Yakın tarihimizin uslanmaz darbecisi Talat Aydemir’in hatıratını okuduğumda iki hususa takılmıştım. Birisi; “Ankara radyosu el değiştirdikçe bizim kuvvetlerde moraller değişiyordu, ben bir radyonun ihtilal üzerinde bu kadar tesirli olabileceğini hiç hesap etmemiştim” ifadeleri. Diğeri de süvari Binbaşı Fethi Gürcan’ın ikazlarına aldırmayan Aydemir’in, altın tepsi içinde iktidarı teslim ettiği İnönü’ güvenerek kendisinin ve Fethi Gürcan’ın darağacını elleriyle kurmasıdır. Birinci ihtilal girişiminde radyonun önemini göz ardı eden bu sergerdenin ikinci macerasına yine taraftar bulması da ibretlik bir olaydır. Oysa yolunu takip ettikleri İT’yi incelemiş biraz tarih karıştırmış olsaydı tek sayfa taş baskı birkaç bini aşmayan tirajlı gazetelerin bile ihtilaller için önemini anlayabilirdi. Diyebiliriz ki; ihtilal yanlısı basın ihtilalin dölleyicisidir. İT ihtilalinin döl yatağı da başta mason locaları ve kiliseler, havralarla, İngiltere öncülüğündeki,Türkiye’yi paralamaya çalışan hasım ülkelerin büyük elçilikleri,kolejleri ve de özellikle Selanik’te, İstanbul da üstlenmiş tüccar kılıklı tefecilerle, çetelerin inleridir.. Bugün olanlar ve oldurulmaya çalışılanlar için de aynı şüpheleri duymak önem taşımaktadır. Ne acıdır ki; bu melanet menfezlerde gelişen mikroplar kışlalarımızı tez zamanda zaafa uğratmaya muvaffak olmuşlardır. İşin daha da acı yanı; bünye yıllardır bu mikrobu atamamıştır. Netice de kiminin devrim, kiminin ihtilal, rahmetli Necip Fazıl’ın ise “gece baskını” dediği ve ülkeye maliyetleri halen bitmeyen 27 Mayıs darbesine gelinmiştir. Bu darbenin oluşumu ve gelişimi ibretlik olaylarla doludur. Lakin burada bizim öne çıkaracağımız konu basınla alakalı olanıdır. 27 Mayıs darbesine katılanlardan Orhan Erkanlı “Anılar Sorunlar Sorumlular” adlı eserinde “hepimiz ihtilalde ne yapacağımızı biliyorduk, ancak gördük ki; ihtilalden sonra ne yapacağını bilen aramızda bir kişi vardı, o da Türkeş’di. İlk anda başbakanlık müsteşarlığını sahiplenmesini anlayamayıştık. Günler ilerleyince Türkeş’in fiilen başbakanlık yaptığını gördük.” 14’lerin süratle ekarte edilme sebeplerinden biri de bu olsa gerek. Bu iddiayı haklı çıkaran bir olay da Türkeş’in bir taraftan siyasi bir parti organizasyonuna Cemal Gürsel’i iknaya çalışması diğer yandan da bu partiye tesirli bir yayın organı oluşturma gayretleridir. Bunun için rahmetli Türkeş Yeni Işık Ltd Şti. isimli bir şirket kurar. Başta rahmetli eşi Muzaffer Türkeş ve yakın mesai arkadaşlarından da dört kişiyi hissedar yapar. Bu şirket Öncü Gazetesi’ni çıkaracaktır. CHP olayı haber alır ve kıyameti koparır. Çünkü ihtilalin döl yataklarından CHP, dölleyenlerin yani basının tesirini en iyi bilenlerdendir. Ayrıca darbenin damarlarında dolaşan o dur. 27 Mayıs darbesi İnönü’nün damadı Metin Toker’in Akis dergisinin eserdir desek mübalağa yapmış olmayız. Bu olay MBK de büyük huzursuzluklara sebep olur ve 14’lerin tasfiyesinde önemli sebeplerden de biridir. Gelen tehlikeyi fark eden Türkeş şirketi feshettirdi. Ortaklardan Ziya Tansu’nun işe devamına karar verildi. Gazetenin yayın hayatına geçirilmesi için ilk teklif M. Ali Kışlalı’ya yapıldı. Kabul etmedi. Bunun üzerine teklif Altan Öymen, Nilüfer Yalçın ve Oktay Ekşi’ye yapıldı. Bu sefer teklif kabul gördü, kadro kuruldu ve Öncü Gazetesi 26 Ağustos 1960 da ilk baskısını yaptı. Ekip gazetenin gerçek sahibinden güya habersizdi. Oysa ki Türkeş gazete için bir bankadan 300.000TL kredi aldırmış, bilahare bu miktar 450.000 TL ye yükseltilmiştir. Ayrıca ihtiyaca göre para takviyesinin devamına da söz verilmişti. Ne var ki; Türkeş’in içerikle ilgili talepleri kulak arkası edilmeye başlandı. Çünkü 13 Kasım yaklaşıyor; Türkeş ve arkadaşları kan kaybediyordu. Bir süre sonra gazete kapandı. 14’lerin önce bütün muhabere imkanları ortadan kaldırıldı sonra da evlerinden alınarak Mürtet hava üssüne götürüldüler. Bazı darbecilerin ısrarlarına rağmen kurşuna dizilmelerine cesaret edilemedi. Bu sırada dünya ile irtibatı kesilmeyen iki kişi vardır. Bunlardan biri Kur. Yzb. Muzaffer Özdağ diğeri Bnb. Fazlı Akkoyunlu’dur. İkisi Gürsel’in MBK çalışma ofisinde karşılaştılar. Bu da ayrıca araştırılıp değerlendirmesi gereken bir husustur! Türkeş ve arkadaşları ölüm hücrelerindedir. MBK kalanı, ise Öncü Gazetesi’nin peşinde. Ziya Tansu İstanbul’dan alınıp Ankara’ya getirildi. Gazetenin imtiyaz haklarının devri istendi. Direndi ancak kafasına dayanan tabanca Turan Güneş’in hazırladığı devir sözleşmesini imzaya yetti. Tatil günü olmasına rağmen devir işlemlerinin tescili için I. şube mesai yaparak prosedür ikmal edildi. Öncü Gazetesinin imtiyaz hakları Altan Öymen ve Nilüfer Yalçın’a devredildi. Şimdi merak edilenler şöyle: - Gazeteyi gasp edenler kredi borcunu ödediler mi? - O günün değerleriyle 300.000 USD ye tekabül eden bu parayı hangi özel banka, nasıl verdi? - Türkeş kuzuyu neden kurtlara teslim etti? - Sonra bir talepte bulundu mu? Zor sorular değil mi? Öyleyse şöyle bitirelim: Yassıada’dan ilk tahliye edilenlerden Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay’ı ziyarete gelenler soruyor: Hocam neler oldu bundan sonra nasıl yapacağız, başımıza geçiniz vs. Hoca biraz da öfkelenerek karşılık verir. Çocuklar ben 25 yıl tımarhane baş hekimliği yaptım, beni daha fazla söyletmeyin… …………………………………………………………………………………………. Meraklısına notlar: Detaylı bilgi için Erdoğan Örtülü’nün “Üç İhtilalin Hikayesi,Orhan Erkanlı’nın “Anılar Sorunlar Sorumlular” adlı kitabı,Metin Toker’in “İnönülü Yıllar”,Nazlı Ilıcak’ın “27 Mayıs” isimli kitapları tavsiye olunur.