5. İZMİR İKTİSAT KONGRESİ (1)
TÜRKİYE ÖRNEK ÜLKE Mİ, HEDEF ÜLKE Mİ? (1)

İzmir iktisat kogrelerinin ilginç bir kronolojisi var; 1923'te yapılan 1. İzmir İktisat Kongresi, I. Dünya Savaşı sonrasında Ortadoğu haritasının yeni yeni şekillenmekte olduğu, Lozan Anlaşması'nın henüz imzalanmadığı bir tarihte, 1981'de yapılan 2. İzmir İktisat Kongresi, 24 Ocak kararları "ışığında" ve Türkiye'nin 12 Eylül darbesiyle küresel sisteme entegre olduğu dönemde, 1992'de yapılan 3. Kongre, Soğuk Savaş'ın sona erdiği, Sovyetler Birliği'nin dağıldığı dönemde, 2004'te yapılan 3. Kongre, Türkiye ile AB arasındaki 50 yıllık "saygın birlikteliğin" nikah masasına oturma eğilimi kazandığı, tam üyelik müzakerelerinin başlama döneminde, 5. Kongre ise, ABD kaynaklı küresel ekonomik krizin bütün dünya ekonomilerini narkotik bir uyuşukluğa sürüklediği, Ortadoğu merkezli bir küresel savaşın (adı konmamış III. Dünya Savaşı'nın) yaşandığı bir dönemde gerçekleştirildi. İzmir iktisat kongrelerinin yapıldığı tarihler, Türkiye'de ve dünyada önemli değişim ve dönüşümlerin yaşandığı dönemlerdir. 2023 vizyonu belirlenirken bu tarihi süreç de dikkate alınmalıdır.
Cumhuriyet tarihinin en önemli kongrelerinden biridir; 1923 yılında, 17 Şubat-4 Mart tarihlerinde gerçekleştirilen İzmir İktisat Kogresi sonrasında 1981'de, 1992'de ve 2004'te yaptığımız aynı konudaki  dönemsel kongreler dizisiyle 90 yılı geride bıraktık. 90 yıl sonrasında, Kuzey Afrika'dan Afganistan'a uzanan eski Osmanlı coğrafyasında yer alan ülkelerle, Osmanlı İmparatorluğu'nun küllerinden var edilen Türkiye Cumhuriyeti'ni karşılaştırmalı olarak değerlendiğimizde, 1. İzmir İktisat Kongresi'nde alınan kararlarla başlatılan çağdaş uygarlık seviyesine ulaşma yürüyüşünün ne kadar önemli olduğu net olarak ortaya çıkmaktadır.
İzmir iktisat kogrelerinin ilginç bir kronolojisi var; 1923'te yapılan 1. İzmir İktisat Kongresi, I. Dünya Savaşı sonrasında Ortadoğu haritasının yeni yeni şekillenmekte olduğu, Lozan Anlaşması'nın henüz imzalanmadığı, Cumhuriyet'in ilan edilmediği bir tarihte, 1981'de yapılan 2. İzmir İktisat Kongresi, 24 Ocak kararları "ışığında" ve Türkiye'nin 12 Eylül darbesiyle küresel sisteme entegre olduğu dönemde, 1992'de yapılan 3. Kongre, Soğuk Savaş'ın sona erdiği, Sovyetler Birliği'nin dağıldığı dönemde, 2004'te yapılan 3. Kongre, Türkiye ile AB arasındaki 50 yıllık "saygın birlikteliğin" nikah masasına oturma eğilimi kazandığı, tam üyelik müzakerelerinin başlama döneminde, 5. Kongre ise, ABD kaynaklı küresel ekonomik krizin bütün dünya ekonomilerini narkotik bir uyuşukluğa sürüklediği, Ortadoğu merkezli bir küresel savaşın (adı konmamış III. Dünya Savaşı'nın) yaşandığı bir dönemde gerçekleştirildi. 2023 vizyonu belirlenirken bu tarihi süreç gözde uzak tutulmamalıdır.
İzmir iktisat kongrelerinin yapıldığı tarihler, Türkiye'de ve dünyada, ekonomik ve siyasal konularda önemli değişim ve dönüşümlerin yaşandığı dönemlerdir.

