Aziz Milletimizin İslâmiyyeti kabulünden beridir, Kahraman Türk Ordusu “ASAKİR-İ MANSUR-U MUHAMMEDİ’DİR.” Allah Celle Celâluhû’nun yardımına mazhar olmuş, Muhammed’in ordusudur.. Geçtiğimiz aylarda (TESUD), (Açılımı; Türkiye Emekli Subaylar Derneği) olan derneğin Başkanı, “Türk Ordusu artık, Muhammed’in ordusu değildir” tarzında talihsiz bir beyanda bulunmuş, başta bu derneğin mensubu emekli subaylarımız olmak üzere, değerli kumandanlarımız bu görüşe şiddetle karşı çıkmışlar, “Nasıl olur? Bizim bâzı kışlalarımızın girişinde ‘Peygamber Ocağına Hoşgeldiniz’ yazılı büyük levhalarımız asılıdır” dediler. Bunun için; Er’inden-Meraşal’ine kadar Türk Ordusunda herkesin ismi, “Mehmed”dir, Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri vakıfları lağvedilerek, önce Türk Silahlı Kuvvetleri Vakfı, daha sonra çok isâbetli bir kararla “MEHMEDÇİK VAKFI” haline getirilmiştir. Bu Vakfımız, Aziz Milletimizin her kesiminin büyük teveccühü ile başta gâzilerimiz, şehid aile ve yakınlarına emsalsiz hizmetler vermektedir. Genel Kurmay eski Başkanlarından, Orgeneral Memduh Tağmaç Paşa’nın lakabı “Asker Mehmed” idi. Türk ordusunun bütün dünya orduları arasındaki mümtaz mevki’i, dünyanın ilk orduları arasında (Bana göre ilk-birinci) olmasının en başta gelen âmili, bu vasfıdır ve disiplinidir. Türk Ordusu’nun, A.B.C’si, disipin, disiplin, disiplin yine de disiplindir. Türkiye’de yapılan anketlerde (soruşturmalarda) her dâim büyük bir farkla (açık ara diyorlar) kurumlar arasında en güvenilir, kurum olması boşuna değildir; Kahraman Türk Ordusu’nda yosuzluk, usulsüzlük şöyle dursun, bunların şâibesine bile tahammül edilmez-edilmemelidir de... Nitekim, Deniz Kuvvetlerimizin eski Komutanlarından Emekli Oramiral İlhami Erdil Paşa hakkında “haksız mal edinme” ithamını ciddiye alan Genel Kurmay Başkanımız, hiç tereddüt etmeden eski bir silah arkadaşının mahkeme huzuruna çıkarılmasına onay vermiştir. İthamlar hangi ölçüde olursa olsun, şâyet muhakeme edilmesine Genel Kurmay Başkanı izin vermeseydi, hiç bir güç eski bir Kuvvet Komutanı’nı mahkemeye çıkaramazdı. Pek çok Bakanlıkta, hakkında ağır ithamlar bulunan bürokratlar vardır ki, alâkalı Bakan, muhakeme edilmelerine izin vermediği için C.Savcılarının eli kolu bağlı kalmaktadır. Geçmişte yaptığı yolsuzluk-usulsüzlükler sebebiyle bir servet harcayarak ve her şeyi mubah sayarak Parlamento’ya seçilenler vardır. Parlamento, her devirde çok konuşulduğu halde, kürsü masûniyeti haricindeki masûniyyetlerin (dokunulmazlıkların) kaldırılması hususunda herhangi bir adım atamamaktadır. Bütün bunlar gözönüne alındığında, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin güven i’tibâriyle Milletimiz tarafından niçin en önde tutulduğunu kolayca anlayabiliriz. Haksız kazançla itham olunan eski Kuvvet Komutanı, Askerî Mahkemede, “gizli celse” talebine rağmen açık celselerde muhakeme edilmiş, muhakeme esnasındaki müdafaası, muknî bulunmamış, bilirkişi incelemesi neticesinde de kazancı ile edindiği mallar mütenâsip bulunmadığından haksız mal edinme fiili sübut bulunduğundan eski komutan 2,5 yıl hapis, 50 YTL’lik adlî para cezası, Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarılma (TSK), cezalarıyla tecziye edilmiştir. Ayrıca, me’muriyet nüfuzunu kötüye kullandığı lâzimesiyle (gerekçe) 5 ay hapse mahkum edilmişse de, bu cezası 600YTL. paraya çevrilerek te’cil edilmiştir. Son gelen haberlere göre, Askerî Mahkeme’nin bu kararları, Askerî Yargıtayca da tasdik edilmiştir. Eski komutan’ın, Askerî Yargıtay nezdinde “Tashîhî Karar” (Karar düzeltme) başvuru hakkı bulunuyor, Tashîhî Karar talepleri, yeni bir durumun ortaya çıkması, delil zuhur etmesi ve kararda maddî hataların bulunması gibi sebepler varsa dikkate alınmaktadır. Bu aşamadan sonra karar kat’iyyet kesbettikten sonra (kesinleşmek) eski komutan 1 yıl hapis yatacak, karar gereği Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarıldığı için tüm unvanları, madalyaları, tabanca-kılıcı-diploması geri alınacak, bundan sonra “Oramiral”lik rütbesini kullanamayacak, Orduevlerine, askerî kamplara giremeyecek. Ancak, emekli maaşını almaya devam edecektir. Bu arada kazancı ile mütenâsip olmadığı halde edindiği 1 milyon 250 bin Amerikan doları değerindeki İstanbul Etiler’deki lüks iki daireye de mahkemece müsâdere(zoralım) kararı verildiği için Hazine’ye intikal ettirilecektir. