TÜRKİYE BİR NATO ÜLKESİDİR

BİZİ TANIMIYORLAR

Türkiye bir NATO üyesidir ve Batı ittifakı içinde kalmaya kararlıdır. Fakat, ABD Başkan Yardımcısı Pence ve ABD Dışişleri Bakanı Pompeo gibi “dostların” söylemleri ve eylemleri tahammül sınırını aştığında da, “Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye bu dünyada yerini bulur” diyebilecek kadar da onurlu ve güçlü bir devlettir. 

Şöyle diyor Cumhurbaşkanı Erdoğan: “S-400 konusunda yol haritamızı çizmişiz, adımlarımızı atmışız. Herşey bitmiş, bizden kalkıp da ‘vazgeç’ diye tavsiyede bulunanlar bizi tanımıyor olacaklar. Sözleşmesini yapmışsak, bu iş bitmiş demektir. Bu bizim egemenlik hakkımızdır.” 

Nokta. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye-Rusya Üst Düzey İşbirliği Konseyi 8. Toplantısı çerçevesinde Moskova’da biraraya geldiler. Görüşmelerin ana gündeminin S-400’ler ve Suriye olacağı biliniyordu. Gündemi belirleyen de, 1 Mart Tezkeresi’nden bu yana giderek gerginleşen Türkiye-ABD ilişkileriydi. 

Büyük bir gazeteci ordusunun izlediği iki liderin buluşmasını, gazeteler, “S-400’DE GERİ ADIM YOK” başlığı ile duyurdular.  

Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemleri alma kararı Okyanus Ötesi’nde de ciddi tartışmalara neden oluyor; “Türkiye s-400’leri almaktan vazgeçmelidir” deniyor. NATO’nun 70. kuruluş yıldönümü dolayısıyla Washington’da yapılan törendeki konuşmaların ortak konusu da S-400’lerdi. NATO üyesi Türkiye’nin NATO üyesi olmayan Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi alması eleştiriliyor. “Fakat, Güney sınırlarımıza konuşlandırılmış Patriot füzelerini ‘yazılım yenilenmesi’  gerekçesiyle söküp giden, Türkiye’yi, Suriye’den gelebilecek füze saldırılarına karşı Doğu Akdeniz’deki ABD Donanması’nın kullandığı  ‘Aegis Savaş Sistemi’ne emanet eden NATO’nun, Türkiye’ye, hava savunma sistemi olarak neler önerdiği net olarak dile getirilmiş değil. Türkiye de, zorunlu olarak, kendi hava savunma sistemini kendi imkanlarıyla oluşturuyor.”

Türkiye bir NATO ülkesidir. 

NATO bir savunma ortaklığıdır. Kuzey Atlantik Paktı ya da Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü olarak bilinen NATO (North Atlantic Treaty Organization), 4 Nisan 1949’da 12 ülke tarafından kurulmuş, sonradan bu ortaklığa 17 ülke daha katılmıştır. NATO, üyelerinin herhangi birine bir saldırı olduğunda, onu korumakla yükümlüdür. 

2. Dünya Savaşı sonrasında Sovyetler Birliği’nin izlediği yayılmacı politikalar, savaşın yol açtığı yıkımlar nedeniyle yeniden inşa sürecinde olan Batı Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinin kaygılarını artırmıştır.

1948 yılında Sovyetler’in Berlin’i kuşatma altına alması gibi gelişmeler, Belçika, Fransa, Lüksemburg, Hollanda ve İngiltere’yi ortak bir güvenlik sistemi kurmaya yönlendirmişti. 1948 yılının Mart ayında bu ülkeler arasında Brüksel Antlaşması imzalanmış ve Batı Avrupa Savunma Örgütü kurulmuştu. Bu anlaşma Kuzey Atlantik Antlaşması’nın (NATO) imzalanması yolundaki ilk adım sayılmaktadır.

NATO’nun kuruluş amaçlarını belirten maddelerin en önemlisi, üyelerin birbirlerini koruyacaklarını, bir tehdit ya da saldırı karşısında ortak hareket edeceklerini taahhüt eden 5. Madde’dir. “Toplu Savunma”yı tanımlayan bu madde, NATO’nun en önemli ilkelerinden birisidir. Toplu savunma, bir NATO üyesine yönelik bir saldırının, tüm üyelere yönelik bir saldırı kabul edileceğini söyler.

