KURTULUŞ SAVAŞI’NDA 100 MİLYON ALTINI KİM GÖNDERDİ? TARİHİ GERÇEĞİ DELİLLERİYLE AÇIKLIYORUZ...

Kurtuluş Savaşı’nda Rusların gönderdikleri söylenen 100 milyon rublelik altını, Buhara Cumhuriyeti hazinesinden gönderen dönemin Buhara Cumhurbaşkanı Osman Hoca (Kocaoğlu) anlatıyor.

Cumhuriyet’imizin 100’ncü yılını büyük bir mutluluk ve gururla kutluyoruz. Ne mutlu bizlere..  Canlarını feda ederek bu toprakları bize vatan yapanları rahmet, saygı ve minnetle anıyoruz. Mekanları Cennet olsun.

Cumhuriyet’in bu ilk yüzyılını gururla kutlarken, bu tarih diliminin karanlıkta kalmış sayfalarını aydınlatmak hem bir görev hem de bir zorunluluktur. Bu nedenle biz, Cumhuriyet’imizin 100’üncü kuruluş yıldönümünde, uzun süre tartışma konusu olmuş, delil yetersizliği nedeniyle çarpıtılmış bir tarihi gerçeği, bulduğumuz inkar edilemez delillerle bir kez daha gündeme getirmeyi bir görev sayıyoruz. 

Türkiye Cumhuriyeti’ni, tarih sahnesinde ömrünü tamamlamış bir Türk İmparatorluğunun devamı olarak kurduk; Türk’ün tarih sahnesindeki yürüyüşünü Türkiye Cumhuriyeti olarak devam ettiriyoruz.

Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçişimiz hiç de kolay olmadı; İmparatorluğu paylaşmak için işbirliği yapmış olan emperyalist ülkelere karşı milletçe topyekun bir Kurtuluş Savaşı vermek zorunda kaldık.

Bir imparatorluğun mirasçılarıydık, ama I. Dünya Savaşı öncelerinden başlayarak, pek çok cephede savaşmak zorunda kalmış bir imparatorluktan, tarih şeridindeki yolumuza kolayca devam etmemizi sağlayacak bir miras kalmamıştı.

 “Hasta Adam” saydıkları Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalayıp paylaşmayı hedefleyen dönemin emperyalist devletleri, imparatorluğun çeşitli yerlerinde kurguladıkları isyanlarla, savaşlarla Osmanlı’yı yormuşlar, varlıklarını tüketmesine neden olmuşlardı.

Bu nedenle, Osmanlı İmparatorluğu’nun daha fazla gerilemesini durdurarak, elde kalan topraklar üzerinde yeni devlet kurmayı amaçlayan vatanseverler, göze aldıkları Kurtuluş Savaşı sürecinde pek çok konuda büyük sıkıntılar yaşamışlardı.

Varlığımıza göz dikmiş olan emperyalist devletlerin saldırılarını geri püskürtebilmek için, her şeyden önce, yeterli sayıda silahlı güce sahip olmak gerekiyordu. Silahlı bir güç oluşturabilmek ve bu gücün silah ve mühimmat ihtiyacını sağlayabilmek için de paraya ihtiyaç vardı.

I. Dünya Savaşı’na katılmış pek çok ülke, maddi sıkıntıya düşmüş olduğundan, çevremizde bize yardım edebilecek bir ülke de yoktu.

Sıkıntıdaydık, ama mücadelemizi sürdürebilmemiz için silah ve para bulmak zorundaydık. Can kardeşimiz Azerbaycan’dan ve yaşadığı Ekim Devrimi nedeniyle I. Dünya Savaşı’ndan çekilmek zorunda kalmış Sovyetler Birliği’nden yardım istemek zorunda kalmıştık. Fakat, bu iki komşu ülkenin de maddi durumu istediğimiz yardım miktarını karşılamaya yetmiyordu.

Bu zor koşullara rağmen Türkiye Büyük Millet Meclisi istediği maddi yardımı bulabilmiş ve bu yardım sayesinde Kurtuluş Savaşı’nı zaferle taçlandırarak, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurabilmişti.