5. KONGREDE TÜRKİYE'NİN 2023 HEDEFLERİ TARTIŞILDI
5. İzmir İktisat Kongresi'nde, Türkiye ekonomisinin 2023 hedeflerine, küresel gerçekler çerçevesinde ve küresel ekonomik krizin narkotik etkisi altında  nasıl ulaşacağı konusundaki görüşler dile getirildi.
5. Kongre'nin amacı, Türkiye Cumhuriyeti'nin 2023 vizyonunu ve hedeflerini belirlemek, 100. kuruluş yıldönümünde bu hedeflere nasıl ulaşabileceğini yerli ve yabancı ekonomi uzmanlarıyla birlikte tartışmak, öneriler sunmaktı.
5. Kongre'ye küresel çapta ilgi var; Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan R. Tayyip Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, İzmir Valisi Mustafa Toprak, İzmir Belediye Başkanı Azizi Yıldırım'ın yanı sıra Dünya Bankası Başkanı Jim Yong Kim, IMF, Avrupa Merkez Bankası, UNDP ve Dünya Ticaret Örgütü başkanları da katıldılar ve görüşlerini dile getirdiler.  
Kalkınma Bakanlığı tarafından düzenlelenen 5. İzmir İktisat Kongresi 3 gün sürdü ve Türkiye'nin ekonomik sorunları/hedefleri, 23'ü yabancı olmak üzere 243 panelist  tarafından enine boyuna tartışıldı.

1. İZMİR İKTİSAT KONGESİ YAPILDIĞINDA LOZAN ANLAŞMASI HENÜZ İMZALANMAMIŞTI
I. Dünya Savaşı sonrasında düzenlenen 1. İzmir İktisat Kongresi'nden, Ortadoğu'da III. Dünya Savaşı tadında küresel paylaşım savaşının  yaşandığı 5. İzmir İktisat Kongesi'e uzanan 90 yıllık zaman diliminde yaşananlar, hem siyaset hem de ekonomi tarihi açısından çok önemli olaylardır.
I. Dünya Savaşı'ndan Kurtuluş Savaşı'na uzanan yıllarda ekonomik varlığını büyük ölçüde tüketmiş olan Anadolu'da, zaferle taçlanan bir Kurtuluş Savaşı sonrasında yeni bir devlet kuruluyordu. Büyük fedakarlıklarla kazanılmış bir savaş sonrasında kurulan bir devletin yaşaması, bundan böyle göstereceği ekonomik başarısına bağlı olacaktı. O nedenle Gazi Mustafa Kemal, İzmir'in kurtuluşunun 5. ayında, zaferle taçlanan Anadolu şahlanışının ekonomi politikasını belirlemek üzere, İzmir İktisat Kongesi'ni düzenledi.
Lozan Anlaşması'nın kesintiye uğradığı günlerde gerçekleştirildiği düşünülürse, 1. İzmir İktisat Kongresi'nin yalnızca ekonomi konulu bir toplantı olmadığı kolayca görülebilir. 1. İzmir İktisat Kongresi, Kurtuluş Savaşı'nın en önemli aşamalarından biridir.