NATO, bir savunma ortaklığı olarak, o döneme en büyük “düşman” olarak nitelenen Komünizm’in emperyalist hedeflerine karşı üyelerini korumak amacıyla kurulmuştu. Türkiye de, dönemin tehdit algılaması çerçevesinde, Komünizm tehlikesine karşı NATO’ya katılmıştı.1950 yılında  NATO’nun ilk büyük operasyonu olan Kore Savaşı’na biz de asker göndermiştik. Geçtiğimiz yıl gözyaşlarıyla izlediğimiz “Ayla” filmi, o dönemde yaşanmış bir olayın hikayesiydi.

NATO ABD’NİN VURUCU GÜCÜ DEĞİLDİR

NATO, bir savunma ortaklığı olarak kurulmuş olmasına rağmen, ABD bu gücü, çoğu zaman, kendini hedeflerine ulaştıracak bir vurucu güç olarak kullanmıştır. 

ı. Körfez Savaşı’nda (1991) ABD’nin dolduruşuyla gaza gelerek Kuveyt’i işgal eden Saddam’ın tepelenmesi için kurulan koalisyon, NATO adı kullanılmasa da, NATO üyesi ülkelerden oluşuyordu; aralarında, herhalde Müslüman olduğu için, yalnızca Türkiye yoktu.

Aynı gizli NATO dayanışmasına, Irak, Libya ve Suriye’nin işgalinde de tanık olduk; olmaktayız. 

NATO bir savunma ortaklığı, tamam.. Tamam da, 

1Mart Tezkeresi’ni, 

Süleymaniye’de Türk askerinin başına çuval geçirilmesini, 

ABD ordusunun resmi yayın organı olan dergilerde parçalanmış Türkiye haritalarının yayınlanmasını, 

Türkiye’yi güney sınırları boyunca kuşatacak “Büyük Kürdistan” görünümlü “Büyük İsrail” kurma girişimlerini, 

PKK uzantısı YPG’nin eğitilip binlerce TIR dolusu silahla donatılmasını, 

15 Temmuz darbe girişimini, 

Afrika’da 8 NATO üyesi ülkenin (Türkiye yok) katılımıyla gerçekleştirilen tatbikatta, hedef ülke olarak, Türkiye’ninkine benzer bir haritanın kullanılmış olmasını, 

ABD’nin, S-400’lerden vazgeçmemize karşılık, Kongre onayına bile sahip olmayan yeni Patriot teklifinin eski tekliften biraz daha pahalı olmasını ve Ankara’nın ortak üretim isteğini duymazdan gelmesini,

Türkiye’nin asla onaylamayacağını bildiği halde, Kıbrıs Rum Kesimi ile İsrail’i NATO üyesi yapma girişimlerini, 

Proje ortağı olduğumuz ve parasını ödediğimiz F-35’lerimizin tesliminin geciktirilmesini, 

Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yapmayı planladığı operasyonu, “Ekonominizi mahvederiz” çıkışıyla engellenmesini… NATO’nun kuruluş ilkeleriyle nasıl bağdaştıracağız? 

ABD’nin kendi hedeflerine ulaşabilmek adına, 70 yıllık müttefiki Türkiye’nin güvenlik kaygılarıı gözardı eden davranışları, iki NATO üyesi arasında güven bunalımına neden olmaktadır. 

Güven çatlağı yalnız Türkiye ile ABD arasında değil, ABD ile AB ülkeleri arasında da gözlenmektedir. “NATO’da Güven Çatlağı mı?” başlıklı yazımızda konuya ayrıntılı olarak değinmiştik.

TRUMP NATO’YU İSTEMİYOR MU?

Özellikle, uluslararası ilişkileri bir işadamı mantığı ile değerlendiren Başkan Trump’ın  diğer NATO üyelerine karşı sergilediği davranışlar, AB ülkelerinin doğalgaz tedarikçisi Rusya’nın işine yaramaktadır. AB ülkeleri doğalgaz konusunda Rusya’ya daha çok bağımlı duruma gelirlerken, Türkiye’nin de Rusya ile daha kapsamlı ortaklıklar yapmasına neden olmaktadır. ABD, özellikle Trump döneminde, “NATO’da çatlak mı?” sorgulamasına neden olan davranışlarla nereye varmak istediği, nasıl bir güvenlik şemsiyesi oluşturmak istediği merak ediliyor. 