İŞTE O TARİHİ GERÇEĞİN GERÇEK HİKAYESİNİ, OLAYIN KAHRAMANI OSMAN HOCA (KOCAOĞLU) ANLATIYOR

Bugüne kadar karanlıkta kalmış bir tarihi gerçeğin hikayesini, olayın kahramanı, dönemin Buhara Cumhurbaşkanı Osman Hoca’dan (Kocaoğlu) dinleyelim ve düne kadar Rusların gönderdiği söylenen altınların aslında kimin tarafından kimin hazinesinden gönderildiğini ayrıntılarıyla öğrenelim.

 Kurtuluş Savaşı'mızın kaderini değiştiren, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasında en önemli katkıyı sağlayan maddi yardım, sanıldığı ve söylendiği gibi Ruslardan değil, Türkistan'daki kardeşlerimizden gelmiştir. 100 milyon altın ruble tutarında olan bu yardımı, zamanın Buhara Cumhurbaşkanı Osman Hoca, Emir Timur’un hazinesinden göndermiştir. 

100 milyon altın ruble tutarındaki yardımı, Moskova aracılığı ile, Anadolu’da Kurtuluş Savaşı yaşamakta olan kardeşlerine ulaştıran Özbek kardeşlerimiz, Buhara Meclisi'ni temsilen gönderdikleri bir özel heyetle de, bize olan ilgi ve duygularını anlatan çok anlamlı hediyeler yollamışlardı. Bunlar, üç adet kılıç ve el yazması üç adet Kur'an-ı Kerim'di.

Biri Mustafa Kemal Paşa'ya, biri İsmet Paşa'ya biri de İzmir'e ilk girecek komutana verilmek üzere gönderilen kılıçları, Buhara hazinesinden, o zaman orada bulunan Enver paşa seçmişti. Bu sayfada gördüğünüz Büyük Taarruz öncesinde çekilen fotoğraflarda, Gazi Mustafa Kemal ve İsmet Paşa'nın belindeki kılıçlar, Buharalı kardeşlerimizin gönderdikleri ve üzerlerinde Fetih Suresi yazılı olan kılıçlardır.

BİR VEFA BORCU OLARAK, 100 MİLYON ALTININ GERÇEK HİKAYESİ

Binlerce kilometre uzaklardan Kurtuluş Savaşı'mızın gidişatını yakından izleyen ve hiç tereddüt etmeden gönderdikleri 100 milyon altınlık yardımla kaderimizi değiştiren  dönemin Buhara Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Osman Hoca'mıza (Kocaoğlu) ve Özbek kardeşlerimize minnet ve şükran borçluyuz.

Cumhuriyet’imizin 100. yılını kutladığımız bugün, bir vefa borcu olarak, Kurtuluş Savaşı’mızın kaderini değiştiren 100 milyon altının gerçek hikayesini, olayın gerçek kahramanı, Buhara Cumhurbaşkanı Osman Hoca'nın (Kocaoğlu) anlatımıyla sunuyoruz.

Buhara Cumhuriyeti’nin ilk ve son cumhurbaşkanı olan Osman Kocaoğlu, 3 Mayıs 1962 tarihli Yakın Tarihimiz Dergisi’ne yaptığı açıklamada, Buhara altınları konusunu bütün ayrıntılarıyla şöyle anlatmıştı:

LENİN: "ANKARA YARDIM İSTİYOR, NE DİYORSUNUZ?"

“1920 yılında Buhara Cumhuriyeti kurulduktan sonra, ben ilk cumhurbaşkanı olarak, yanıma başvekilimiz rahmetli Feyzullah Hoca’yı alarak, Sovyet Rusya büyükleri ve bu arada Lenin ile temasta bulunmak üzere Moskova’ya gitmiştim. Bizden bir müddet önce, temmuz ortalarında Türkiye’den de milli hareketi temsil eden ilk heyetin Bekir Sami Bey’in başkanlığında Moskova’ya gelerek Lenin, Çiçerin ve Karahan ile, bilhassa yardım temini konusunda müzakerelerde bulundukları anlaşılıyordu.

Nitekim, Kremlin Sarayı’nda kendisi ile görüştüğümüz gün Lenin, önem verdiğini hissettirdiği Türkiye’den söz açarak, bana ‘Ankara’dan bir Türk heyeti geldi. Vaziyetlerini anlatarak acele yardım istedi. Bu hususta sizin fikriniz nedir?’ dedi.