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin Başkomutanı, Muhterem Genel Kurmay Başkanımız, Orgeneral Hilmi Özkök Paşa, eski komutanın muhakeme edilebilmesi için izin verdiğinden dolayı, Askerî Mahkeme kılı kırk’a ayırırcasına, hiçbir şüphe ve tereddüde meydan bırakmayarak muhekeme ettiği için, Askerî Yargıtay da, Mahkeme’nin kararını usûl ve esastan inceleyip, herhangi bir usul ve esas boşluğu bulunmadığından bu kararı tasdik ettiği için alkışlanmalıdırlar. Hepisinden de ehemmiyetli olanı, Aziz Milletimizin sonsuz i’timadını boşa çıkarmadıkları için Ordumuzu bir kerre daha bütün samimiyetimizle alkışlamalıyız. Bütün müessese ve teşekküllerin her tür usulsüzlükler ve yolsuzluklar hususunda Ordumuzu örnek almalarını temenni etmeliyiz.. Bu vak’ada olduğu gibi Devlet idaresinde kamu vazifesi yapanlardan “Beytü’l-Mal”a kamuya ait mallara el uzatanlarla, hertür usulsüzlük ve yolsuzluklara bulaşanlara verilecek cezalar, “İbret-i Müessire” olmalıdır, başkalarına etkili bir ibret dersi olmalıdır. “Yapanın yaptığının yanına kâr kalmayacağının” herkese gösterilmesi gerekmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri gibi, bırakınız rüşvete, yolsuzluk ve usulsüzlüğe, en küçük şâibeye bile tahammülü bulunmayan ehemmiyetli bir Cumhuriyet Müessesesi de Diyânet İşleri Başkanlığımızdır. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, TSK ve Emniyet Teşkilatı gibi husûsî bir Disiplin Yönetmeliği olmadığı için, tüm me’murlar gibi umûmî mevzuata tâbi olduklarından, müfettiş raporlarıyla rüşvet aldıkları, muhtelif yolsuzluk-usulsüzlüklere karıştıkları sâbit olanlar hakkında, meslekten men ve ihraç cezası verememekte, en fazla müktesebatına uygun bir vazifeye veya başka bir yere nakletmektedir. Şahidli, delilli-isbatlı, imam-müezzin tâyin etmek için rüşvet alan bir müftü, bulunduğu yerin yakınında, belki bulunduğu il ve ilçe’den biraz daha küçük bir merkeze naklediliyor, fili zina halinde yakalanan bir imam maalesef meslekten çıkarılamıyor, bulunduğu il ve ilçede veya yakın bir mahalde bir başka cami’iye naklediliyor. Aslında bu nakiller alakalı için bir ceza olmanın ötesinde bir nev’i mükafattır, sanki burada yıprandınız, yepyeni bir muhitte bu alışkanlıklarınızı daha iyi bir şekilde devam ettiriniz demektir ki, bu durumdaki diğer personel için de hiç bir ibret dersi teşkil etmemektedir. Sakın! Sakın!. Hiç kimse, “Diyânet İşleri mensupları arasında böyleleri çıkmaz!..” demeye kalkmasın, bu cemiyetin içinde yaşayan, bizlerden birileri olan, bu 100 bine yaklaşan toplum içinde az da olsalar, usulsüzlüğe-yolsuzluğa bulaşanlar bulunabilir, ehemmiyetli olan teşkilattan bunların sür’atle temizlenmesidir. Hıffete bile tahammülü olmayan mukaddes din hizmetinde, rüşvet, yolsuzluk, usulsüzlüğe tahammüle, göz yummaya kimsenin hakkı yoktur. Diyânet İşleri Başkanlığı’nda devrim (hiç haz etmediğim bir kelime, ama kullanmak mecburiyetinde kaldım, yerine bir başka kelime bulamadım) mahiyetinde yenilikler, kurallar getiren, Muhterem Prof. Dr. Ali Bardakoğlu ve yakın çalışma arkadaşları, din hizmetlerinin husûsiyyetini dikkate alarak sadece, Diyânet İşleri Başkanlığı bünyesinde tatbîk edilmek üzere yeni bir Disiplin yönetmeliği hazırlayıp tatbik mevkiine koyacaklardır. Bu hususta üzerimize düşen hertür desteği vermeye hazır olduğumuzu bilmelerini isteriz.. (Gelecek yazı, Tümgeneral Reha Taşkesen Vak’ası)