ARADAN 90 YIL GEÇTİ...
Aradan 90 yıl geçti.. Türkiye Cumhuriyeti, kurulduğu yıllarda da "örnek ülke"ydi, bugün de öyledir. I. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu'nun toprakları üzerinde oluşturulan yapay ülkelerin bugünkü durumlarıyla, Kurtuluş Savaşı şahlanışıyla Osmanlı'nın  küllerinden var edilen Türkiye Cumhuriyeti'nin 90 yılda gerçekleştirdiği başarılarını karşılaştığımızda, ortaya gurur duyacağımız bir tablo çıkmaktadır. Bizim gurur duyduğumuz bu tablo, emperyalizme karşı açtığı savaşı zaferle noktalamış tek "örnek ülke" olması yönünden, dün olduğu gibi bu gün de emperyalist ülkeleri rahatsız etmektedir. Kuzey Afrika'dan Afganistan'a uzanan eski Osmanlı coğrafyasındaki ülkeleri, sahip oldukları petrol zenginliği nedeniyle "kontrolü altında" tutmaya çalışan Batılı emperyalistler açısından  Türkiye Cumhuriyeti, tehlikeli bir örnektir. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti, kurulduğu günden bu yana hem "örnek" hem de gözaltında tutulması gereken "hedef" ülke olagelmiştir.

 1. İZMİR İKTİSAT KONGRESİ DÜNYAYA VERİLEN BİR MESAJDI
Tüccar, sanayici, işçi ve çiftçi sınıflarından 1135 temsilcinin katılımıyla gerçekleştirilen İzmir İktisat Kongresi,  Anadolu halkının varlığını sürdürebilmek amacıyla, ekonomi alanında uygulayacağı stratejisini belirlemeye çalıştığı çok önemli bir kongredir. Unutmamalıyız ki, İzmir İktisat Kongresi, Lozan'da görüşmelerin tıkandığı bir dönemde yapılmıştır. Lozan görüşmeleri 4 Şubat 1923'te kesintiye uğramış olmasına rağmen, 17 Şubat'ta, yani Cumhuriyet'in ilanından 9 ay, Lozan Anlaşmasının imzalanmasından 4 ay önce Büyük Millet Meclisi Hükümeti, İzmir'de bağımsız bir ekonomi politikasının ana hatlarını belirlemek üzere geniş katılımlı bir iktisar kongresi toplamıştı. Bu açıdan bakıldığında, 1. İzmir İktisat Kongresi'nin yalnızca ekonomik değil, siyasi hedefleri de vardı; "Lozan Anlaşması imzalansa da imzalanmasa da, biz yolumuza bağımsız bir ülke olarak devam etmek kararındayız" mesajı veriliyordu dünyaya..   
İzmir İktisat Kongresi, tarihte kalma kararlığını göstermesi açısından, Anadolu halkının dünyaya verdiği çok net bir mesajdır. Bugün, Türkiye Cumhuriyeti olarak, gelişmekte olan ülkeler arasında geldiğimiz nokta, ulusal kalkınmacılığı başlatan 1. İzmir İktisat Kongresi'nin çağdaş devletler seviyesine ulaşabilmek için hızlı sanayileşme, kalkınma, modernleşme yönünde aldığı kararlar sayesinde mümkün olabilmiştir.
Katılımcıların bilgi, deneyim, sermaye birikimi açısından, 1. İzmir İktisat Kongresi'ne katılan temsilcilerin, Türkiye'nin geleceğini belirleyecek politikalar oluşturma konusunda   ne  kadar ehliyetli oldukları tartışılabilir, fakat, bu kongrede alınana ve çoğu temenni olarak değerlendirilebilecek kararlar, ekonomi politikamıza yön vermede çok yararlı olmuştur.  Alınan kararlar hızlı bir sanayileşme ile ulusal kalkınmayı, modernleşmeyi ve çağdaş uygarlık düzeyini yakalamayı hedefliyordu.