Hiç tereddüt etmeden kendisine:

‘Elbette yardım etmek gerek… ve vakit geçirmeden yapılmalıdır’ deyişim üzerine, bu işte zaten kararlı olduklarını, fakat bazı zorluklarla karşılaştıklarını belirten bir ifade ile, ‘Yardım meselesi için bizi düşündüren iki zorluk var’ dedi ve devam etti:

‘Birincisi, Türklerin istedikleri altın para bizde pek azdır’ deyince sözünü kestim,  ‘Bizde altın para vardır’ dedim; ‘verebiliriz de..’

Lenin memnun olduğunu belirten bir baş eğişiyle devam etti:

‘İkincisi, yol meselesidir. Çünkü Türklere yalnız para değil, her türlü harp malzemesi de vermemiz gerekiyor. Bunları emniyetle Ankara’ya ulaştıracak yol lâzım! Halbuki Kafkaslar’daki durum dolayısıyle yollar kapalıdır. Ne zaman açılabileceği malum değildir.’

Bizim bu hususta ayni kanaat ve fikirde olduğumuzu söyleyerek ilave ettim:

‘Kafkaslar’da kurulan cumhuriyetlerle anlaşmak mümkündür. Bu bölgede Müslümanlar çoğunluktadır. Gürcüler de menfaatleri icabı Müslümanlara yakındır. Ermeniler de keza… Çalışılırsa müşterek bir yol bulmak imkanı vardır’ dedim.

Ayrıca paranın miktarını tespit etmek icap ediyordu. ‘Bunu mütehassıslar tespit etsinler’ dedik ve bizim -aynı zamanda Hariciye Nazırı olan- Başvekil Feyzullah Hoca ile Rus mütehassıslardan kurulu bir heyete havale ettik. Bu heyet uzun müzakereler sonunda yardım miktarını en az yüzmilyon altın ruble olarak tesbit etti.

Tekrar Lenin’le buluştuk. Lenin bu sefer yaptığımız konuşmada sözü tekrar para konusuna getirerek ne kadar verebileceğimizi sordu.

"DERHAL YÜZ MİLYON RUBLE VEREBİLİRİZ"

 ‘Yüz milyon ruble’ dedim.

Lenin tekrar etti:

‘Yüz milyon mu?’

‘Evet’ dedim, ‘derhal verebiliriz’.

ÇARLIK ZAMANINDAN KALMA RUBLELERİMİZ ÇOKTU.

Çarlık zamanından kalma altın rublelerimiz çoktu. Buhara hazinesindeki bu paraya Ruslar el sürmezler, dokunmazlardı. Buhara, bir Çar emâreti olduğu halde, idari ve mali işlerde müstakildi. Bu sebeple bizde altın belegan mâbelâg (haddinden fazla) çoktu.

Lenin’le bu şekilde mutabık kaldıktan sonra, biz Buhara'ya döndük. Parlamento Reisi Abdülkadir Mirzaoğlu ile görüşerek meseleyi Meclis'e intikal ettirdik. Halka ve Parlamento’ya ben, Anadolu'daki Türklerin vaziyetlerini, Yunanlılar tarafından fena halde tazyik edilmekte olduklarını anlatarak, onlara yardım etmemiz gerektiğini iyice izah ettim.

Bizim o zaman Parlamentota'da dört partimiz vardı. Bunlardan ‘Milli Birlik’ ve ‘Kurtuluş’ ile ‘Ahrar’ partileri tamamen yardım lehinde idiler. Yalnız ‘Komünist Partisi’ Reisi avamdan ve aslen Tatar olan Necip Hüseyinoğlu, bu işe akıl erdiremedi ve provaksiyon (provokasyon M.K.S.) yaparak halka, ‘Böyle yardım olmaz. Biz bu parayı İngilizlerle mütareke yapıp anlaşan Osmanlı sultanına veriyoruz. O sultan ki, şimdi emperyalistlerle anlaşmışlardır’ diye havayı bulandırmaya teşebbüs etti. Bunun üzerine bizim ‘Türk Front’ da buna karşı halkı aydınlatmak için geniş ölçüde propagandaya başladı. Fakat Necip Hüseyinoğlu yardım aleyhindeki kışkırtmalarında inat ettiğinden, hükümet kararı ile Buhara hudutları dışına atıldı.

