (Semipalatinsk) yapmış ve Çin esareti altındaki Doğu Türkistan’ın Lop Nor bölgesinde de Çin’in atom bomba denemeleri yapılmaktadır. Semey, Lop Nor ve Nevada.. Dünyada ölümcül atom denemelerinin yapıldığı yerlerin üçü de Türklerin yaşadığı yerler. Allah milletimizin yardımcısı olsun. Kasım Amanjolov Semey’de veterinerlik mektebine gidiyor. Öksüz ve yetim. Yetimhanelerde büyüyor. Veteriner mektebindeyken edebiyata merak sarıyor ve ilk şiirlerini yazmaya başlıyor. Sovyet yönetimleri, özellikle ikinci Cihan Harbin’de, evet dine karşı, evet Hristiyanlık’a da karşı, ama hiçbir Rus sanatçısını, edebiyatçısını, şairini, bestecisini asla savaşa sürmüyor. Sanatçı, şair, edebiyatçı olarak sürülenler Cengiz Dağcı’dır, Kasım Amanjolov’dur. Askerlik yaptığı sırada kendisi gibi Kazak olan askerle birlik 2. Cihan Harbin’e katılıyor ve oradaki ilk epik şiir denemelerinde, bazen Sovyet rejimini, sosyalizmi ve elbette diktatör Stalin’i övdüğü şiirleri de var. Ama giderek şuurunu kazanıyor ve öyle bir hale geliyor ki “Ey Sovyetler Birliği” diyemediği için de, “Ey dünya” diyor. “Ey Sovyetler Birliği” dese asılacak, kurşuna dizilecek. “Ey dünya, ben bir Kazak’ım” diye başlıyor ve “Senin de hakkından gelirim” diyor. 1955’te Hakk’ın rahmetine kavuşan Kasım Amanjolov, 1986’da Sovyet Birliği’nin cenazesinin yıkandığı suyun kaynadığı kazanın altındaki ateşi, ilk o şiirlerle yakıyor. (…) Düşünün, Kasım Amanjolov’un1947’lerde, 1950’lerde, 55’lerde yaktığı o ateş, o meşale sonradan bir kor ateşe dönüşüyor. 1986’da Kazakistan’ın milli şairidir. Onu keşke bugün dinleyebilseydik.. Türk Birliği, Turan ülküsü, İsmail Gaspıralı’nın “Dilde birlik, Fikirde birlik, işte birlik” ideali, Kazakistan Cedidcilerinin peşinde olma, onların meşalesini taşıma güzelliği, bakın neler söyletiyor ona.. Bir Azerbaycan kızına iki dörtlük yazıyor 1947’de. Demek ki Azerbaycan’ı ziyaret etmiş, Bakü’ye gitmiş. Diyor ki: Adın Suna, gözün kara güzel kız, Seni gördüm, yine oldum kararsız, Eğer gönül albümünde yer varsa, Bu Kazak’ın resmini de koy be kız! Tebriz-Bakü göklerinde bir Suna, Gümüş Hazar kıyısında gül Suna. Yüreğimden yüreğine ne akar, Ben demeyim, yüreğine sor Suna. O zamanlar, Sovyetler Birliği dönemindeki Azerbaycan sınırları içinde Tebriz var mı? Yok. Orada Türk Birliği’nin güzelliğini anlatırken, Kasım Amanjolov, bir taraftan da Birleşik Azerbaycan’a hizmet ediyor, bu şiiriyle. Tebriz halen İran sınırları içinde; Güney Azerbaycan dediğimiz yerin payitahtı. Güney Azerbaycan’ın payitahtı olduğuna göre, ikisini kucaklaştırıyor. Türk Dünyası’nı kucaklaştırıyor.” KASIM AMANJOLOV KİMDİR? (TÜRKSOY’DAN) Kasım Amanjolov, 1911’de Karagandı’nın Kızıl Karkaralı ilçesinde dünyaya gelmiştir. Çok küçük yaşında anne ve babasını kaybeden Kasım, yetimhanede büyümüş ve eğitimini orada almıştır. Kasım, Semipalatinsk Veteriner Kolej’inde eğitimine devam etmiş orada ilk şiirlerini yazmaya başlamıştır. 1930’da Kasım Amanjolov Almatı şehrine gitmiş ve ve orada “Lelinşi Jas” gazetesinde çalışmaya başlamıştır. Bir yıl sonra Leningrad Ormancılık Enstitüsünü kazanmış, ancak sağlık sorunları nedeniyle, vatanına dönmek zorunda kalmıştır. Ural şehrindeki “Ekpindi Kurılıs” gazetesinde işe başlayan Kasım, tiyatro stüdyosu için oyunlar yazmaya başlamıştır. Daha sonra bu stüdyo büyük bir tiyatroya dönüşmüştür. Şair, bir süre “Adebiyat Jane Ömir” dergisinin Şiir Bölüm Başkanlığını yapmıştır. Orada hayatının en parlak dönemini geçiren Amanjolov’un çeşitli tercümeleri de bulunmaktadır. Amanjolov, A. Puşkin’in “Poltova”, M. Lermantov’un “Maskarad”, A. Tvardovskiy’in “Vasiliy Terkin” eserlerini Kazak diline çevirmiştir. Kasım Amanjolov, maksimalist, dombra, kemen, akardeon, piyano, mandolin, çalmayı kendi kendine öğrenmiş ve bir çok şiirini kendisi bestelemiştir. Kasım Amanjolov ayrıca, yeni klasik edebiyatçılardan, Mukagali Makatayev, Abiş Kekilbayev, Fariza Ungarsınovalar gibi isimleri de etkilemiştir. Onun oyunları, hikâyeleri, eleştirileri, şiirleri, eleştirel makaleleri o hayattayken yayınlanmıştır. Amanjolov, hayatının son günlerinde çok hastayken bile, üretmekten geri durmamış ve pek çok esere imza atmıştır. Kasım Amanjolov çok erken bir yaşta (44) hayata veda etmiştir. Ancak bıraktığı izler ve eserleri halen büyük ilgi görmekte, özellikle Türk dünyasında canlılığını korumaktadır.