1. KONGREDE ALINAN KARARLAR
İzmir İktisat Kongresi karalarına özet olarak bakacak olursak:
1. maddede, “Hammaddesi yurt içinde yetişen veya yetiştirilebilen sanayi dalları kurulması gerekmektedir” deniyor. Bu madde madde uyarınca tütün, fındık, çay, üzüm, şekerpancarı, tahıllar, pamuk vs. gibi ülkemiz topraklarında oldukça bol yetişen besin maddelerinin fabrikalarının kurulması ve hammadderin işlenerek satılması öneriliyordu.  Uşak'taki “Uşak Terakki Ziraat T.A.Ş.” 6 Kasım 1925 tarihinde bu madde uyarınca kurulmuştu.   
2. maddede, “El işçiliğinden ve küçük imalattan süratle fabrikaya veya büyük işletmeye geçilmelidir” deniyordu.  İngiltere’de 18. Yüzyılda gerçekleştirilen Sanayi Devrimi'ne atıf yapılıyor, biran önce sanayileşmeye geçmemiz gerektiği vurgulanıyordu.
3. maddede “Devlet yavaş yavaş iktisadi görüşleri de olan bir organ haline gelmeli ve özel sektörler tarafından kurulamayan teşebbüsler devletçe ele alınmalıdır” deniliyor ve siyasi ve sosyal reforların yanı sıra ekonomik reformların önemi vurgulanıyordu.
4. madde “Özel teşebbüslere kredi sağlayacak bir Devlet Bankası kurulmalıdır” deniliyordu. Sanayi alanında fabrika kurmak isteyen girişimcilere maddi destek sağlamak amacıyla 26 Ağustos 1924’te,  Türkiye İş Bankası kurulmuştur. Osman Hoca yönetimindeki Buhara Devleti'nin Kurtuluş Savaşı sırasında Rusya üzerinden gönderdiği 20 milyon altın rubleden kalan paranın 250 bin lirası Türkiye İş Bankası'nın kuruluş sermayaesi olarak kullanılmıştır.

(İŞ BANKASI'NA ÖNEMLİ ÇAĞRI: İş Bankası, kuruluş sermayesini sağlayan Buhara Devlet Başkanı Osman Kocaoğlu'nun Özbekler Tekkesi'ndeki kabrine bir anıt mezar yaptırmalıdır. Bu konudaki çağrıları dikkate almalıdır. Bu en azından bir vefa borcudur.)
5. maddede ise, “Dış rekabete dayanabilmek için sanayinin toplu ve bütün olarak kurulması gerekir” diyor. Yani,
Gelişmiş ülkelerdeki birleşik ekonomik örgütlenmeleri ve sendikalarına paralel olarak,  birbiriyle çıkar ilişkisi yürüten fabrikalar dizisi kurulması öneriliyordu.

6.maddedeki “Yabancıların kurdukları tekellerden kaçınılmalıdır” uyarısı, bugünkü küresel ekonominin durumuna dikkat çekiyordu.

Gazi Mustafa Kemal tam bağımsız bir ekonomi politikası hedefliyordu. Kurtuluş Savaşı sırasında parasal destek aldığımız Sovyet Rusya'nın önerdiği ekonomik modeli de benimsememişti.
Bugün bankalarımızın yüzde 50'sinden fazlası, borsamızın yüzde 70'ikamu altyapı yatırımlarının önemli bir bölümü yabancı sermayenin kontrolü altındadır. Bu tablo 1. İzmir İktisat Kongresi'nin ruhuyla bağdaşan bir tablo değildir.
Cumhuriyet Türkiyesi 1923-32 yılları arasında izlediği liberal ekonomi politikasıyla yeterli sermaye birikimi sağlayamadığından, 1932 sonrasında pek çok yatırım devlet eliyle gerçekleştirilmiş, planlı kalkınma planlarıyla önemli bir büyüme temposu yakalanmıştı. Küreselleşme rüzgarları estirilen dönemde yapılan özelleştirmelerle elden çıkardığımız kaşıkçı elması değerindeki devlet kurumları ve fabriklalar bu dönemde yapılmıştı.

YARIN: ATEŞLİ SİLAHLAR SUSTUĞUNDA EKONOMİNİN SİLAHLARI KONUŞMAYA BAŞLAR