"BUHARALILAR KAMİLEN TÜRK'TÜR"

Buharalılar zaten kamilen Türk'tür. Ne kadar Türk kolu varsa, hepsinden gelmiş halis Türklerdir. Türkistan'ın Buhara, Semerkant, Hokand, İzpara gibi büyük şehirleri halkının hepsi Türktür ve Türkçe konuşurlar. Kentlisi, köylüsü bütün Buharalıların, Türkistanlıların, Türk'e ve Türklüğe karşı yüreklerinde, ancak kardeşlik duygusu vardır. Ayni zamanda Türkiye, Tanzimat'tan beri, dışardaki bütün Türklere teceddüt, yani yenilik örneği olmuştur.

Buhara'nın o zaman dörtbuçuk milyon nüfusu vardı. Buhara Parlamentosu, Türkiye'ye yüzmilyon altın ruble yardımını, tek itiraz sesi yükselmeden, bir anda ve tam oybirliği ile hararetli tezahüratlarla, alkışlarla kabul etti.

Parlamento'nun bu kararı üzerine, hemen ertesi günü gereken muameleyi tekemmül ettirdik ve parayı -derhal Ankara'ya yetiştirilmek üzere- Rus Hazinesi'ne teslim ettik.

Fakat, Buhara'nın Ankara'daki kardeşleriyle ilgisi bu kadarla kalmadı. Bu paranın gönderilmesinden kısa bir müdet sonra -İzmir'in kurtuluşundan evvel- Buhara'dan Ankara'ya bir murahhas heyeti ile yirmi kadar talebe de gönderildi. Ayrıca, bu heyetle, Mustafa Kemal Paşa'ya pek kıymetli -bizim karakulu dediğimiz- kalpaklık astragan derilerle, üç tane murassa antika kılıç da hediye gönderildi. Bu kılıçları hazineden seçmek vazifesi- o sırada orada bulunan- Enver Paşa'ya havale edilmişti. Enver Paşa Gazi Paşa'ya çok hürmetkardı. Kılıçları seçmek vazifesinin kendisine havale edilişine çok mütehassıs oldu. Ve bu kılıçları takdim mektubunu da bizzat yazdı ki, onun hürmetkarlığının bariz bir delili olan mektuptaki şu cümle hala hatırımdadır:

"Milli Kahraman, Büyük Kumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri,

Yüksek huzurlarınıza takdim edilecek naçiz hediyelerden kılıçları seçmek şerefini, kardeş Buhara Cumhuriyeti bana havale etti. Bundan dolayı tarifi imkansız, büyük bir fahru gurur duyuyorum."  (Yakın Tarihimiz, Cilt.1, Sayı:10 shf.292-293/ 03 Mayıs 1962)

İŞTE DİĞER BELGELER

Buhara Cumhurbaşkanı Osman Hoca'nın (Kocaoğlu) anlattıkları hiçbir kuşkuya şans tanımayan gerçeklerdir. Aynı olayları, I. Dünya Savaşı'nda Ruslara esir düşen Türk subayı Raci Çakırgöz de, hatıralarında, benzer ayrıntılarla anlatmaktadır.

Çakıröz, I. Dünya Savaşı'nda esir düştüğü Ruslardan Özbeklerin yardımıyla kurtulduktan sonra  Türkistan’a gelmiş ve Taşkent’te öğretmenlik yapmış, Buhara ordusunun kurulmasında ve eğitilmesinde öncülük etmiştir. “Çarlık ve Bolşevik Rusya’da 10 Yıl” adıyla yayımlanan hatıralarında Raci Çakıröz, Sovyet yardımları olarak bilinen yardımların, aslında, Buhara Türkleri tarafından Moskova üzerinden Anadolu'ya gönderildiğini uzun uzun anlatmıştır.

OSMAN HOCA BUNLARI ANLATTIĞINDA İNÖNÜ DE CELAL BAYAR DA HAYATTAYDI; YALANLAMADILAR

Ortaya koyduğumuz bütün bu gerçeklere ragmen, kafalarında hala soru işaretleri  dolaşanların kuşkularını gidermek için şunu hatırlatmak isteriz; Buhara Cumhurbaşkanı Cennetmekan Osman Hoca'nın (Kocaoğlu) anlattıkları, döneminin saygın tarih dergilerinden olan "YAKIN TARİHİMİZ"in 3 Mayıs 1962 tarihli 10. sayısının 292 ve 293'üncü sayfalarında yayınlanmıştır.