ABD’nin, NATO’nun gücüne güç katan Türkiye’yi bir müttefikten çok bir rakip olarak gördüğü, NATO’nun 70. Kuruluş yıldönümü dolayısıyla Washington’da yapılan toplantıda da su yüzüne çıkmıştı. İki önemli üyesi arasında yaşanan bu güven bunalımı, NATO üyeleri arasında ciddi bir kaygı yaşanmasına neden olmaktadır. ABD’nin, daha doğrusu Pentagon’un Avrupa Ordusu’nu önleme, buna karşı ARAP NATOSU oluşturma, PKK uzantısı YPG’yi eğitip donatarak ordulaştırma girişimleri de Türkiye ile ABD ilişkilerinde bir güven bunalımı yaşanmasına neden olmaktadır. 

BİR ARA FORMÜL BULUNUR MU? 

NATO Genel Sekreteri üyeleri arasında sorun yaşanmasını istemediğinden, ABD ile Türkiye arasında s-400’ler olarak somutlaşan sorunların çözümünü, bir ara formül bulunmasını arzuluyor. Başkan Trump da bu görüşe sıcak bakıyor, fakat, Başkan Yardımcısı Pence’in başını çektiği Evanjelik ağırlıklı bir grup, Türkiye’nin çıkarlarını herşeyin önüde tutan bağımsız bir politika izlemesinden rahatsız. Türkiye’nin S-400’ler konusunu, “Dönüşü olmayan bir anlaşma” olarak tanımlaması Pence’in Türkiye’ye karşı diplomasiyi gözardı eden bir dil kullanmasına neden oluyor. 

Türkiye, “S-400’leri NATO sistemleriyle bağlantılı olarak kullanmayacağım. ABD, önerdiği Patriot konusunu netleştirdiği takdirde, bu sistemi NATO ile bağlantılı kullanacağım” diyor. 

Türkiye’nin S-400 kararı stratejik bir karardır. S-400 sistemi ile F-35 konusunu birbiriyle karıştırmamak gerekir. Bütünüyle Türkiye tarafından ve NATO sistemleri dışında kurulacak S-400’lerin F-35’lerin güvenlik sisteminin sırlarına ulaşması mümkün değildir. 

Türkiye, ABD’nin F-35’lerin sırları konusunda duyduğu tüm kaygılarını gidermek amacıyla ortak bir çalışma grubunun kurulmasını da öneriyor. Akdeniz’in ve Karadeniz’in küresel barış açısından çok önem kazandığı bir dönemde, Türkiye’nin NATO üyeliğinin devamını önemseyenler Türkiye-ABD ilişkilerinde normalleşme sürecini başlatacak bir ara formül arayışında. 

PENCE NE DEMEK İSTİYOR?

S-400 hava savunma sistemi bir saldırı silahı değildir; bir savunma kalkanıdır. Eğer Türkiye’ye saldırmak gibi bir gizli ajandası yoksa, ABD Başkan Yardımcısı Pence’in S-400’lerden neden rahatsız olduğunu açıklaması gerekir; “NATO müttefiklerimizin bizim hasımlarımızdan silahlar alarak bu ittifakın içindeki uyumu tehdit etmelerine seyirci kalacak değiliz” söyleminin açılımı nedir?

Türkiye bir NATO üyesidir ve Batı ittifakı içinde kalmaya kararlıdır. Fakat, ABD Başkan Yardımcısı Pence ve ABD Dışişleri Bakanı Pompeo gibi “dostların” söylemleri ve eylemleri tahammül sınırını aştığında da, “Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye bu dünyada yerini bulur” diyebilecek kadar da onurlu ve güçlü bir devlettir. 

Şöyle diyor Cumhurbaşkanı Erdoğan: “S-400 konusunda yol haritamızı çizmişiz, adımlarımızı atmışız. Herşey bitmiş, bizden kalkıp da ‘vazgeç’ diye tavsiyede bulunanlar bizi tanımıyor olacaklar. Sözleşmesini yapmışsak, bu iş bitmiş demektir. Bu bizim egemenlik hakkımızdır.” 

Nokta.