3 Mayıs 1962 tarihinde, yani Osman Hoca'nın hatıralarının YAKIN TARİHİMİZ dergisinde yayınlandığı tarihte, Buhara'dan gönderilen altınları ve Emir Timur’un hazinesinden seçilerek özel bir heyetle Ankara’ya ulaştırılan 3 değerli kılıcı, 3 adet elyazması Kur’an-ı Kerim’i teslim alan İsmet Paşa da, Atatürk'ün Dolmabahçe Sarayı'nda son günlerini yaşadığı sırada, Rus baskılarına direnemeyerek Türk Kurtuluş Savaşı'nın gerçek finansörü Osman Kocaoğlu'nun  yurt dışına çıkarılma kararını imzalamak zorunda kalan ( 24. 09.1938 tarihli Resmi Gazte) dönemin Başvekili Celal Bayar da hayattaydı.

Buhara altınlarının kimler tarafından, nasıl gönderidiğini bütün ayrıntılarıyla bilen İsmat İnönü de, Celal Bayar da Osman Kocaoğlu'nun Yakın Tarihimiz dergisinde yayınlanan bu anılarına herhangi bir yalanlama göndermemişlerdir. Derginin ileriki sayılarında bu konuda herhangi bir kayıt yoktur.

Osman Hoca’nın anlattıkalrının hepsi doğrudur. Buhara'dan yola çıkan 100 milyon altın rublenin 10 milyonu para, 10 milyonu silah olmak üzere yalnızca 20 milyonu Ankara’ya gönderilmiş, 80 milyon altın taşıma bedeli olarak alıkonmuştur. Bu  Buharalı kardeşlerimizin gönderdikleri altınlar, bizlerin olduğu kadar, Rusları da maddi yönden rahat nefes almalarını sağlamıştır. Bugün ülkemizin en büyük bankalarından biri olan İş Bankası'nın temelinde de Buharalı kardeşlerimizin gönderdikleri altınlar vardır.

OSMAN HOCA’NIN BUHARA’DAKİ EVİ MÜZE OLUYOR

Dönemin Buhara Cumhurbaşkanı Osman Hoca’nın (Kocaoğlu) önderliğinde, Özbek kardeşlerimizin Anadolu’daki kardeşlerinin Kurtuluş Savaşı’na verdikleri destek konusunda yaptığımız yayınlar Özbekistan’da ilgi görmüş ve Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev’in girişimiyle, Osman Hoca’nın otel yapılmış evi devlet tarafından satın alınarak Cedidçiler Müzesi yapılmasına karar verilmiştir. Aralık ayında, Osman Hoca’nın Buhara’daki evi, iki ülke temsilcilerinin de katılacakları yapılacak görkemli bir törenle müze olarak açılıyor.

OSMAN HOCA TÜRKİYE VATANDAŞI OLMUŞTU

 Buhara Cumhurbaşkanı Osman Hoca, kurduğu cumhuriyetin Ruslar tarafınadan yıkılmasından sonra Türkiye sığınmış ve Gazi Mustafa Kemal tarfından gururla Türk vatandaşlığına alınmıştı. Osman Hoca, İstanbul'da Yeni Türkistan adlı bir dergi çıkarmış ve burada yazdığı yazılarla Rusları eleştirmeye devam etmişti. Gazi Mustafa Kemal döneminde de Ruslar Osman Hoca'nın yurtdışına çıkarılması konusunda baskı yapmışlar, fakat başarılı olamamışlardı. Cennetmekan Osman Kocaoğlu'nun Rusların baskısıyla yurt dışına çıkarılması, tarihimizin yürek yakan anılarından biridir.

İŞ BANKASI KURTULUŞ SAVAŞI'MIZIN GERÇEK FİNANSÖRÜ OSMAN KOCAOĞLU'NA BİR ANIT MEZAR YAPMALIDIR

 İş Bankası'nın temelinde de Buhara altınlarının payı vardır. İş Bankası kültür hizmeti bütçesinden oluşturacağı bir fonla, Osman Kocaoğlu'nun anıt kabri için bir yarışma yapmalı ve uygun bulunan projeye göre, Kurtuluş Savaşı'mızın gerçek finansörüne layık bir anıt mezar yapmalıdır. Osman Hoca’ya bir anıt mezar yapmak, bu vatanda yaşaya herkes için bir vefa borcudur.

Türkiye Cumhuriyeti kolay kurulmadı. Bu toprakları bize vatan yapanları rahmet ve saygıyla anıyoruz.

CUMHURİYET’İMİZİN 100. YILI KUTLU OLSUN